Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2011/11-566
Karar No: 2011/647

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/11-566 Esas 2011/647 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi'nde görülen bir marka hükümsüzlüğü davası sonucunda, davacının talebi reddedildi. Ancak davacı vekili tarafından yapılan temyiz başvurusu sonucunda Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, davacının talebinin kabul edilerek davanın bozulmasına karar verdi. Ancak yeniden yapılan yargılama sonucunda mahkeme, önceki kararında direndi. Hukuk Genel Kurulu ise Özel Daire'nin bozma kararına uyulması gerektiğine karar vererek, mahkemenin direnme kararını bozdu.
İlgili kanun maddeleri: 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi.
Hukuk Genel Kurulu         2011/11-566 E.  ,  2011/647 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 24/11/2010
    NUMARASI : 2010/132-2010/271

    Taraflar arasındaki “Marka Hükümsüzlüğü” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 21.03.2008 gün ve 2007/212 Esas, 2008/78 Karar sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin  11.01.2010 gün ve 2008/8890 Esas, 2010/51 Karar sayılı ilamı ile;
    (...Davacı vekili, müvekkilinin 1997 yılından bu yana "ROMAN" markasını farklı yazım biçimleriyle hazır giyim ve tekstil sektöründe tescilli olarak kullandığını, markanın sektörde herkesçe bilinen tanınmış bir marka olduğunu, davalının 2003 yılında "ROMANO BOTTA" ibaresini marka olarak aynı sınıflar için tescil ettirdiğini, her iki markanın bir bütün olarak karşılaştırılması sonucu markalar arasında çağrışım yoluyla dahi olsa karıştırma ihtimalinin bulunduğunu, davalının kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin tanınmışlığından yararlandığını ileri sürerek, hükümsüzlük talep etmiştir.
    Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, dosya kapsamına göre, taraf markalarının 18, 25 ve 35.sınıflar yönünden aynı olduğu, davacının markası daha önce tescilli ise de, markaların bir bütün olarak bıraktıkları intiba karşılaştırıldığında aralarında görsel, işitsel, anlamsal benzerlik bulunmadığı, çağrıştırma dahi sözkonusu olamayacağı, davacı markasının edebiyat eseri türünü ya da bir toplum kesimini, davalı markasının ise İtalyanca ya da Latince bir sözcüğü ya da bir kişi adını çağrıştırdığı, ortalama dikkat ve algılama kapasitesine sahip bir tüketicinin yanılmayacağı, her iki işletme arası bağ kurmayacağı, çağrıştırmayı da içeren karıştırma ihtimalinin bulunmadığı, davacı markasının toplumda sıkça kullanılan sözcüklerden olup, ayırt ediciliği çok yüksek bir marka olarak görülemeyeceği, davalı markasının bir bütün olarak ayırt ediciliğe sahip ve davacının markasından büyük ölçüde farklı olarak algılanacak bir marka olduğu, davacı markasının tanınmış olup olmadığının tespitine gerek olmadığı, bir an için 556 sayılı KHK"nin 7/1-i ve 8/4 maddeleri anlamında tanınmış marka olduğu kabul edilse dahi, her iki marka arasında karıştırma ihtimalinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Dava, marka tescilinin hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
    Tarafların markalarının tescilli olduğu sınıfların aynı olduğu, davacının tescil önceliğinin bulunduğu, anlamların farklı olduğu yönünde mahkemece ortaya konulan tespit ve gerekçeler doğru ise de; görsel, işitsel ve yazımsal yönlerden benzerlik bulunmadığına yönelik belirleme dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Her iki marka karşılaştırıldığında, vurgunun "ROMAN" ibaresinde toplandığı, orta düzeyde bir tüketicinin hafızasında bıraktığı imajın ve fonotetik etkinin bu kelimede odaklandığı belirgindir. Davalının markasındaki diğer ilaveler, ayırt edicilik sağlamaya yeterli değildir. Davacı şirketin ürünlerini almak isteyen orta seviyedeki alıcıların, aynı ya da benzer raflarda sunulan aynı tür ürünleri gördüğünde, davacı markasının hafızada ve gözde bıraktığı iz ve etki nedeniyle, davacı ürünlerini aldığını zannetmesi, gerçekte davalının ürünlerini satın alması olasılığı güçlü bir biçimde ortaya çıkacaktır. Davalı markasındaki ilaveler, davacı markasının türevleri ve serileri olarak algılanacaktır. Tüketicinin işletmeler arasında bağlantı bulunduğu yönünde bir düşünceye kapılma olasılığı gündeme gelecektir. Mahkemenin aksi yönündeki tespitleri isabetsiz olup, 556 sayılı KHK"nin 8/1-6 madde hükmü koşullarının davacı yararına oluştuğunun kabulü ile buna göre hüküm tesisi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ  EDEN : Davacı vekili

      HUKUK GENEL KURULU KARARI
     
     Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    Diğer taraftan, direnme kararının 16.bendinde de direnme hükmüne yer verilmiş ise de, buna ilişkin Daire kararında herhangi bir bozma nedeni yer almadığından direnme olarak nitelendirilemeyecek  bu bölümün incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
     S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
    1-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    2- Direnme kararının 16. bendinde yer alan ve Özel Daire bozma ilamında incelenmediğinden direnme olarak adlandırılması olanaklı olmayan kısmın incelenmesine yer olmadığına,
    19.10.2011 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi