9. Hukuk Dairesi 2014/28158 E. , 2016/1268 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, ücret, ikramiye, fazla mesai ücreti ile fazla mesai ücreti farkı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş davalı avukatınca duruşma talep edilmiş ise de; HUMK.nun 438.maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı Şirketin ...’de bulunan Madeni Yağ Fabrika Müdürlüğü’nde 29.01.1990 tarihinde çalışmaya başladığını, davalı Şirketin özelleştirilmek suretiyle özel sektöre devredilmesi sonucunda İnsan Kaynaklarının belirlediği ücret politikasının Şirket Yönetim Kurulu tarafından onaylandıktan sonra bu politikaya uygun tüm çalışanlarla yeni bir sözleşme imzalandığını, davacının da Şirket tarafından sunulan paketi kabul ederek 01.04.2011 tarihinde sözleşme imzaladığını, bu sözleşme hükümlerine göre ücretine her yıl Ocak ve Temmuz ayları itibari ile 6 aylık TÜFE oranında artış uygulanması gerekirken maaşına bu oranda zam yapılmadığını, ücretinin eksik ödendiğini, buna bağlı olarak her yılın Nisan ve Ekim aylarında ödenen ikramiyenin de eksik ödenmesi sebebi ile ikramiye farkı alacağı bulunduğunu, keza fazla mesai, fazla süreli çalışma ücretlerinin de eksik ödendiğini iddia ederek, ücret, ikramiye, fazla çalışma ve fazla süreli çalışma fark alacaklarının tahsilini talep etmiştir..
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının, davalı işyerinde 29.01.1990 tarihinde işe başladığını, davacıya yılda iki kez birer brüt maaş tutarında ikramiye ödendiğini, Şirketin özelleştirilmesinden sonra davacı ile 01/04/2001 tarihli iş sözleşmesinin imzalandığını, 2003 yılında imzalanan sözleşme ile TÜFE oranının zam koşulunun tamamen ortadan kalktığını, 2003 yılı sonrası dönem için hiçbir talep hakkının bulunmadığını, Şirkette Hukuk işleri Müdürü olarak görev yapan davacının 30.10.2009 tarihinde itiraz-i kayıt ileri sürmeden tüm haklarını aldığını beyan ettiğini dava tarihi itibarıyla 13/12/2007 tarihinden önceki ücret ve alacaklarının zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkeme, taraflar arasında imzalanan 01.04.2001 tarihli sözleşmenin 4. maddesi ile eki niteliğindeki özel şartlar sözleşmesi ve 13.11.2003 tarihli iş sözleşmesinin "Ücret Artışları" başlıklı 4/2. maddesinde düzenleme yapıldığı, 1475 sayılı Yasa"da iş koşullarında esaslı değişiklik yapılması konusunda bir düzenleme bulunmamakla birlikte; yerleşik Yargıtay uygulaması ve öğretide iş koşullarında önemli değişiklik yapılmasının işçiye haklı nedenle fesih hakkı verdiği, işçinin esaslı değişikliğe karşın fesih hakkını kullanmayarak sessiz kalması ve çalışmasını sürdürmesinin işçinin zımni kabulü olarak değerlendirilmesi gerekeceğinin kabul edildiği, toplanan deliller, kabule elverişli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından; davacı ile davalı işyeri arasında 2003 yılında akdedilen iş sözleşmesi ile ücret artışlarının şirket yönetimince belirlenecek dönem ve oranlarda uygulanacağı yönünde düzenleme içermesi nedeniyle, davacı tarafından imzalanan sözleşmenin 4857 sayılı yasanın 22/2. maddesi hükmüne göre, taraflar arasında yapılan anlaşma yolu ile davacının aylık ücretlerinde yapılacak artış oranları ve artış tarihlerinin işverene bırakıldığı ve çalışma koşullarından olan ücretin miktarı, ücret artışları ve artış zamanı konusunda yazılı olarak değişiklik yapıldığının kabulü gerekeceğini, dosya kapsamında yer alan belge ve kayıtlardan sözleşme hükümlerine göre yapılan ücret zamlarının davacıya ödendiği ve davacı tarafından davalının sözleşme hükümlerine göre yaptığı artış oranları ve artış zamanlarına ilişkin iddia ve talep bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraflar temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-4857 sayılı İş Kanunu’nun 62. Maddesi uyarınca “Her türlü işte uygulanmakta olan çalışma sürelerinin yasal olarak daha aşağı sınırlara indirilmesi veya işverene düşen yasal bir yükümlülüğün yerine getirilmesi nedeniyle ya da bu Kanun hükümlerinden herhangi birinin uygulanması sonucuna dayanılarak işçi ücretlerinden her ne şekilde olursa olsun eksiltme yapılamaz”.
Aynı kanunun 22/1 maddesine göre ise “İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz”. Aynı maddenin son fıkrasında da “Tarafların aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebileceği” belirtilmiştir.
Ücretten indirim yapılması esaslı değişiklik olduğu gibi işçinin rızası yok ise 62. Maddenin emredici düzenlemesi karşısında mümkün değildir. İşçinin rızası ise yazılı muvafakati, iş sözleşmesi veya sendika üyesi ise üyesi olduğu sendikanın Toplu İş Sözleşmesi imzalaması ile gerçekleşir.
Diğer taraftan ücretin sözleşmede kararlaştırılan ücret üzerinden eksik ödenmesi veya öngörülen zammın eksik uygulanması halinde, işçinin muvafakati olmadığı veya açıkça vazgeçmediği sürece, gerçekleşen fark ücret alacağı hakkını ortadan kaldırmaz.
Dosya içeriğine göre; davacı işçi ile davalı işveren arasında imzalanan 01.04.2001 tarihli sözleşmenin ekinde yer alan “Özel Şartlar”ın 1. maddesinde ücret ve parasal hakları açıkça “Personelin 31.10.2000 tarihinde alamakta olduğu ücret baz alınmak suretiyle;
a)01.11.2000 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere almakta olduğu ücret %50 oranında artırılacak,
b)01.01.2001 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, baz alınan ücret üzerinden hesaplanacak en son 6 aylık TÜFE oranında ücret artışı yapılacak,
c)Personelin görev yaptığı birimin İstanbul’a taşındığı tarihi izleyen ilk aydan itibaren geçerli olmak üzere aylık ücreti baz maaş üzerinden hesaplanmak üzere %50 oranında arttırılacak,
d)01.07.2001 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 30.06.2001 tarihinde almakta olduğu ücret üzerinden hesaplanacak en son 6 aylık TÜFE oranında ücret artışı yapılacak,
e)Bu tarihten itibaren her yıl 1 Ocak ve 1 Temmuz tarihleri itibariyle personelin almakta olduğu ücret en son 6 aylık Tüfe oranında arttırılacaktır.” kararlaştırılmıştır.
Bilahare taraflar arasında imzalanan 13.11.2003 tarihli sözleşmede ise ücret artışlarının, “Şirket yönetimince belirlenecek dönem ve oranlarda uygulanır” yönünde bir düzenleme yapılmıştır.
Davacı ilk sözleşme hükümlerine göre zam uygulanmadığını belirterek fark alacakları talep etmiştir. Mahkemece ilk sözleşmeye göre eksik ödenen ücret ve ikramiye alacağına davacının uygulamaya rıza gösterdiği, ayrıca 2003 yılında imzalanan iş sözleşmesi ile tarafların anlaşarak aylık ücretlerine yapılacak artış tarih ve oranlarının işverene bırakıldığı ve bu nedenle çalışma koşullarından olan ücretin miktarı konusunda yazılı değişiklik yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, Mahkeme davacının talebini hem ilk sözleşme hem de ikinci sözleşme hükümlerine göre bir değerlendirmeye tabi tutmuştur. 2003 yılındaki sözleşmede davacının ücretinin açıkça miktarı kararlaştırılmamıştır. Bu nedenle taraflar arasında ücrete ilişkin yeni bir sözleşme imzalandığı kabul edilemez. Bu sözleşme ile ücretin miktarı değil, uygulanacak zam oranının nasıl belirleneceği kararlaştırılmıştır. O halde davacının ücret miktarının ilk sözleşmeye göre uygulanması gereken zam oranları ile belirlenen ücret olacağı açıktır. Davacının açıkça muvafakati ve fark ücretten vazgeçmesi bulunmadığına göre ilk sözleşmeye göre uygulanması gereken zam oranlarına göre eksik ödenen fark ücret ve ikramiye alacağının hüküm altına alınması gerekir. Davacının zam oranının eksik uygulanması ile eksik ödenen ücreti kabul ettiği ve rıza gösterdiği şeklindeki değerlendirme yukarda belirtilen emredici normatif hükümlere açıkça aykırıdır.
3-Ayrıca, kabule göre vekâlet ücretinin nisbi olarak belirlenmesi gerekirken maktu olarak hüküm altına alınması da hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine 19.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.