Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2011/10-608
Karar No: 2011/649
Karar Tarihi: 19.10.2011

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/10-608 Esas 2011/649 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2011/10-608 E.  ,  2011/649 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Kadıköy 1. İş Mahkemesi
    TARİHİ : 10.03.2010
    NUMARASI : 2009/630 E-2010/63 K.

    Taraflar arasındaki “hizmet tespiti” davasında yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 1.İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.11.2007 gün ve 2005/737 E., 2007/1281 K. sayılı kararın incelenmesinin davacı, davalılardan SGK, ....Ltd Şti ve Merttrans Ltd Şti vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 16.06.2009 gün ve 2008/6522 E., 2009/10966 K. sayılı ilamı ile;
    (“…1-Davacının, davalı ..... Gümrük Müşavirliği ve Ticaret Ltd. Şti. işyerindeki çalışmalarından tespitine karar verilen, 1991/1-2-3, 1992/1.dönem ile 1996/1. dönem çalışmaları da eksiksiz olarak davalı Kuruma bildirilmiş olu; davalı Kurum tarafından gönderilerek dosya içerisine katılan dönem bordroları ile davalı tarafından sunulan ve Kuruma intikal ettiği anlaşılan dönem bordroları içeriğinde, davacının 1991/1-2-3, 1992/1 ve 1996/1.dönemde de çalışmalarının Kuruma bildirildiğinin anlaşılmasına karşın; bildirimi yapılan sürenin yeniden tespitinde davacının hukuki yararının bulunmadığı yönü gözetilmeksizin, davacının anılan dönemlerdeki çalışmalarının kuruma bildirilmemiş olduğu gerekçesiyle tespitine karar verilmesi;
    2-Dosyaya sunulan ücret tediye bordroları, Kuruma bildirilen ücret düzeyi üzerinden düzenlenmiş ve bir kısım bordrolar davacının imzasını içermekte olup; banka ekstresinde yer alan maaş ibareli miktarlar esas alınarak, davacının 2000 yılı Şubat, Mart, Nisan, Mayıs ayları net ücretinin 250,00 TL olduğunun tespitine karar verilmiştir.
    İmzalı ücret bordrolarının bulunduğu dönemler yönünden de prime esas kazancın tespiti isteminde bulunulduğu yönü gözetilerek; banka ekstresiyle bordrolar arasındaki çelişki üzerinde durularak; banka hesabına yatan miktarların salt ücret olarak nitelenemeyeceği yönündeki itirazlarla ekstrede maaş adı altındaki farklı aylara ilişkin ödemeler arasındaki çelişki de gözetilip; davacı tarafından açılan işçilik haklarına ilişkin davanın akıbeti araştırılıp anılan dosya içeriği ve işyeri kayıtları ile sunulan imzalı belgelerin bağlayıcılık değeri yönünden inceleme yapılarak, davacının sigorta primi ödemesine esas gerçek ücretinin yöntemince belirlenmesi gereği üzerinde durulmamış olması;
    3-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 28.05.2008 gün ve 10-370/410 sayılı kararında da belirtildiği üzere, “Yargılama giderleri Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 423.maddesinde sayılarak, 6.bendinde vekâlet ücretine de yer verilmiştir. 
    29.05.1957 gün ve 4/16 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, karşı tarafa yüklenmesi gereken ve yargılama giderlerinden olan vekâlet ücretine, diğer yargılama giderlerinde olduğu gibi mahkemece kendiliğinden (resen) hükmedilmesi gerekir. 
    Kural olarak yargılama giderleri, davada haksız çıkan, aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HUMK m. 417/I c.1). Bir davada her iki taraf da kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini haklı çıkma oranına göre taraflar arasında paylaştırır (HUMK m. 417/ I c.2).            
    Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 417.maddesinde tarafların kusuru değil, davada haklı çıkma oranları göz önünde tutulmuştur.
    Yargılama giderlerinin davada haksız çıkmış olan tarafa yükletilmesine ilişkin açıklanan ana kuralın bazı istisnaları vardır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 417.maddesinin birinci fıkrasında “kanunen musarrah olan hallerden maadasında” (kanunen açıkça belirtilmiş haller dışında) deyimi ile bu istisnalar kastedilmektedir. 
    Buna göre; davalı, ilk oturumda davayı kabul ederse ve hal ve durumu ile kendisi aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş ise yargılama giderlerine mahkûm edilemez (HUMK m. 94/II). Yine, davada haklı çıkmış olan taraf, bilerek ve isteyerek davayı uzatırsa veya gereksiz masraf yaparsa ya da elinde bulunup da hükme etkisi olan belgeleri zamanında karşı tarafa bildirmezse, davayı kazanmış olmasına rağmen yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir (HUMK m. 418). 
    Sigortalılık süresinin tespitine yönelik davaların taraf ve niteliğinden hareket edilerek, kısmen haklı çıkma durumunda dahi yargılama giderlerinin tümünden davalının sorumlu tutulması gerektiği, reddedilen süreler yönünden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmeyeceğine yönelik olarak yasalarda özel bir düzenleme öngörülmemiştir.
    O halde; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 94 ve 418.maddelerinde öngörüldüğü gibi özel bir sebep bulunmayan hallerde, yargılama giderlerinin davada haksız çıkan tarafa yükletilmesi, taraflar kısmen haklı çıkarsa, haklı çıktıkları oranda paylaştırılması yasa gereğidir. 
    Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.03.2006 gün ve 2006/1-163 Esas, 2006/76 sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.
    Davada, kısmen kabule karar verildiğine ve yukarıda açıklanan genel kuralın aksine, HUMK 94 ve 418.maddelerinde öngörüldüğü gibi özel bir sebep de bulunmadığına göre, tarafların haklı çıktıkları oranda yargılama giderlerinin paylaştırılarak,” kısmi redden dolayı davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gereğinin gözetilmemiş olması;  ayrıca davalı işveren şirket unvanının karar başlığına yanlış yazılması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…”)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ  EDENLER  : 1-Davacı vekili 
                                      2-Davalı SGK vekili
                                      3-Dahili Davalı...... Ltd Şti.

                   HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
    Davacı, davalıya ait işyerinde 01.01.1990-09.05.2000 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak kesintisiz çalıştığının ve 2000 yılı aylık ücretinin net 250 TL olduğunun tespitini istemiştir.
    Davalı Kurum vekili, tarafı olmadıkları işçilik alacakları davasının delil niteliğinde olmadığını, çalışmanın kanıtlanması gerektiğini savunmuştur.
    Davalı .....Ltd Şirketi vekili ise, davacının sigorta primlerinin tam yatırıldığını, asgari ücret aldığına dair ücret bordrolarının imzalı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
    Yargılama sırasında Yerel Mahkemece işveren olan diğer davalılar yasal hasım olmaları nedeniyle davaya dahil edilmiş, davaya dahil edilen Ü. B... ve ......Ltd Şirketi vekilleri cevap dilekçelerinde, davacının işyerlerinde çalışmalarının sona erdiği 19.12.1997 ve 12.05.2000 tarihleri itibariyle hizmet tespiti talebi yönünden beş yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini istemişlerdir.
    Yerel mahkemece, hizmet cetvelinde belirtilen işe giriş ve çıkış tarihleri esas alınmak suretiyle davacının davalılar yanında çalıştığının kabulü ile bu süre içinde eksik bildirilen günlerin tespiti ve 2000 yılı çalışmasına ait ücretinin banka kayıtları esas alınarak aylık net 250 TL olduğunun kabulü ile davanın davalı Ü.Büyükemir yönünden reddine dair verilen karar; davalı Ü.Büyükemir dışındaki tarafların temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel mahkeme; diğer bozma nedenlerine uymuş; bozma ilamının (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine ise ilk kararının gerekçesinde de belirttiği, bankaya maaş adı ile yatırılan 250 TL’lik ödemelerin avans olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, banka kayıtlarının esas alınmasının hayatın olağan gerçeklerine uygun olduğu, gerekçesiyle direnerek; kısmen direnme kararı vermiştir.
    Karar davacı vekili ile davalılardan SGK vekili ile Davalı ......Ltd Şirketi tarafından temyiz edilmiştir.
    I–Davalı .....Ltd. Şirketi vekilinin mahkemenin ek kararına yönelik temyizi yönünden yapılan incelemede; 
    Hukuk Genel Kurulunca, öncelikle yerel mahkemenin “kesin süreli muhtıraya rağmen bakiye temyiz harcının ve temyiz yoluna başvurma harcının yatırılmadığı gerekçesiyle davalı Merttrans Ltd Şirketinin temyiz isteğinin Yerel Mahkemece reddine” ilişkin ek kararına yönelik davalı Merttrans Ltd Şirketinin temyiz istemi incelenmiştir.
    Bozma sonrası Yerel Mahkemece verilen direnme kararı davacı vekili ile davalılardan SGK vekili ve ....Ltd Şti tarafından temyiz edilmiş; davalı ...Ltd Şirketi vekili tarafından da temyiz harç ve masrafları yatırılarak dosya temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmiştir.
    Bunun üzerine Hukuk Genel Kurulu, 08.12.2010 gün ve 2010/10-665 E., 2010/629 K. sayılı kararı ile “…öncelikle Avukat H. K. tarafından müvekkili ... Ltd.Şti adına verilmiş bir temyiz dilekçesi bulunup bulunmadığının araştırılarak varsa evraka eklenmesi, yoksa bu durumun tespit edildiğinin açıklanması; ayrıca bu avukatın temyiz eden ... Nakliyat Tahmil Tahliye Turizm Tic.Ltd.Şti vekili olup olmadığının tespiti ile vekili ise vekaletname veya yetki belgesinin evraka eklenmesi yoksa bu durumun tespit edildiğinin açıkça belirtilmesi ile adı geçen vekil tarafından temsil edilmediğinin tespiti halinde kararı temyiz eden ve buna ilişkin dilekçesi 17.03.2010 tarihinde havale edilen davalı ....Nakliyat Tahmil Tahliye Turizm Tic.Ltd.Şti’ne HUMK.nun 434. maddesi gereğince hakim imzasını taşıyan ve maddede gösterilen usule uygun olarak düzenlenecek muhtıra ile peşin temyiz ve başvuru harçlarının yatırılmasının ihtar edilmesi ve anılan harçların tahsili ile bu eksik giderilerek…” gönderilmesi için dosya mahalline geri çevrilmiştir.
    Dosyanın geri gönderildiği Yerel Mahkemenin açıklama isteyen muhtırasına karşı verdiği yazılı beyanında Av.H.K., ... Ltd Şirketinin vekili olduğunu,...Ltd. Şirketinin vekili olmadığını, temyiz harç ve masraflarına ilişkin dekont üzerine adının sehven yazıldığını belirtmiştir.
    Bunun üzerine Yerel Mahkemece davalı .... Ltd Şirketine, mahkeme veznesine depo edilen harç ve masrafların şirketlerine ait olamayacağı gerekçesiyle eksik harç ve masrafların yatırılması için yedi günlük süre içeren muhtıra gönderilerek, şirketin daha önce tebligat yapılan ve dilekçelerinde belirttiği adresine tebliğ edilmiş ve davalının temyiz talebinin verilen kesin süre içinde muhtıra gereğinin yerine getirilmediğinden bahisle reddine dair ek karar verilmiştir.
    Bilindiği üzere, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 16.07.1981 tarih 2494 sayılı Kanun ile değişik 434/3. maddesi ve anılan maddeye paralel düzenleme getiren Hukuk Ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğinin 34 ve 53. maddelerinde; “Temyiz dilekçesi mahkemece alındıktan sonra, temyiz harç ve giderlerinin eksik ödendiği anlaşıldığı takdirde, kararı veren hakim veya mahkeme başkanı tarafından 7 günlük kesin süre içerisinde tamamlanması aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususunun temyiz edene yazılı olarak bildirilmesi” öngörülmüştür.
    Buna göre, eksik harç ve giderlerin tamamlanması istemiyle düzenlenen muhtırada yapılması gerekli işlemin ne olduğunun açıkça ve ilgili tarafın yanılmasına neden olmayacak şekilde gösterilmesi; buna yönelik olarak ikmal edilecek harç veya giderin miktarının; yatırılma mercii ve süresinin; yedi günlük sürenin kesin olduğu hususunun ve bunların yapılmamasının sonuçlarının net bir şekilde anlatılması gerekir. 
    Aksi halde, eksik içerikli bildirimin, hukuken geçerli olduğunun kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi; usulüne aykırı ve geçersiz belgelerin hak kaybına yol açacak şekilde sonuç doğurması da kabul edilemez.
    Dolayısıyla anılan kanun hükmüne uygun bulunmayan muhtıra, gerekleri kanuni süre içinde yerine getirilmiş olmasa dahi, bu muhtıraya dayalı olarak davalının temyizden vazgeçmiş sayıldığının kabulüne imkan bulunmamaktadır.
    Nitekim, bu hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.06.1968 gün 1968/9-483 E., 1968/476 K.; 01.10.1969 gün 1969/2-417 E., 1969/719 K.; 19.02.1997 gün 1996/2-897 E., 1997/86 K.; 13.04.2005 gün 2005/12-237 E., 2005/248 K.; 30.11.2005 gün 2005/5-634 E., 2005/680 K.; 09.05.2007 gün 2007/12-178 E., 2007/249 K. ve 22.07.2009 gün 2009/18-348 E., 2009/398 K. sayılı ilamlarında da açıkça vurgulanmış ve doktrinde de aynı görüş benimsenmiştir (B. Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Bası, Cilt 5, Sayfa 4587 vd).
    Somut olayda, Yerel Mahkemece, davalı şirkete gönderilen muhtırada verilen sürenin “kesin” olduğu hususu belirtilmediği gibi, Av. H. K.ın isminin temyiz harç ve masraflarına ilişkin makbuza sehven yazıldığı, dolayısıyla anılan makbuzun ....Ltd. Şirketine ait olduğunun anlaşılmasına rağmen dosyada mevcut temyiz harç ve giderlerinin ikinci kez yatırılması istenmiştir.
    O halde, temyiz eden davalıya daha önce ödediği ve mahkeme veznesine depo edilen temyiz harç ve giderleri nedeniyle muhtıra çıkarılması yasal olmadığı gibi, verilen yedi günlük sürenin kesin olduğunun da bildirilmemesi nedeniyle HUMK’nun 434/3. maddesine uygun bir muhtıra çıkarılmadığından, bu muhtıraya dayalı olarak davalının temyizden vazgeçmiş sayıldığının kabulüne imkan bulunmamaktadır.
    Açıklanan nedenle Yerel Mahkemenin davalı .. Ltd Şirketinin temyiz dilekçesinin reddine dair ek kararı usul ve yasaya uygun olmayıp, davalı ..Ltd Şirketinin direnme kararını süresinde temyiz ettiği ve gerekli harç ve giderleri süresinde yatırdığı kabul edilmiştir.
    Belirtilen nedenlerle, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 432/5. maddesi uyarınca Yerel Mahkemenin 27.04.2011 günlü temyiz isteğinin reddine ilişkin ek kararının bozularak kaldırılmasına, karar verilerek davalı Merttrans Ltd.Şti’nin direnme kararına yönelik temyizinin esastan incelenmesine geçilmiştir.
    II–Davalı SGK vekili ile Davalı ....Ltd. Şirketi vekilinin mahkemenin direnme kararına yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde:
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının sigorta primine esas ücretinin belirlenmesine ilişkin olarak yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağını, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10. maddesi teşkil etmektedir. Anılan maddede “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.” hükmü yer almaktadır.
    Bilindiği üzere, belli bir dönemdeki çalışmaların tespiti istemini içeren hizmet tespiti davası, dava dilekçesinde açıkça belirtilmiş olmasa da, 506 Sayılı Kanunun 79/10. maddesinde de düzenlendiği üzere, özünde prime esas kazançlarının ve prim ödeme gün sayılarının tespiti talebini de içerir. Mahkemenin hizmet tespitine ilişkin ilamı ise, işverenin Kuruma vermediği bildirgeler yerine geçecek belge niteliğindedir. Bu nedenle mahkeme dava sonunda vereceği kararda, tespit edilen dönem için aylar itibariyle prim ödeme gün sayıları ile 506 Sayılı Kanunun 77.maddesine göre hesaplanacak olan ‘o dönemdeki’ bir günlük ücreti de belirtecektir.
    506 Sayılı Kanunun 6.maddesinde ifade edildiği üzere, sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur.
    Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
    Hizmet tespitine yönelik davalarda davacı işçinin çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliği dikkate alınarak, ücretinin ve davalı Sosyal Güvenlik Kurumu’na (Devredilen SSK) davalı işveren tarafından ödenen ve ödenmesi gereken primlerin miktarının belirlenebilmesi amacıyla, prime esas kazancın tespitinde, gerçek ücretin esas alınması koşuldur.
     Davanın niteliği gereği, çalışma olgusunun her türlü delille ispatlanabilmesine karşılık ücretin ispatında bu denli serbestlik söz konusu değildir. Çalışma olgusunun her türlü delille kanıtlanması olanağı bulunmakla birlikte; ücretin ispatında Hukuk Genel Kurulu’nun 2005/21-409 E., 2005/413 K.; 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 E. 2010/523 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HUMK)’nun 288. maddesinde yazılı sınırları aşan, ücret alma iddialarının, yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
    Ücret miktarı HUMK’nun 288. maddesinde belirtilen sınırları aşıyorsa, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe haiz olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, işçinin imzasının bulunduğu aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle ispatı mümkündür.
     Yazılı delille ispat sınırın altında kalan miktar için tanık dinletilebilir. Tespiti istenen miktar sınırı aşıyor olsa bile varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinletilmesi mümkündür (1086 sayılı HUMK m. 292).
    506 Sayılı Kanunun 78.maddesinde prime esas günlük kazançların alt ve üst sınırlarının ne olacağı gösterilmiştir. Günlük kazancın alt sınırı HUMK’nun 288.maddesinde belirtilen sınırı aşıyorsa ücretin yazılı delille saptanması gereğinin pratikte bir önemi kalmayacaktır. Zira 506 Sayılı Kanunun 78.maddesine göre, “....günlük kazançları alt sınırın altında olan sigortalılar ile ücretsiz çalışan sigortalıların günlük kazançları alt sınır üzerinden hesaplanır”. Ücretin alt sınırla tespit edilen miktardan fazla olması halinde ise, günlük kazancın hesaplanmasında asgari ücret esas alınır.
    Somut uyuşmazlıkta; davacı 2000 yılı aylık ücretinin 250 TL olduğunun tespitini talep etmiş; yerel mahkemece banka kayıtları esas alınarak talebin kabulüne karar verilmiştir.
    Bozma ilamının içeriğine göre;  davacının hizmet cetvelinde belirtildiği şekilde; 01.01.1990-31.01.1996 tarihleri arasında ... Ltd. Şirketi işyerinde; 01.11.1996-19.12.1997 tarihleri arasında Ü. Büyükemir’e ait işyerinde; 20.12.1997-01.02.1999 tarihleri arasında yine Ünallar Ltd. Şirketine ait işyerinde ve 10.06.1999-12.05.2000 tarihleri arasında Merttrans Ltd. Şirketine ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak çalıştığı yönündeki Yerel Mahkeme kabulü Özel Daire’ce bozma dışı bırakılmakla kesinleşmiştir.
    Kesinleşen bu kabul uyarınca davacı direnme kararına konu 2000 yılı içinde davalılardan ......Ltd. Şirketine ait işyerinde çalışmış olup, davacının 2000 yılı gerçek ücretinin bu işyeri çalışması esas alınmak suretiyle araştırılması gerekmektedir.
     Öte yandan, Yerel Mahkemece davacıya ait banka hesabına ilişkin kayıtlar esas alınmış ise de, banka kayıtlarındaki ödemeler, düzenli tarihler ve miktarlar içermemesi nedeniyle kendi içinde de çelişkili olup, başka kanıtlarla desteklenmeksizin doğrudan doğruya gerçek ücretin tespitine esas alınması isabetsizdir.
    Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkemece, davacının 2000 yılında ... Ltd. Şirketinde geçen çalışma dönemine ait gerçek ücretinin tespiti için, öncelikle, davalı ..Ltd. Şirketinden tüm çalışanlarının 2000 yılına ait ücret ödemelerine esas kayıt, defter ve belgelerin celbi ile çalışanlara ücret karşılığı yapılan ödemeler saptanmalı; ücret ödemelerine ilişkin belgelerde davacının imzasının bulunması halinde imzaların davacıya aidiyeti ile yukarıda açıklanan ilkeler ışığında davacı yönünden bağlayıcılık değeri araştırılmalı; davacının banka hesabına maaş adı altında yatırılan miktarların kim tarafından yatırıldığı araştırılarak, davalı şirketlerce yatırılmış olması halinde bu ödemeler ilgili şirketlerin defter ve kayıtları ile karşılaştırılarak ücret karşılığı mı yoksa gümrüklerde yapılacak işlerin gereği avans olarak ödenmesi gereken miktarları karşılamak üzere avans olarak mı yatırıldığı belirlenerek, gerekirse bu husus davacı tarafından şirketler adına gümrüklerde yapılan işler de kontrol edilerek denetlenmeli; 2000 yılı içerisinde davacının banka hesabına ...Ltd. Şirketi tarafından yapılan ödemelerin gerekçesi yine gerekirse ilgili şirket kayıtlarından da araştırılarak, bu ödemelerin davacının hizmet akdine dayalı çalışmasının karşılığı olup olmadığı; diğer bir anlatımla prime esas ücret içinde değerlendirilebilecek nitelikte olup olmadığı hususu açıklığa kavuşturulmalı ve davacı tarafından işçilik alacaklarına ilişkin olarak açılan dava sonucu da beklenerek tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi sonucu varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
    O halde, Yerel Mahkemenin, davacıya ait banka hesabına maaş adı altında 250 TL ücret ödemeleri yapıldığını kabul ile davacının 2000 yılı aylık ücretinin net 250 TL olduğuna dair verdiği karar isabetsiz olup; eksik araştırma, yanılgılı değerlendirme ve yerinde olmayan gerekçelerle bu kararda kısmen direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle Yerel Mahkeme kararının direnmeye ilişkin kısmı bozulmalıdır.
    III–Davacı vekili ile davalı SGK ve Davalı .....Ltd.Şirketi vekillerinin mahkemenin, bozma ilamının (1) ve (3) nolu bentlerinde yer alan, bozma nedenlerine uyarak verdiği karara yönelik diğer temyiz itirazlarına gelince;
    Temyize konu bozma ilamının (1) ve (3) numaralı bentlerinde işaret edilen “Kuruma bildirilmiş sürelerin yeniden tespitinde hukuki yarar olmadığı ve davanın kısmen kabulü nedeniyle yargılama giderlerinin tarafların haklı çıktığı oranda paylaştırılması gereğine” işaret eden bozma nedenlerine uyularak bozma doğrultusunda karar verilmiştir.
    Bozmaya uyularak verilen kararın bu bölümü açık biçimde yeni hüküm olup; bu hükme yönelik temyiz itirazlarını inceleme görevi Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daire’ye aittir.
    Hal böyle olunca, bozma kararına uyularak oluşturulan bu yeni hüküm Özel Daire’since incelenmediğinden, buna yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daire’ye gönderilmesi gerekir.
    S O N U Ç : Yukarıda;
    1–(I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 432/5. maddesi uyarınca; Yerel Mahkemenin, davalı Merttrans Ltd Şirketinin temyiz isteğinin reddine ilişkin, 27.04.2011 günlü Ek Kararının, BOZULARAK KALDIRILMASINA,
    2-(II) Numaralı bentte açıklanan nedenlerle Davalı SGK ve Davalı .... Ltd.Şti’nin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    3-(III) Numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin bozma ilamına kısmen uyularak verilen yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 19.10.2011 gününde oybirliği ile karar verildi. 

     

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi