9. Hukuk Dairesi 2014/36421 E. , 2016/7745 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötüniyet tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, dini ve milli bayram ücreti, genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalılardan ..., ..., ... avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı ... Apartmanında 01.09.1991 - 30.04.2010 tarihleri arasında kaloriferci olarak çalıştığını, yaptığı işin niteliği bakımından Eylül ve Nisan ayları arasında haftanın 7 gün çalıştığını, fazla mesai ve yıllık izin ücretlerinin ödenmediğini, kış aylarında ise 05:30 - 24:00 saatleri arasında mesai yaptığını, tüm hafta tatili ile dini ve milli bayramlarda çalıştığını, iş akdinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek,kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, dini, milli bayram ve genel tatil ücreti ve izin alacaklarını istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalıların herhangi bir cevap dilekçesi vermediği anlaşılmıştır.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece toplanan deliller,tanık beyanları,bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde;davalı apartmanın doğal gaza geçmesi nedeniyle davacının işine son verildiği anlaşıldığından iş akdinin işveren tarafından haksız feshedildiği kabul edilerek kıdem ve ihbar tazminatının kabulüne,davacının davalı işyerinde 15.10.1995 - 30.04.2010 tarihleri arasında kaloriferci olarak çalıştığı, yaptığı işin fazla mesai yapmaya uygun olduğu, bunun yanında alınan tanık beyanlarında davacının haftalık 2 saat fazla mesai yaptığı anlaşılmakla, davalı işveren tarafından davacının fazla mesai yapmadığı, yahut fazla mesai ücretlerinin ödendiği ispat edilemediğinden davacının fazla mesai alacağı bulunduğu ,davacının dini, milli bayram ve genel tatillerde çalıştığı tanık beyanları ile anlaşıldığından davacının dini ve ... alacağının kabulüne,davacının yıllık izinlerini kullandığı yahut yıllık izinlerini kullanmadığı takdirde ücretlerini ödendiğini yazılı belgelerle ispat yükü davalı işverene ait olup, davalı işveren tarafından davacının yıllık izinlerini kullandığına dair yahut ücretlerinin ödendiğine ilişkin yazılı belgelerle ispat edemediğinden, davacının 236 gün yıllık izin alacağının 17.07.2014 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda kabulüne,davacının davalıların kendisini asgari ücretin yarısına çalıştırdığı hususunda yeterli bir kanıt ortaya koyamadığı anlaşılmakla davacı tarafın kötü niyet tazminatı alacağının reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalılar temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def"i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta davacı 25.07.2014 harç tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesi ile talep ettiği alacak miktarlarını bilirkişi raporu doğrultusunda ıslah etmiş olup,ıslah dilekçesi 06.08.2014 tarihinde davalılar vekiline tebliğ edilmiştir.
Davalılar vekili 12.09.2014 havale tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi içeriğinde zamanaşımı itirazında bulunmuş ve 26.09.2014 tarihli duruşmada zamanaşımı itirazını yinelemiştir.
Dava kısmi dava olup,mahkemece davalının bilirkişi raporunda hesap edilen alacak tutarlarına karşı yapmış olduğu zamanaşımı itirazı değerlendirilmeksizin hüküm kurulması hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 29.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.