23. Hukuk Dairesi 2015/6190 E. , 2016/3339 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Asliye Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, dosya içerisinde tebligat için mürafaa pulu bulunmadığından duruşma isteminin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davalı ile müvekkili arasında 11.06.2010, 13.07.2010, 03.10.2010 ve 28.12.2010 tarihlerinde sistem bağlantı anlaşması ve sistem kullanım anlaşması imzalandığını, sistem kullanım anlaşmasının 10. maddesinde TEİAŞ tesislerinde kullanıcının bağlı olduğu fidere 00.00-24.00 saatleri arasında üç veya daha fazla arıza intikal ederek kesicinin açması halinin bir ihlâl olarak düzenlendiğini, bu maddenin ihlâli durumunda TEİAŞ"ın yaptırım uygulayacağının ifade edildiğini, davalı TEİAŞ"ın Kasım 2011 döneminde müvekkilinin bağlı olduğu fiderlere 00.00-24.00 saatleri arasında üç veya daha fazla arızanın intikal ederek kesicinin açtığını iddia ettiğini, bu fider açmaları dolayısıyla müvekkiline 29.11.2010 tarihli yazı ile fatura muhteviyat çizelgesi ekindeki 41.893,59 TL"lik ceza faturası gönderdiğini, cezai şart faturasının müvekkili şirket tarafından usulsüzlüklere rağmen olası zararların büyümemesi ve ticari itibarının zedelenmemesi için ihtirazi kayıtla ödendiğini, sözleşmede tüm ihlâl hallerinde cezai şart uygulayabilmek için ihtar gönderilmesinin ve süre verilmesinin öngörüldüğünü, oysa TEİAŞ tarafından hiç bir ihtar gönderilmediği ve ihlâlin giderilmesi için süre verilmediğini, kesilen faturanın yasal dayanaktan da uzak olduğunu ileri sürerek, 41.893,59 TL"lik ceza bedelinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yargı yolu, görev, yetki, husumet, taraf ehliyeti, derdestlik, tahkim, işbölümü ve dava ehliyeti itirazı ile zamanaşımı defiinde bulunduklarını, aykırılığın niteliği gereği ihtara gerek bulunmadığını, yapılan işlemin sözleşmeye ve mevzuata uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; uyuşmazlığın taraflar arasında imzalanmış olan sistem kullanım anlaşmasından kaynaklanması, sözleşmelerin imzalanmasından sonraki bir döneme ilişkin olarak fatura düzenlenmiş olması, davalının da anastatüsüne göre özel hukuk tüzel kişisi olması, uyuşmazlık konusu hususun idari bir işlem veya eylem niteliğinde olmaması nedeni ile (Yargıtay 23. H.D. 20.01.2014 T. 2013/7381 E. 2014/291 K.) yargı yolu itirazının; herhangi bir dava bildirilmemiş olması nedeni ile derdestlik itirazının; her iki taraf tacir olup işin her
iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olması nedeni ile görev itirazının; sözleşmelerin taraflar arasında akdedilmiş olması nedeni ile husumet itirazının; somut bir savunmada bulunulmamış, gerekçe gösterilmemiş olması ve esasen bu yolda herhangi bir eksikliğin de bulunmaması, yetkili mahkemenin de bildirilmemiş olması nedeni ile taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve yetki itirazının; bu yönde sözleşmelerde herhangi bir hükme rastlanmamış olması nedeni ile tahkim itirazının; 6335 sayılı Yasa"dan sonra asliye hukuk mahkemeleri ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişkinin iş bölümü değil görev ilişkisi olması ve yukarıda belirtildiği şekilde mahkemenin görevli olması nedeni ile iş bölümü itirazının; taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunması, TBK"nın 146. maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin 10 yıl olması ve fatura-ödeme tarihi dikkate alındığında henüz dolmamış bulunması nedeni ile zamanışımı def"inin kabul edilmediği, 2010 yılı Ocak ayı içinde davacı şirketin mevzuatın öngördüğü aktif enerji sınırlarını aştığı ve sistem kullanım anlaşmasının 10.maddesinde yer alan ihlâlin gerçekleştiği, akdedilen bağlantı anlaşmasının 16. ve sistem kullanım anlaşmasının 10. maddeleri.uyarınca mevzuat, dağıtım ve sistem kullanım anlaşmaları hükümlerinden birinin ihlâl edilmesi halinde ceza uygulanabilmesi için davalı tarafça uyarı yapılması ve ihlâlin ortadan kaldırılması için süre verilmesinin ön şart olduğu, ancak davalının davacıya herhangi bir uyarıda bulunmadığı ve süre vermediği, davacının dava konusu fatura nedeni ile ödediği bedelin istirdatını istemekte haklı olduğu, davacının davalıya gönderdiği 12.01.2011 tarihli yazıda ödemenin ihtirazi kayıtla yapılacağını bildirdiği, fazla ve usulsüz olarak yapılan ödemelerin iadesi yükümlülüğünün sebepsiz zenginleşmeden değil bizzat sözleşmeden kaynaklandığı, sözleşme hükümleri aynı zamanda örtülü olarak iade yükümlülüğünü de içerdiğinden ve bu yükümlülük ihtirazi kayıt ileri sürülmemesi nedeni ile bertaraf edilemeyeceğinden bu yöndeki savunmaya değer verilmediği, fatura konusu döneme ait ceza miktarının davalı tarafça 6.841,07 TL eksikle 35.052,52 TL olarak belirlendiği, bu konuda mahsup işlemi yapıldığı anlaşıldığından iade edilen işbu miktar düşülmek sureti ile bakiye 35.052,52 TL üzerinden davanın kısmen kabulü ve davalı davadan önce temerrüde düşürülmediğinden faize dava tarihinden itibaren hükmedilmesi gerektiği belirtilerek, davanın kısmen kabulü ile 35.052,52 TL"nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Taraflar arasındaki “Sistem Kullanım Anlaşması”nın cezai şartlar kısmını düzenleyen 10. maddesi, "Kullanıcının ilgili mevzuat, taraflar arasında imzalanan Bağlantı Anlaşması ve bu Anlaşma hükümlerinin herhangi birini ihlâl etmesi, söz konusu ihlâli TEİAŞ"ın uyarısına rağmen uyarıda belirtilen süre içinde sona erdirmemesi durumunda, TEİAŞ, aşağıda belirlenen cezai şartları uygulayacaktır. TEİAŞ"ın uğradığı zararlar ayrıca tazmin edilecektir." hükmünü içermektedir. Hangi ihlâlin hangi cezayı gerektireceği ve hesap şekli, bu 10. madde hükmü sonrasında tablo halinde sıralanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu ihlâller, bu tabloda, "TEİAŞ tesislerinde kullanıcının bağlı olduğu fidere 00.00-24.00 saatleri arasında üç veya daha fazla arıza intikal ederek kesicinin açması" olarak tanımlanmış olup, tabloda bu ihlâllerin karşısında, "00.00-24.00 saatleri arasındaki her üç açma için kullanıcının içinde bulunulan aya ait Sistem Kullanım Fiyatına göre hesaplanan bedelin %1"i oranında ceza uygulanır. Üçün katına ulaşmayan açma sayıları üçün katına doğru aşağı çekilerek hesaplanır. (Not: 8 açma varsa 6 olarak hesap edilir)” şeklinde ceza yaptırımına yer verilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırıldığı üzere, TEİAŞ tesislerinde kullanıcının bağlı olduğu fidere 00.00-24.00 saatleri arasında üç veya daha fazla arıza intikal ederek kesicinin açması durumunda, davalı TEİAŞ tarafından uyarıda bulunulması, uyarıda verilen süreye rağmen ihlâlin sona erdirilmemesi durumunda ikinci bir uyarı yapılmasına ve süre verilmesine gerek kalmaksızın cezai şartın uygulanması gerekmektedir.
Somut olayda, davalı TEİAŞ tarafından ilk ihlâlin gerçekleşmesi durumunda, sözleşmeye uygun bir uyarının yapıldığı yönünde herhangi bir savunma ileri sürülmemiştir.
Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava, taraflar arasındaki Sistem Kullanım Anlaşması ve Bağlantı Anlaşması uyarınca uygulanan cezai şart bedelinin istirdadı istemine ilişkindir.
HMK"nın 297/2. maddesi "" Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir "" hükmünü içermektedir.
Mahkemece hükmün gerekçe bölümünde davalının davadan önce temerrüde düşürülmemesi nedeniyle faize dava tarihinden itibaren hükmedildiği yazılmasına rağmen hüküm fıkrasında infazda tereddüt uyandıracak şekilde "temerrüt tarihinden" faize hükmedilmesi doğru olmamış ise de, hüküm fıkrasında yapılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün HUMK"nın 438/7. maddesi uyarınca aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, "Hüküm" fıkrasının 1. bendindeki "temerrüt"" ibaresi çıkarılarak yerine "dava" ibaresi yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.