Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2011/11-529
Karar No: 2011/643
Karar Tarihi: 19.10.2011

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/11-529 Esas 2011/643 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2011/11-529 E.  ,  2011/643 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 15/10/2010
    NUMARASI : 2010/100-2010/187

    Taraflar arasındaki “marka hükümsüzlüğü ve marka devir sözleşmesinin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 01.11.2007 gün ve 2007/61-250 sayılı kararın incelenmesi taraflar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi"nin 10.12.2009 gün ve 2008/3290 E., 2009/12762 sayılı ilamı ile;
    (...Davacılar vekili, müvekkillerinin .....Grosmarket Ltd.Şti."nin Ankara mağazasının çalışanları olduğunu, anılan markette Amerikan menşeeli tanınmış "X..." markalı orijinal çantaların satışının yapıldığını, davalı .... Örgü ve Dokuma Ürün.Üretim Ltd.Şti."nin şikayeti üzerine markette yapılan arama sonucunda "X..." markalı çantaya el konulup 13 adedinin de yediemin olarak bırakıldığını ve müvekkilleri aleyhine markaya tecavüz nedeniyle ceza davası açıldığını, ceza mahkemesinde davalıların dayandığı "O.." ve "X.." markalarının hükümsüzlüğü için dava açılması için süre verildiğini, ancak, davalıların muvazaalı olarak kendi aralarında marka devir sözleşmesi imzalayarak markaların diğer davalıya devredildiğini, devredilen markaların ABD"de mukim dava dışı şirketin tanınmış markası ile aynı olduğunu ileri sürerek, 2003-32882 numaralı "O.." markasının davalılar arasındaki devir işlemlerinin ve marka tescil işleminin hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar vekili, dava konusu "O.." markasının 1993 yılında tescil edildiğini, eldeki davanın ceza davasından kurtulma amacıyla ve hükümsüzlük davasının "5 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığını, davacıların dayandığı yabancı markanın 1993 tarihi itibariyle tanınmış marka olmadığını, 556 sayılı KHK"nin 43.maddesi gereğince davacıların hükümsüzlük davası açamayacaklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, toplanan kanıtlara göre, davalılar arasında devire konu "OXXO" markasının 10.05.1993 tarihinde tescil edildiği ve aradan 13 yıllık bir süre geçtiğinden süre açısından markanın hükümsüzlüğü istenemeyeceği gibi, davacının 3. şahsa ait markanın öncelikli kullanımına dayanarak davalılar markasının hükümsüzlüğünü isteyemeyeceği gerekçesiyle dava reddedilmiş, tedbirin de hüküm kesinleşinceye kadar devamına karar verilmiştir.
    Kararı, tarafların vekilleri temyiz etmiştir.
    1-Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Mahkemece dava reddedilmiş, ancak, hüküm kesinleşinceye kadar ihtiyati tedbirin devamına karar verilmiştir.
    HUMK"nun 112/2.maddesi gereğince mahkeme hükmünün icrasını temin için tedbirin devamına karar verilebilir. Oysa, mahkemece davacının talebi üzerine verilen ihtiyati tedbir kararının devamına karar verilebilmesi için icrası temin edilecek bir olumlu hükmün bulunması gerekmektedir. Reddedilen davada icrası temin edilecek bir husus bulunmadığından tedbirin devamına karar verilmesi yasanın ruhuna aykırıdır.
    O halde, davanın reddi ile birlikte tedbirin de kaldırılması gerekir iken, aksi yönde karar ittihazı bozmayı gerektirmiştir.
    2-Davacılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince; davalı ..... Örgü ve Dokuma Ürün.Üretim Ltd.Şti."nin şikayeti üzerine davacılar 556 sayılı KHK"ye muhalefet suçundan ceza mahkemesinde yargılanmaktadırlar ve ceza mahkemesince verilen bir ara kararına dayanılarak eldeki hükümsüzlük davası açılmıştır. Davacıların ceza tehdidi altında tutulduğu bir markanın hükümsüzlüğünü talepte hukuki yararları bulunmaktadır. Nitekim, davalı şirketin "X.." markasının hükümsüzlüğü talebiyle davacılar tarafından açılan dava mahkemece kabul edilmiş ve Dairemizin 2008/445 Esas, 2009/10534 sayılı ilamı ile de mahkeme kararı onanarak davacıların hükümsüzlük davası açmada hukuki yararının varlığı kabul edilmiştir.
    O halde, eldeki dava açısından davacıların marka hükümsüzlüğü isteyemeyeceğine ilişkin gerekçesi yerinde olmadığından kararın bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.
    3-Mahkemenin davanın reddine ilişkin diğer bir gerekçesi ise davalıların markasının 10.05.1993 tarihinde tescil edildiği ve aradan 13 yıllık süre geçtiği ve bu süreden sonra açılan davanın dinlenme olanağı bulunmadığına ilişkindir.
    Davalı yanın 10.05.1993 tarihinde tescil edilmiş, "O..." markası mevcut ise de; anılan marka 25.sınıfın bazı alt gurupları için tescilli markadır. Oysa, eldeki davada hükümsüzlüğü istenen marka 31.12.2003 tarihinde tescil edilmiş "O.." markasıdır ve bu markanın tescili ise 3 ila 45. sınıf mal ve hizmetlere ilişkindir. Bu markanın tescili tarihi ile dava tarihi arasında mahkeme kararında belirtildiği gibi uzun bir süre geçmemiştir.
    O halde, mahkemece hatalı nitelemeye dayalı olarak davanın süre yönünden de reddedilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle dahi davacılar yararına bozulması gerekmiştir...)
    gerekçesiyle, yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle karar davalı yararına, 2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar yararına bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
                                    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, 556 sayılı KHK’nın 7/ı-ve 42/a. maddesi hükmüne ve tanınmış X.. markası ile iltibas oluşturduğu iddiasına dayalı, davalının adına 2003/37882 nolu tescilli O..markasının hükümsüzlüğü ile muvazaalı marka devir sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir.
     Yerel Mahkemece, davacıların marka üzerinde öncelik hakkı bulunmadığından dava açmalarının mümkün olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire"ce, yukarıda başlık bölümünde yer alan üç ayrı nedenle karar bozulmuş; bozmanın (2) bendinde davacıların ceza tehdidi altında tutulduğu bir markanın hükümsüzlüğünü talepte hukuki yararları bulunduğu gerekçesine yer verilmiştir.
    Yerel mahkemece, diğer iki bozma nedenine uyulmuş; bozma ilamının (2) bendinde yer alan bozma nedenine ise, önceki gerekçelerle ve marka üzerindeki haklar, endüstriyel bir mülkiyet hakkı olup, 556 sayılı KHK"nın 9. Maddesi gereğince bu mülkiyetin sağladığı tekel hakların kullanımının münhasıran marka sahibine ve istisnai olarak da aynı kararnamenin 21. Maddesi gereğince lisansörüne ait olduğu, davacılarla marka sahibi yabancı şirket arasında lisans sözleşmesi bulunmaması ve KHK"deki dava hakkının da münhasıran marka sahibine ait olması nedeniyle davacıların aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle direnilmiştir. Hükmü davacı vekili temyize getirmiştir. 
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Taklit ürünleri satmak suretiyle marka hakkına tecavüz suçundan ceza mahkemesinde yargılanan ve ceza mahkemesince markanın hükümsüzlüğünün dava konusu edilmesi için kendilerine süre verilen mağaza çalışanı davacıların, 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7/ı maddesi gereğince davalının 2003/37882 nolu tescilli O. markasının hükümsüzlüğü ve muvazaalı marka devir sözleşmesinin iptali konulu eldeki davada, zarar gören sıfatıyla aktif dava ehliyetlerinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle konuya ilişkin kavram ve yasal düzenlemelere değinilmesinde yarar vardır:
    556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (556 Sayılı KHK)’ nin 5. maddesinde tanımlanan marka; bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.
    Marka olarak tescil edilen bir işaretin hükümsüz kılınmasını gerektiren haller;  89/104 Sayılı AET Marka Yönergesinin 12. maddesinde kaynağını bulan, 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde:
     “Aşağıdaki hallerde markanın hükümsüz sayılmasına yetkili mahkeme tarafından karar verilir:
    a) 7 ci maddede sayılan haller. (Ancak, 7 nci maddenin (ı) bendinde belirtilen tanınmış markalarla ilgili davanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde açılması gerekir. Markanın tescilinde kötü niyet varsa iptal davası süreye bağlı değildir.) 
    b) 8 inci maddede sayılan haller. (Ancak, 8 inci maddenin son fıkrası çerçevesinde açılan davada önceki hak sahibi koruma süresinin bitiminden itibaren 2 yıl içerisinde markasını kullanmamışsa bu bir hükümsüzlük nedeni sayılmaz.)
    c) 14 üncü maddeye aykırılık. (Ancak, 5 yılın dolması ile davanın açıldığı tarih arasında ciddi biçimde kullanma hükümsüzlük nedeni sayılmaz. Dava açılacağı düşünülerek kullanma gerçekleşmiş ise, mahkeme davanın açılmasından önceki üç ay içerisinde gerçekleşen kullanmayı dikkate almaz.)
    d) Marka sahibinin davranışları nedeniyle, marka mal ve hizmetler için yaygın bir ad haline gelmiş ise,
    e) Hak sahibi veya yetkili kıldığı kişi tarafından kullanım sonucunda tescil edildiği mal ve hizmetlerin niteliği, kalitesi, üretim yeri ve coğrafi kaynağı konusunda halkta yanlış anlama ihtimali var ise,
    f) 59 uncu maddeye aykırı kullanım.
    Hükümsüzlük nedenleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, yalnız o mal veya hizmet ile ilgili olarak kısmi hükümsüzlüğe karar verilir.
    (Değişik fıkra: 22/06/2004 - 5194 S.K./15. md.) Bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanmış ise 7 nci maddenin birinci fıkrasının (a), (c) ve (d) bentlerine göre tescili hükümsüz sayılamaz.”
    şeklinde sıralanmıştır.  
     556 Sayılı KHK’nin mutlak red sebepleri arasında sayılan 7/ı maddesi hükmü ile “sahibi tarafından izin verilmeyen  Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesine göre tanınmış markalar”ın tescil edilmesi halinde, yetkili mahkeme tarafından markanın hükümsüz sayılmasına karar verilir.
    Paris Sözleşmesinin “Tanınmış Markalar” başlıklı 1. mükerrer 6. maddesine göre;
    “(1) Birlik ülkeleri, tescilin yapıldığı ülkenin yetkili makamınca söz konusu ülkede bu sözleşmeden yararlanacağı kabul olunan bir kişiye ait olduğu, aynı veya benzeri mallar için kullanıldığı iyi bilinen tanınmış bir markanın herhangi bir karışıklığa yoi açabilecek bir şekilde yeniden reprodüksiyonunu, taklit edilmesini veya aslına yakın bir şekilde değiştirilmesini içeren bir markanın kullanılmasını gerek mevzuat izin verdiği takdirde re’sen gerekse ilgilinin isteği üzerine yasaklamayı ve tescilini reddetmeyi veya iptal etmeyi taahhüt ederler. Markanın elzem bir bölümünün tanınmış bir markanın reprodüksiyonundan oluşması veya bu tanınmış markayla karıştırılabilecek bir taklitten ibaret olması durumunda da, bu hükümler geçerli olacaktır.
    (2) Böyle bir markanın iptalinin istenmesi için tescil tarihinden itibaren en az beş yıllık bir sürenin tanınması gerekecektir. Birlik ülkeleri, kullanmanın yasaklanması talebinin yapılması için gerekli süreyi tanıyabilirler.
    (3)Kötü niyetli tescil edilen veya kullanılan markaların kullanımının yasaklanmasını veya iptalini istemek için süre tespit edilmeyecektir.”
      Bu madde gereğince sahibi tarafından izin verilmeyen tanınmış markalar marka olarak tescil edilemez. Birlik ülkeleri, tanınmış markanın karışıklığa meydan verebilecek surette örneği, taklidi veya tercümesinden ibaret olan bir markanın tescili isteminin reddi, tescil edilmiş ise hükümsüz kılınması taahhüdü altındadır.
    Birlik üyesi olan ülkemiz bu taahhüdünü yerine getirmek amacıyla KHK’nin 7/ı  bendi ile tanınmış markaların tescilini nispi değil, mutlak red sebepleri arasında saymıştır. Bu durumda Türkiye’de tescilli olmasa dahi Birlik ülkelerinde tanınmış markalara tescilli marka gibi koruma sağlanmıştır.
     556 Sayılı KHK’nin “Marka Tescilinde Red İçin Mutlak Nedenler” başlıklı 7. maddesinde sayılan mutlak red sebeplerinden birinin varlığı halinde anılan Kararnamenin 42/a maddesi gereğince markanın hükümsüzlüğü talep edilebilir.
    Markanın hükümsüzlüğü, 556 Sayılı KHK’de öngörülen sebeplerin varlığı halinde mahkeme kararıyla markanın koruma süresi sona ermeden marka sicilinden silinmesi anlamına gelmektedir.
    Hükümsüzlük sebepleri tahdididir. Hükümsüzlük terimi kullanılmış olmasına rağmen dava saf bir tespit davası değil aynı zamanda bir eda davasıdır.
    Hükümsüzlük davaları 556 Sayılı KHK’nin 43. maddesi gereğince zarar gören kişiler,Cumhuriyet savcıları veya ilgili resmi makamlar tarafından istenebilir. Davacıları gösteren hüküm tahdidi değildir. “Zarar gören kişi” zarara uğrayan veya uğrama ihtimali bulunan ya da söz konusu işareti kullanabilme olanağı haksız biçimde kısıtlanan yahut kısıtlanma tehlikesi  altında olan herhangi bir gerçek veya tüzel kişidir. Zarardan kastedilen ise haksız fiil ya da sözleşme hukuku anlamında bir zarar olmayıp  bir gerçek ya da tüzel kişinin menfaatlerinin 556 Sayılı KHK’nin 7 ve 8. maddelerine göre tescili mümkün olmayan bir işaretin kısmen veya tamamen bir şahıs tarafından kendi adına tescil ettirilmesi suretiyle zedelenmesi, bir markanın beş yılı aşkın bir süreden beri kullanılmaması suretiyle o işaretin serbest kullanımının kısıtlanması veya serbest bir sözcüğün bir kişinin inhisarına verilmesidir. 
    Zarar gören kişinin mutlaka tescilli marka sahibi olması gerekmez. Menfaatlerinin zedelenmesi kaydıyla 556 Sayılı KHK"nin kendisine koruma sağladığı herkes dava açabilir.
    556 Sayılı KHK’ye kaynak teşkil eden  40/94 Sayılı AT Tüzüğü’nün 55. maddesinde mutlak red sebeplerine aykırılık halinde kamusal yararın ön planda olduğu  ve tescilin hükümsüzlüğünü isteme hakkı herhangi bir gerçek veya tüzel kişi  veya imalatçılar,hizmet sağlayıcılar,tacirler ya da aktif ya da pasif dava ehliyetlerinin bulunması halinde tüketicileri temsil eden  topluluk ya da kurumlara verilmiş olmasına karşın, nispi red sebeplerine aykırılık halinde hükümsüzlüğü talep etme hakkı önceki hak sahiplerine verilmiştir.
    Ancak, 556 Sayılı KHK’de bu yönde bir ayrım ve düzenleme bulunmamaktadır
    (Arkan Sabih Marka Hukuku, A.Ü Döner Sermaye Yayınları,Ankara,1997,1998 s:165 vd.; Karahan Sami, Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları, Konya, 2002,s:137 vd.; Marka Hukuku,Yasaman,Altay,Ayoğlu,Yusufoğlu,Yüksel, İstanbul,2004,s:890 vd.;Tekinalp Ünal,Fikri Mülkiyet Hukuku,3.bası,İstanbul,2004,s435 vd:;Kılıç Mehmet, Karahan Hakan Markaların Korunması, Ankara,2004,s: 79 vd.,379 vd,;Oytaç Kutlu,Marka Hukuku,Beta Yayınları,İstanbul 1999,s:52 vd.,Şanal Osman,Markanın Hükümsüzlüğü,Adalet Yayınevi,Ankara 2004,s:83 v.d)
    Öte yandan 556 Sayılı KHK’de marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sınırlı olarak sayılmış ve uluslararası anlaşmalar gereğince 4128 Sayılı Kanun’un 5. maddesi ile 556 Sayılı KHK’ye eklenen ve 5194 sayılı Kanun’un 16. maddesi ile değiştirilen 61/A-c maddesinde aynı KHK’nin 61. maddesinde yazılı fiillerden birini işleyenlerin cezalandırılacakları hüküm altına alınmıştır.
    556 Sayılı KHK’nin 61/c maddesinde “ Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için ithal etmek veya ticari amaçla elde bulundurmak” marka hakkına tecavüz sayılan fiiller arasında sayılmıştır.
    Anayasa Mahkemesi’nin 05.07.2008 tarih ve 26927 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 03.01.2008 tarihli ve 2005/15 E, 2008/2 K. sayılı kararı ile anılan hüküm iptal edilmiştir.
    21.01.2009 tarihinde kabul edilen 5833 sayılı markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 61/c bendi ile: “Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için gümrük bölgesine yerleştirmek, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutmak veya ticari amaçla elde bulundurmak.”yeniden marka hakkına tecavüz sayılmış, ceza hükmü getiren 61/A maddesi ile de “  Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal veya hizmet üreten, satışa arz eden veya satan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağı” hükme bağlanmıştır.
    Somut olay yukarıda yapılan açıklamaların ışığı altında irdelendiğinde; 
    Davacılardan N..A.., ...Alışveriş Hizmetleri Tic.Ltd.Şti.’nin mal kabulünden sorumlu olup, Y. Ü.. de bölüm müdür yardımcısı ve çanta reyonundan sorumludur.
    18.08.2005 tarihli “Arama Muhafaza ve Yediemin Tutanağı”na göre; ....Gros Markette 15 adet O. ve X. çantalara rastlanmış olup; iki tanesi muhafaza altına alınarak 13 tanesi yediemin olarak bırakılmıştır.
    Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin  14.07.2009 gün ve 2006/116 Es., 2009/499 sayılı kararında sanıklar N. A.,Y. Ü. ve M. M.aleyhine 556 Sayılı KHK’nin 61/c maddesinde belirtilen tescilli markayı taşıyan ürünleri bilerek satmak suretiyle marka hakkını ihlal ettiklerinden 5194 Sayılı Kanun ile değişik 556 Sayılı KHK’nin 61/A-c maddesi gereğince cezalandırılmaları için açılan kamu davasının  yapılan yargılaması sonucu; Anayasa Mahkemesi’nin 03.01.2008 gün ve 2005/15 E.,2008/2K. Sayılı kararı ile hükümleri 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 5. maddeleri karşısında kanun hükmünde kararnamelerin suç tanımlayan hükümlerinin örtülü olarak ilga edildiği, sanıklara isnat edilen eylemin yasa ile suç tanımının yapılmadığı, her ne kadar 28.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5833 sayılı yasa ile 556 Sayılı KHK’nin 9,61 ve 61 /A maddeleri değiştirilerek kanunilik prensibine uygun suç tanımlanmış ise de 01.01.2009-28.01.2009 arasında yasal boşluk oluştuğundan ve aleyhe kanun geriye yürümeyeceğinden sanıklara atılı eylem 01.01.2009 itibariyle suç oluşturmadığından, 5237 Sayılı TCK’nun 7/ı maddesi ile 5271 Sayılı CMK’nın 223/2 maddesinin (a) bendi gereğince ayrı ayrı beraatlarına karar verilmiştir.
    Davacılar anılan ceza mahkemesinin ara kararı ile, kendilerine, davalı ....Ltd.Şti adına 2003 37882 nolu tescilli “O.” ve 99 012757 nolu “ X.” markasının hükümsüzlüğüne ilişkin dava açmak üzere süre verildiğini, eldeki davanın 2003 37882 nolu tescilli “O.” markasına ilişkin olduğunu, İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde  99 012757 nolu “ X.” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemişlerdir.
    Davacılar N.A. ve Y. Ü. tarafından “... Ltd.Şti” ve “A ve A Ltd.Şti” aleyhine açılan 99 012757 nolu “ X..” marka tescilinin iptaline ilişkin İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 06.11.2007 gün ve 2007/57-265  sayılı kararı ile; 556 Sayılı KHK’nin 43.maddesinde markanın hükümsüzlüğünü, ilgili mahkemeden, zarar gören kişilerin Cumhuriyet Savcılarının veya ilgili resmi makamlardan isteyebileceği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesinde sanıkların (davacılar N.A.ve Y. Ü.) X..ve O..tescilli markasını taşıyan ürünleri taklit yoluyla üretip satışa sunmaları eyleminin markaya tecavüz olduğu gerekçesiyle, KHK’nın 61/A-c maddesince cezalandırılmaları için dava açılmış olmakla, davacıların X..markasının hükümsüzlüğünü istemeleri konusunda genel anlamda zarar gören kişiler kapsamından kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılarak X.. markasının tescilden itibaren 5 yıl içerisinde kullanıldığı ispat edilemediğinden, KHK’nin 14.maddesi uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği ve bu nedenle markanın tanınmışlığı nedeniyle KHK’nın 7.maddesi kapsamındaki şartların oluşup oluşmadığına ilişkin bir inceleme yapılmasına gerek görülmediği gerekçesiyle, 99 012757 nolu X..markasının hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Kararın anılan hükmü 11.Hukuk Dairesinin 13.10.2009 gün ve 2008/445 E.,2009/10534 K.ile onanmıştır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında davacılar aleyhine açılan ceza davasında eylemlerinin suç olmaktan çıkarılması nedeniyle ceza davasında beraat etmeleri sonucu eldeki davayı açmakta hukuki yararlarının bulunup bulunmadığı hususu da ayrıca tartışılmış olup; 5833 Sayılı Yasa ile eylemlerinin yeniden suç olması ve zarar görme ihtimallerinin devam etmesi nedeniyle davaya devam etmekte hukuki yararlarının bulunduğuna oyçokluğu ile karar verilmiştir.
    Yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde, markanın hükümsüzlüğünü isteyebilecek “zarar gören kişi “ kavramının geniş yorumlanarak  556 Sayılı KHK’nin 61/c maddesi gereğince davalı şirkete ait markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak suretiyle 61/A maddesi gereğince cezalandırılmaları istemiyle yargılanan davacıların verilen ara kararı gereğince  “O..” markasının tanınmış “X..” markası ile iltibas oluşturduğundan tescil edilemeyeceği gerekçesiyle 556 sayılı KHK’nın 7/ı ve 42/a madde hükümlerine istinaden, açtıkları eldeki davada aktif dava ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekir.
    O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. 
    Direnme kararı bu nedenlerle bozulmalıdır.
    SONUÇ : Davacılar vekilinin  temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,  19.10.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.

    Erdal SANLI

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi