Abaküs Yazılım
Danıştay 15. Daire Başkanlığı
Esas No: 2015/10079
Karar No: 2017/6331
Karar Tarihi: 02.11.2017

Danıştay Danıştay 15. Daire Başkanlığı 2015/10079 Esas 2017/6331 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/10079
Karar No : 2017/6331

Temyiz Eden ve
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
Temyiz Eden ve
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemlerin Özeti : … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının aleyhlerine olan kısımlarının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek taraflarca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti :Taraflarca Mahkeme kararının lehlerine olan kısımlarının hukuka uygun olduğu, karşı tarafın bu kısımlara yönelik temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi :Temyize konu idare mahkemesi kararının, karar harcının yargılama giderlerine eklenerek haklılık oranında paylaştırılması kısmı ile hükmedilen maddi tazminata faiz işletilmemesine ilişkin kısımları yönünden bozulması, diğer kısımlarının ise onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacı tarafından satın alınan ... plakalı … marka aracın, gümrük kaçağı olduğunun anlaşılması üzerine el konulup trafik siciline satılamaz şerhi konularak müsadere edilmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 25.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi zararın 20.01.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; Danıştay Onbeşinci Dairesi'nin 13.05.2014 gün ve E:2013/729, K:2014/3675 sayılı bozma kararına uyularak davacının ceza yargılamasında kusurunun olmadığı ve devletin sicil tutmakla görevli olan organının kaydına güvenerek alınan taşıtın gümrük kaçağı çıkması karşısında davalı idarenin hizmet kusurunun oluştuğu gerekçesiyle 2015 yılı kasko değeri hükme esas alınarak davanın kısmen kabulü ile 19.500,00 TL maddi tazminatın davacıya ödenmesine, manevi tazminatın ise reddine karar verilmiştir.
Taraflarca, kararın aleyhlerine olan kısımlarının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek anılan İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının, manevi tazminatın reddine ilişkin kısmı ile maddi tazminatın kısmen kabulü ve kısmen reddine ilişkin kısımlarında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenleri bulunmamaktadır.
Davacının faiz talebi hakkında hüküm kurulmaması yönünden kararın maddi tazminatın kabulüne ilişkin kısmı incelendiğinde;
Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuna göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralı yer almakta olup, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, adli yargıda dava açılması halinde ise adli yargıda dava açıldığı tarih itibariyle yasal faiz uygulanması, Danıştay'ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
Durum böyle olunca, hükmedilen maddi tazminat miktarına idareye başvuru tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken; talep edilmiş olmasına rağmen faiz istemi hakkında karar verilmemiş olmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Davacının nispi karar harcı nedeniyle yargılama giderleri bakımından temyiz istemi incelendiğinde;
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 2. maddesinde, yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi bulunduğu; 11. maddesinde, genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca konu işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle mükellef olduğu; 15. maddesinde yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev'i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı; 16. Maddesinde, değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınması gerektiği kurala bağlanmıştır.
Anılan Kanun'un, yargı harçlarının gösterildiği (1) sayılı tarifesinde, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden nispi karar harcı alınacağı belirtilmiştir.
Bu doğrultuda; konusu belli bir miktarı içeren davalarda, yargılama gideri içinde yer alan kalemlerden nispi karar harcı dışındaki harç, keşif ve bilirkişi ücreti ile posta giderinin, haklılık oranına göre davanın taraflarına yükletilmesi; hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden hesaplanacak nispi karar harcının ise, hükmedilen miktar yönünden haksız çıkmış olan davalı idareye yükletilmesi, ancak bakiye nispi karar harcının önce davacıya tamamlattırılması daha sonra tamamının davalı idareden tahsili ile davacıya ödenmesi gerekmektedir. Bu nedenle mahkeme kararı nispi harcın davacıya tamamlattırılması yönünden hukuka uygundur. Ancak İdare Mahkemesince, nispi harç dahil tüm yargılama giderlerine haklılık oranı uygulanması suretiyle hüküm kurulmasında mevzuata uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kısmen kabulü ile … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…; K:... sayılı kararının, maddi tazminata faiz işletilmemesine yönelik kısmı ile nispi karar harcına haklılık oranı uygulanmasına ilişkin kısımları yönünden BOZULMASINA, davalı idarenin temyiz isteminin tamamen ve davacının temyiz isteminin kısmen reddi ile, kararın maddi tazminat isteminin kısmen kabulü, kısmen reddi ile manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısımlarının ve davacı lehine hükmedilen vekalet ücretine yönelik kısmının ONANMASINA, bozulan kısımlar hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/11/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY:
Anayasa'nın 125. Maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralına yer verilmiş; 129. Maddesinin 5. fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabileceğine işaret edilmiş; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 13. maddesinde de, kişilerin kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı, bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açacakları ve kurumun genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkının saklı olduğu hükme bağlanmıştır.
Bu düzenlemelerle, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu davrandıklarından bahisle haklı ya da haksız olarak yargı mercileri önüne çıkarılmasını önlemek ve kamu hizmetinin sekteye uğratılmadan yürütülmesini sağlamak suretiyle kamu düzenini korumak amaçlanmış; aynı zamanda, zarara uğrayan kişi bakımından, memurlar veya diğer kamu görevlilerine oranla ödeme gücü daha yüksek olan bir sorumlu (idare) muhatap kılınmıştır.
Buna göre, kural olarak, kamu görevlisinin görev ve yetkilerini kullandığı esnada doğan zararın tazmini istemiyle, görev kusurunu kapsayan hizmet kusuru esasına dayanılarak, idari yargıda ve ancak idare aleyhine dava açılabilecek; yargı yerince tazminle yükümlü tutulması halinde idare, ilgili yasa kurallarının gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, sorumlu personeline rücu edebilecektir.
Ancak, kamu görevlilerince görevleri sırasında gerçekleştirilen işlem ya da eylemler sırasında, ağır kişisel kusur ile hareket edilmiş olması ve bu kusurun hizmet kusurundan ayrılabilir nitelikte bulunması durumlarında, hizmet kusuru ve zarara konu olay arasındaki illiyet bağı kesileceğinden, kamu görevlisinin yukarıda belirtilen Anayasal ve yasal korumadan yararlanması ve kamu görevlisine karşı şahsi kusuruna dayanılarak açılan davanın, 2577 sayılı Kanun çerçevesinde idari yargı yerinde görülmesi mümkün olmayacaktır.
Davalı idare personeli suç teşkil eden eylemini kamu görevi sırasında gerçekleştirmiş olsa bile, bu hareketin kamu hizmetinin gereği olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, bu itibarla memurun ağır kişisel kusuruna dayalı eylemi sonucu idarenin hizmet kusuru ile dava konusu olay arasındaki illiyet bağının kesildiği ve bu nedenle davanın haksız fiilere özgü özel hukuk hükümleri çerçevesinde adli yargı yerinde görülmesi gerekmektedir.
Somut olayda polis memuru ... davaya konu gümrük kaçağı aracı sahte gümrük şahadetnamesi ibraz etmek suretiyle tescil ettirerek resmi evrakta sahtecilik suçunu işleyen ... isimli şahıs ile işbirliği içerisinde hareket etmiş ve ceza kanunu anlamında suç teşkil eden kasıtlı eylemi neticesinde de ceza yargılamasında hakkında mahkumiyet kararı tesis edilmiştir. Bu suçun kamu hizmetinin sunumu ile bir ilgisi olmayıp hareketin tamamen şahsileşmiş olduğu ve kamu hizmetinden ayrıldığı anlaşılmakta olup, davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle zararın tazminine hükmedilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı ve davanın reddedilmesi gerektiği görüşüyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi