19. Ceza Dairesi 2019/28119 E. , 2020/13097 K.
"İçtihat Metni"
Http://www. ....com/m /borsa- kulis/pala- ailesinde- ask- skandallari-h5056.html ve http://www.....com/ozel-haber/turkiye-gundeminde -palu-ailesi- h5068. html internet adreslerinde yayınlanan haberlere erişimin engellenmesi ve içeriği ile tüm fotoğrafların yayından çıkarılması talebinin reddine dair Bakırköy 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 09/01/2019 tarihli ve 2019/192 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Bakırköy 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 10/01/2019 tarihli ve 2019/231 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı"nın 03.04.2019 gün ve 2019 - 1777 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.04.2019 gün ve KYB. 2019/38120 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, mahkemesince başvuruya konu haberin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle erişimin engellenmesine yönelik talebin reddine karar verilip, merciince de verilen kararda herhangi bir usul ve yasa hükmüne aykırılık bulunmadığından bahisle yapılan itirazın reddine karar verilmiş ise de,
Benzer bir olayla ilgili olarak Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 05/06/2017 tarihli ve 2016/15510 esas, 2017/5325 karar sayılı ilâmında yer alan, " Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17/6/2015 tarihli ve E.2014/4-56, K.2015/1679 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir : "...Unutulma hakkına gelince; unutulma hakkı ve bununla ilişkili olan gerektiği ölçüde ve en kısa süreliğine kişisel verilerin depolanması veya tutulması konuları, aslında kişisel verilerin korunması hakkının çatısını oluşturmaktadır. Her iki hakkın temelinde bireyin kişisel verileri üzerinde serbestçe tasarruf edebilmesini, geçmişin engeline takılmaksızın geleceğe yönelik plan yapabilmesini, kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının engellenmesini sağlamak yatmaktadır. Unutulma hakkı ile geçmişinde kendi iradesi ile veya üçüncü kişinin neden olduğu bir olay nedeni ile kişinin geleceğinin olumsuz bir şekilde etkilenmesinin engellenmesi sağlanmaktadır. Bireyin geçmişinde yaşadığı olumsuz etkilerden kurtularak geleceğini şekillendirebilmesi bireyin yararına olduğu gibi toplumun kalitesinin gelişmişlik seviyesinin yükselmesine etkisi de tartışılmazdır. Unutulma hakkı; üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı olarak ifade edilebilir..." Yukarıda yapılan açıklamalar ve genel ilkeler bağlamında somut olay değerlendirildiğinde; başvuruya konu haberlerin ilk kez yayınlandıkları tarihte, her hangi bir eleştiri veya yorum yapılmaksızın internet üzerinde yorumsuz biçimde yayınlanmalarının, olay tarihinde kişilik haklarına karşı bir saldırı veya ihlal içermediği, bu hâliyle ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceği, başvuranların beraat etmeleri sonucu, aradan geçen dokuz yıl sonra, haberin "güncellik" değerini yitirdiği, dolayısıyla haberin o tarihte "gerçeklik ve doğruluk" kriterlerini karşılamasının artık bir önemi kalmadığı, habere konu olan yargılama sürecinin tüm aşamalarıyla sona ermesiyle birlikte, habere konu olan kişiler için haksızlık içeren durumun, toplum tarafından öğrenilmesinin, geçmişte gerçeklik ve doğruluk payı varmış gibi ifşa edilmesi anlamına gelebileceği, dolayısıyla adı geçen habere istenildiği zaman ulaşılmasının, toplum açısından yanlış algılamaya yol açabileceği, başvuranların beraatle sonuçlanan bir yargı sürecinde gözaltına alınması ve tutuklanması süreçlerine dair haberin basının arşivinde bulunmasının, haberin kamu yararı için gelecekte hatırlanması veya istatistiki açıdan değerlendirilmeye alınması gibi işlevi de taşımadığı, dolayısıyla haberin yayında kalmasının, toplumun ilerlemesi, gelişmesi için bir katkı sağlamayacağı gibi, kamu yararına toplum hafızasında yer etmesi gibi bir etkisi de olmadığı, haberin içeriğini oluşturan kişilerin; toplumu temsil ve topluma hizmet etme gayesiyle seçilmiş veya atanmış siyasilerden olmadığı gibi, topluma kendini anlatma ve toplumu aydınlatma gayesiyle eser veren sanatçılardan veya aydınlardan da olmaması nedeniyle, suç geçmişlerine dair bilgilerin kamuyu ilgilendirmediği, ayrıca bu bilgilerin sadece devletin belirli organlarınca kayıt altında tutulabileceğinin, başvuranların isimlerinin ad ve soyadı şeklinde açıkça yazılması suretiyle "örgüt, fuhuş ve insan ticareti" gibi kelimelerin yanında anılmaya devam etmesinin, şeref ve haysiyetlerine karşı bir eylem olduğu gibi, bu nedenle gözaltına alındıkları bilgisinin arşivlenmesinin kişisel verilerin izinsiz olarak işlenmesi ve yayınlanması anlamına geleceği, yukarıda yer alan değerlendirmeler karşısında, başvuranların istememesine rağmen, geçmişlerinde yer eden olumsuz tecrübelere dair haberlere, toplum tarafından istenen her anda kolaylıkla ulaşılmasının başvuranların kişilik haklarını zedelediği, sonuç ve kanaatine varıldığından ..." şeklindeki açıklamalar nazara alındığında, ilgili haber içeriğinde yer alan haber ve fotoğrafların basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, başvurucunun kişilik haklarını zedelediği anlaşılmakla, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
Gereği görüşülüp düşünüldü:
5651 sayılı Kanun"un İçeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi başlıklı 9/1. maddesi; (Değişik: 6/2/2014-6518/93 md.)
"(1) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğin çıkarılmasını ve/veya erişimin engellenmesini de isteyebilir..." hükmünü amirdir.
Buna göre; başvuruya konu yayın hakkında 5651 sayılı Kanun"un 9. maddesi gereği erişimin engellenmesi kararı alınabilmesi için;
- İnternet ortamında yapılan bir yayın olması,
- Yapılan yayın içeriğinde gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşların kişilik haklarının ihlal edilmesi gerekmektedir.
Kişilik Hakları; Özel hukukta kişinin doğumla birlikte kazandığı ve üzerine kişisel gelişimiyle birlikte her geçen gün yeni değerler kattığı kişiliğinin, maddi ve manevi bütünlüğünün, isminin, mesleki kariyerinin, ailesinin ve hatta sosyal çevresinin kişi üzerinde oluşturduğu, kısacası kendini gerçekleştirme yolunda elde ettiği tüm kazanımlarının ve menfaatlerinin, hukuk düzeni tarafından koruma altına alınan yönüdür. Medeni hukuk kapsamında kişilik hakları, kategorik anlamda mutlak haklar içinde yer alan, her zaman varolan, zamanla tükenmeyen, herkese karşı ileri sürülebilen, çoğu zaman kişiye sıkı sıkıya bağlı ve devredilemeyen haklardandır.
Basın Özgürlüğü; ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olmak üzere, insanların bilgiye ulaşma ve fikir elde edebilme yönündeki en önemli araçlardan olan basının, yazılı, görsel veya işitsel araçlarla sunduğu ve kamu hizmetini gerçekleştirme yolunda sahip olduğu özgürlüktür. Basın özgürlüğünün var olması demek; başkalarından gelebilecek her türlü müdahaleye ve baskıya karşı sırf toplumu aydınlatmak amacıyla gerçekleştirdiği faaliyetleri sırasında öngörülemeyen bir takım olumsuz durumlarla karşılaşma veya haksız bir yaptırımla cezalandırılma endişesi duymadan, özgürce görevini yerine getirebilmesi demektir.
Basının, geniş imkanları olan bir organizasyon olması, ona bireylere nazaran daha büyük bir muhatap sayısı (kitlesi) sağlamaktadır. Bu nedenle basının ifade özgürlüğünü kullanırken muhatabı üzerinde yarattığı etkinin boyutları da düşünülerek yaptığı işe bir kamu hizmeti ayrıcalığı tanınmış, bu ayrıcalıkla birlikte bahşedilen güvenilirliği, yapılan işten doğan sorumluluğun da büyük olmasını beraberinde getirmiştir.
Şüphesiz ifade ve basın özgürlüğü de diğer temel hak ve özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. İfade ve Basın Özgürlüğünün sınırlanması, başta AİHS"nin 10/2. maddesi olmak üzere uluslararası ve ulusal mevzuatta düzenleme altına alınmıştır.
Yukarıda yazılı genel esaslar çerçevesinde, kanun yararına bozmaya konu edilen uyuşmazlıkta;
- Başvuruya konu 08.01.2019 tarihli, "Pala Ailesinde Aşk Skandalları" başlıklı internet yayın içeriğinde, toplumun geniş kesimlerince tanınmayan, kamuoyunun gözü önünde bulunmayan, siyasetçi, sanatçı veya kamu görevlisi olmayan başvuranların evli olmalarına rağmen ikisinin de birbirine karşı yasak aşk yaşadıkları, manipülasyon suçundan yatırımcılara zarar verdikleri, ayrıca FETÖ/PDY soruşturması kapsamında ifadelerinin alındığı,
- Yine başvuruya konu 09.01.2019 tarihli, "Türkiye"nin gündeminde PALU ailesi, borsanın gündeminde PALA ailesi" başlıklı yazıda ise; başvuranların şirket patronlarına şantaj yaptıkları, basın yoluyla sermaye piyasalarına zarar verdikleri, yasak aşk yaşayan ve kan emici bir aile oldukları, yargılanmaları gerektiğinden bahisle iki ayrı haber bulunduğu görülmektedir.
Her iki haber için de kişilik haklarının ihlal edildiğinden bahisle erişimin engellenmesi talebiyle yapılan başvuru üzerine; Bakırköy 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından alınan 09.01.2019 günlü ve 2019/192 D.İş. sayılı kararda (özetle) başvuruya konu haberde (ki iki ayrı haber olmasına rağmen) başvuranlar hakkında, Türkiye"nin gündemindeki PALU ailesi ile bir takım benzetmeler yapılarak yapılan haberde, kişilik haklarına saldırı içeren ifadelerin bulunmadığı, haberin basın özgürlüğü kapsamında kaldığı gerekçesiyle başvurunun reddine karar verilmiştir. İtiraz üzerine karar veren merci ise gerekçesiz şekilde itiraz edilen kararın usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle itirazın reddine karar vermiştir.
Başvuranların evli oldukları, başvuru hakkında alınan red kararında belirtildiği gibi haklarında sadece bir haber olmadığı, değişik tarihlerde yapılan internet yayın içeriklerinde açıkça kişilik haklarına karşı ağır saldırıda bulunulduğu, masumiyet karinesinin ihlal edildiği, aile ve özel yaşamlarına dair gizliliğin zedelendiği, uyuşmazlığa konu hakaret içerikli internet yayınlarıyla basın özgürlüğü arasında bir bağ bulunmadığı, bu nedenle erişimin engellenmesine dair talebin her iki yayın yönünden de kabul edilmesi gerektiği, yapılan itirazın ise gerekçesiz şekilde reddedildiği anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebi, yukarıda yazılı nedenlerle yerinde görüldüğünden, Bakırköy 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 10/01/2019 tarihli ve 2019/231 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK"nin 309/4-a maddesi gereği kanun yararına BOZULMASINA, bozma gereği itiraz merciince itirazın 5651 sayılı Kanun kapsamında yeniden incelenerek gerekçeli bir karar verilmesi gerektiğine, 19.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.