9. Hukuk Dairesi 2015/36579 E. , 2016/1637 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
BİRLEŞEN DAVA ...
DAVA : Davacı, asıl davada ve birleşen davada kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, her iki davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı; 09/04/2004 tarihinden itibaren davalıya ait işyerinde tezgahtar olarak çalışmaya başladığını, iş akdinin 01/08/2009 tarihinde haksız olarak feshedildiğini, en son ücretinin net 1.500 TL olduğunu iddia ederek, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai, yıllık izin, hafta tatili ve genel tatil alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı; taraflar arasında hiçbir zaman işçi-işveren ilişkisi kurulmadığını, davacı ile müvekkili arasında gönül ilişkisinin bulunduğunu, beraber yaşadıklarını, davacının zaman zaman işyerine gelip gittiğini, 2008 ve 2009 yıllarında 1,5 yıl kadar işletmeyi, vergi kaydı davalının adına olmak üzere kar-zarar kendisine ait olmak üzere kendi adına işlettiğini, mal sahibinin davacı ile kira akdi yapmaya yanaşmadığını, ayrıca vergi açılış ve kapanış maliyetlerinden kaçınmak için davacının ricasıyla böyle yapıldığını, vergi borçlarını da davalının ödediğini, davalının başka biriyle evlenmesini hazmedemediği için uzun bir süre sonra bu davayı açtığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak taraflar arasındaki iş ilişkisinin varlığının somut delillerle ispat edilememiş olması nedeniyle, işçi işveren ilişkisinden söz edilemeyeceğinden, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi istemi üzerine Dairemizin ...... tarihli E:... sayılı kararı ile hüküm, “davacı tanıklarının anlatımları ile davalı tanıklarının tevilli anlatımlarından davacının davalıya ait işyerinde tezgahtar olarak hizmet akdiyle çalıştığı, davalının "davacı ara sıra gelip giderdi" savunmasının soyut olduğu anlaşılmakla; davacının taleplerinin İş Kanunu kapsamında değerlendirilip sonuca gidilmesi” gerekçesiyle bozulmuş ve mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta davacı 1.500 TL net ücret aldığını iddia etmekte, davalı da davacının çalışması olmadığını savunmaktadır. Mahkeme, 1.500 TL net ücret üzerinden hesaplama yapan ve alacakları belirleyen bilirkişi raporuna itibar ederek hüküm kurmuştur.
Mahkemece davacının fiilen yaptığı iş ve çalışma süresi de belirtilmek suretiyle yukarıdaki ilkeler doğrultusunda, ilgili meslek kuruluşlarından gerçek ücret araştırılarak, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildikten sonra ücret seviyesinin belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi hatalıdır.
3- Mahkemece davalı işyerinde çalışmayan davacı tanıklarının beyanlarına göre fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
Anılan tanıkların işyerindeki çalışma saatlerini bilmeleri mümkün değildir. Bu itibarla somut uyuşmazlıkta davacının fazla mesai yaptığı ve yine hafta tatilleriyle genel tatillerde çalıştığı ispatlanamadığından bu üç alacak talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 21.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.