Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2013/2267
Karar No: 2015/1352
Karar Tarihi: 15.05.2015

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/2267 Esas 2015/1352 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2013/2267 E.  ,  2015/1352 K.
  • İŞYERİ SİGORTA POLİÇESİNE DAYALI RÜCUEN TAZMİNAT İSTEMİ
  • SİGORTALININ MÜKERRER TAHSİLAT YAPMASI
  • MÜTESELSİL BORÇLULARDAN BİRİNİN ÖDEME YAPMASI
  • HASAR SORUMLUSUNA KARŞI HALEFİYET HAKKINI KAYBETME
  • TÜRK TİCARET KANUNU(MÜLGA) (6762) Madde 1301
  • BORÇLAR KANUNU(MÜLGA) (818) Madde 165
  • BORÇLAR KANUNU(MÜLGA) (818) Madde 96
  • BORÇLAR KANUNU(MÜLGA) (818) Madde 141
  • TÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 3

"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 7. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 06.12.2012 gün ve 2012/1307 E., 2012/1369 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 29.04.2013 gün ve 2013/2519 E., 2013/5865 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, müvekkili şirkete kasko sigortalı olan benzin istasyonunun kapısına davalının maliki bulunduğu aracın çarparak verdiği hasar bedelini sigortalıya ödediklerini ileri sürerek, 5.545,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren ticari faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafın sigortalısının tüm zararlarının karşılandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan delillere, Yargıtay bozma ilamına ve tüm dosya kapsamına göre borcun ödeme ile sona erdirildiği, davacı sigorta şirketinin halefi olduğu zarar görenin haklarında daha fazlasını talep edemeyeceğinden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1.Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2.Dava, akaryakıt servis istasyonu poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir. Davalının maliki olduğu araç 23.08.2006 olay tarihinde davacıya sigortalı akaryakıt istasyonu kapısından çarparak iş yeri içine girmiş ve hasara yol açmıştır.
Ekspertiz ve bilirkişi raporuna göre olayda davalı taraf tamamen kusurlu olup, 5.545,00 TL tutarında zarar meydana gelmiş ve bu zarar davacı tarafından, 04.10.2006 tarihinde sigortalısına ödenerek, davalı hakkında 27.12.2007 tarihinde işbu rücuen tazminat davası açılmıştır.
Olay anında davalı aracının sürücüsü, dava dışı D....dur. Davalı vekili, davacının sigortalısının tüm zararının karşılandığını belirterek davanın reddini savunmuş ve aracın sürücüsü D... vekili ile davacının sigortalısı dava dışı akaryakıt istasyonu vekili arasında düzenlenen 08.04.2008 tarihli protokole dayanmıştır. Bu protokole göre taraflar davaya konu kaza nedeniyle işyerinde oluşan zararın 3.500,00 TL olduğunu, bu zararın 500,00 TL’sinin sözleşmenin imzası anında,1.500,00 TL’sinin 11.04.2008, 1.500,00 TL’sinin 12.05.2008 tarihli ödenmesi konusunda anlaştıkları, 500,00 TL’nin elden sigortalının vekiline ödendiği, bakiye kısmın sigortalının banka hesap numarasına yatırılacağı, D...ve E.... hakkında İzmir 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/251 esas sayılı dosyasına açılan davadaki şikayetten vazgeçildiği hususlarını içerdiği protokolün 8. maddesinde “ Alacaklı mağdur vekili, taraflarca uzlaşmaya varılan zararın 3.bir kişi tarafından karşılanmadığını beyan etmekle; sonradan bu durumun aksinin ortaya çıkması halinde borçlu tarafından sözkonusu iyiniyetli 3. kişiye yapılacak ödemelerin alacaklı mağdur tarafından karşılanacağının kabul edildiği” öngörülmüştür.
Davacı kasko sigortası şirketi tarafından dava dışı sigortalısının hasar bedeli 04.10.2006 tarihinde ödenmiş olup, bu davalı aracının sürücüsü D...vekili ile sigortalının vekili arasında yapılan protokol tarihinden öncedir. Sigortalı ile D.... arasında sigortalıya yapılan ödemeden sonra yapılan protokol davacı sigorta şirketini bağlayıcı değildir. Davacı sigortacı iyiniyetli olarak sigortalısının zararını karşılamıştır. Sigortalının hem kendi kasko sigortası şirketinden hem de davalı aracının sürücüsünden mükerrer tahsilat yaptığı anlaşılmaktadır. Dava dışı sigortalının, haksız fiil failinden protokol hükümlerine göre zararını 2. kez tahsil etmesi iyiniyetli olarak sigortalısına zararını ödeyen davacı sigorta şirketinin rücu davası açmasına engel teşkil edemez.
Ancak protokolün 8. maddesine dayanılarak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre sigortalıya karşı dava açılabilir. Bu durumda mahkemece ticari faize ilişkin talep ve bilirkişi raporuna göre davalı aracının ticari olup olmadığı hususu değerlendirilerek sonucuna göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, işyeri sigorta poliçesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkili sigorta şirketi tarafından sigortalanan dava dışı sigortalıya ait benzin istasyonunun kapısına davalının maliki bulunduğu 35 ..173 plakalı aracın 23.08.2006 tarihinde çarparak kapıya ve işyerinde bulunan emtiaya verdiği hasar bedelinin sigortalıya ödendiğini, halefiyet ilkesi uyarınca kusuruyla zarar veren davalıya rücu haklarının bulunduğunu ileri sürerek, 5.545,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Yerel Mahkemece verilen ilk kararda; meydana gelen hasardan davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, davalı tarafın temyizi üzerine ilk bozma ilamında Özel Dairece; temyiz dilekçesine ekli 08.04.2008 tarihli protokolle dava konusu hasar bedeli konusunda yapılan anlaşmanın ve ödeme biçiminin dava dışı araç sürücüsü ile davacının sigortalısı arasında belirlendiğine ve borcun sükutunu sağlayan bu belgenin, yargılamanın her aşamasında değerlendirilmesinin gerektiği belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkemece verilen ikinci kararda; davalı araç maliki ile birlikte müteselsilen sorumlu olan sürücü tarafından zararın karşılandığının mahkeme önündeki ikrarla kanıtlanması karşısında, borcun ödeme ile sona erdirildiği, davacı sigorta şirketinin halefi olduğu zarar görenin haklarından daha fazlasını talep edemeyeceği, mükerrer talepte bulunduğu, sigortalısına fazla ödeme yapması halinin iç meseleleri olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; hasara neden olan dava dışı araç sürücüsü ile davacının sigortalısı arasında tanzim olunan protokolün borcu sonlandırıp sonlandırmadığı, bu yönde ilk bozma ilamının davalı lehine kazanılmış hak oluşturup oluşturmadığı ve sigortalının zararını hem sigorta şirketinden hem de hasara neden olan taraftan tahsil etmiş olması nedeniyle sigortalısına ödeme yapan davacı sigorta şirketinin hasara neden olan davalıya karşı rücu davası mı yoksa sigortalısına karşı sebepsiz zenginleşme davası mı açmasının gerektiği noktalarında toplanmaktadır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) 1301. maddesi uyarınca, sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren kimse yerine geçer. Sigorta ettiren kimsenin vaki zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Sigorta ettiren kimse, birinci fıkra gereğince sigortacıya intikal eden haklarını ihlal edecek bir hal ve harekette bulunursa sigortacıya karşı mesul olur.
Sigortalının sigorta tazminatı aldıktan sonra zarar sorumlusu üçüncü kişiden veya sorumluluk sigortacısından sorumluluk tazminatını elde etmesi bu ihlale örnektir.
Sigorta tazminatını ödeme anı, halefiyet anıdır. Sigortalı bu andan itibaren kural olarak zarar sorumlusu üçüncü kişiye karşı sahip o1duğu tazminat alacağı üzerinde tasarrufta bulunamaz. Zira artık hak sahibi kendisi değildir. Sigorta ettirenin böyle bir tasarrufu sigortacıya karşı geçersizdir. Ancak istisnaen sigorta tazminatının ödenmesinden sonra da sigortalı tazminat alacağı üzerinde tasarruf ederek sigortacıyı bu haklarından mahrum edebilir. Örneğin, halefiyetin gerçekleştiğini bilmeyen ve bilmesi gerekmeyen tazminat borçlusu eski alacaklıya (sigortalıya) sorumluluk tazminatını ödemekle borçtan kurtulur (818 s. BK. m. 165; TMK. m. 3) .
Sigortalı bu durumda hakkı olmadığı halde bir alacak üzerinde tasarruf ederek halef olan sigortacının haklarını iskat etmektedir. Bu gibi hallerde sigortacı, sigortalıya karşı akde muhalefet (BK. m.96 vd.; TTK. m. 1301/f. 2) sebebiyle bir tazminat davası ikame ederek maruz kaldığı zararın giderilmesini talep edebilir (M. Kemal Omağ, Türk Hukukunda Sigortacının Kanunu Halefiyeti, İstanbul 1983, s.125).
Sigortalı, sigortacıya ait olan bir alacağı geçerli bir surette tahsil ettiği takdirde, sigortalı bu iktisabı sigortacıya ekonomik bir değer kaybettirmek suretiyle onun zararına olarak sağlamış addolunur. Bu halde sigortacı, şayet akdi bir kusuru yoksa sigortalıya karşı “sebepsiz zenginleşmeden” doğan bir iade talebinde bulunabilir (A. Samim Gönensay, Borçlar Hukuku, İstanbul 1948, s.246).
Uyuşmazlığın çözümü için bu aşamada, “müteselsil borç” kavramının açıklanmasında da yarar bulunmaktadır.
Müteselsil borç; sözleşme veya kanun gereği birden fazla borçlunun alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olduğu, diğer bir deyişle alacaklının edayı her müteselsil borçludan talep edebildiği ve edanın tamamen yerine getirilmesine kadar bütün borçluların sorumluluğunun devam ettiği, borçlulardan birinin borcu ödemesi halinde diğerlerinin de borçtan kurtulduğu borç ilişkisine denir.
Borçlar Kanunu 141 ve devamına göre müteselsil borçta alacaklının hakkı birden çok borçluya karşı tek bir alacaktan ibaret olmayıp, borçluların herbirine karşı ayrı ayrı yönelen ve birbiriyle yarışan birden çok alacaktan ibarettir. Alacaklı her alacak üzerinde (temlik veya borcun ibrası yoluyla) ayrı ayrı tasarrufta bulunabileceği gibi alacaklı tarafından yapılan ihtar da sadece ihtar yapılan borçlu açısından sonuç doğurur. Alacaklı borçluların her birinden borcun tamamının ödenmesini isteyebilir ancak borçlulardan biri tarafından yapılan ödeme borcu sona erdirir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8.Baskı, s. 1152 vd).
Her borçlu iç münasebet bakımından hissesi ne olursa olsun borcun tamamını ifa etmekle yükümlüdür.
Alacaklının borçlulardan biri tarafından tatmin edilmesi ile diğer borçlular bu oranda olmak üzere alacaklıya karşı borçtan kurtulurlar. Alacaklıyı tatmin etmiş olan borçlunun bu neticeyi kasdetmiş olması da şart değildir. Bu netice alacaklının tatmin edilmesi vakıasının bir sonucu olarak kendiliğinden doğar. Alacaklı edimin tamamını dilediği borçludan ancak bir tek defada talep edebileceğine göre, edimin herhangi bir borçlu tarafından ifa edilmesiyle beraber borç da sona ereceğinden diğer borçluların borçtan kurtulmaları tabii bir neticedir. Aksi halde edimin birden fazla ifasına (mükerrer ifalara) sebebiyet verilmiş olunur (Turgut Akıntürk, Müteselsil Borçluluk, Ankara 1971, s.40,41).
Somut olayda davacı sigorta şirketinin hasar ödemesi sigortalıya 04.10.2006 tarihinde yapılmıştır. Davacı sigorta şirketinin davalı araç malikine karşı açtığı eldeki rücu istemli dava tarihi 27.12.2007’dir. Dava dışı hasara neden olan araç sürücüsünün sigortalıya ödemesi ise 08.04.2008 tarihli protokol uyarınca yapılmıştır.
Görüldüğü üzere sigortalının, hem kendi sigorta şirketinden hem de zarar sorumlusundan mükerrer tahsilat yaptığı dosya kapsamıyla sabittir.
Bu durumda, yukarıda açıklandığı üzere müteselsil borçlulardan birisinin yaptığı ödeme nispetinde diğer borçluların da borçtan kurtulmaları nedeniyle haksız eylem faili araç sürücüsünden hasar miktarı tahsil edildikten sonra müteselsil borçlu olan diğer sorumlu araç maliki de borçtan kurtulmuş durumdadır. Sigortalı bu tahsilatı, riziko bedelini sigorta şirketinden poliçeye dayalı olarak tahsil ettikten sonra yapmış olması nedeniyle de sigorta şirketinin halefiyet hakkını ihlal etmiş durumdadır. Bu ihlalin sonuçlarına katlanması gereken sigortalının kendisi olup, sigorta şirketinin ödemesinden haberdar olduğu ispat edilmeyen iyiniyetli hasar sorumlusuna karşı sigorta şirketinin artık halefiyete dayalı olarak rücuen tazminat isteme imkanı kalmamıştır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce TTK 1301. maddesindeki halefiyet koşullarının dava tarihi itibariyle değerlendirilmesinin gerektiği, bu nedenle sigortalısına iyiniyetle ödeme yapan sigorta şirketinin rücu hakkının devam ettiği belirtilmiş ise de çoğunluk tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bu görüş kabul edilmemiştir.
Bu durumda, hasar sorumlularından birisinin ödemesiyle borcun sona ermiş olması ve davacı sigorta şirketinin ödemesini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre sigortalısından talep etmesinin gerekmesi nedeniyle, aynı hususa işaret eden direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına 15.05.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi