Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2012/20-249
Karar No: 2012/596
Karar Tarihi: 19.09.2012

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/20-249 Esas 2012/596 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2012/20-249 E.  ,  2012/596 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 13/10/2011
    NUMARASI : 2011/283-2011/263

    Taraflar arasındaki "Tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın görev yönünden reddine dair verilen 28.01.2010 gün ve 2009/322 E–2010/14 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi"nin 20.06.2011 gün ve 2011/6930 E.-7613 K. sayılı ilamı ile;
    (...Davacılar 30.10.2009 tarihli dilekçeleri ile tapu sicilinde .. ada .. parsel numarası ile kayıtlı taşınmazı 1.7.2002 tarihinde satın aldıklarını, taşınmazın davalı hazine tarafından açılan tapu iptali tescil davası sonunda orman sayılan yerlerden olduğu saptanarak tapusunun iptali ile orman vasfı ile hazine adına tesciline karar verildiğini ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini bildirerek taşınmazın ellerinden çıkması nedeni ile uğradıkları 300.000.-TL zararın faizi ile birlikte ödenmesi talebi ile dava açmışlardır. Mahkemece ortada Medeni Yasanın 1007. maddesinde öngörülen biçimde açılmış bir davanın mevcut olmadığı, Hazinenin yasalar uyarınca kendisine verilen kadastro tespiti çalışmalarını takip etme görevlerinin yapmamasına dayalı bir tazminat davası niteliğinde olduğu, Hazinenin ihmali niteliğindeki idari eyleminden doğan zararın çözüm yerinin idari yargı olduğu gerekçesi ile yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dilekçesinin reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava tapu sicilinin tutulmasından dolayı uğranan zararın Medeni Yasa’nın 1007. maddesi gereğince ödetilmesi istemine ilişkindir.
    Dosya içeriğinden, davacıların 01.07.2002 günü dava dışı paydaşlardan satın aldığı 2816 ada 454 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydının orman olduğu gerekçesiyle iptal edildiği anlaşılmaktadır. Tapu Sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından Medeni Yasa"nın 1007. maddesi ile tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiştir. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir. Sicil tutma işleminden ya da bir işlemin yerine getirilmemiş olmasından kaynaklanan uyuşmazlıklarda Borçlar Yasası’nın haksız eylemden doğan sorumluluğa ilişkin kurallarının uygulanacağı da kuşkusuzdur.
    Tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini izleyen işlemler olup tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda oluşan hatalardan da Devlet, Medeni Yasa"nın 1007. maddesi gereğince kusursuz olarak sorumludur. Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (ayni) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir. Dayanaksız ya da hukuki duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür. Devletin kadastro işlemlerinden sorumluluğunun kapsamı Medeni Yasa"nın 1007. maddesi kapsamında düşünüldüğünde, eldeki davaya adli yargıda bakılması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 gün ve 2009/4–383–2009/517 sayılı kararı da bu biçimde açılan davaların adli yargı yerinde görülmesi gerektiği yolundadır.
    Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, uyuşmazlığın esası incelenip varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, tapu sicilinin tutulmasından dolayı uğranılan zararın TMK" nun 1007 maddesi gereğince tazmini istemine ilişkindir.
    Davacılar, Hazine"nin aldığı tescil kararını gereği gibi yerine getirmediğinden dolayı ihmal ve kusuru bulunduğunu, zarar görmelerine sebep olduğunu, TMK’ nun 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devletin sorumlu olduğunu ileri sürerek tazminat talep etmişlerdir.
    Yerel mahkemece ortada TMK’nun 1007. maddesinde öngörülen biçimde açılmış bir davanın mevcut olmadığı, Hazine"nin yasalar uyarınca kendisine verilen kadastro tespiti çalışmalarını takip etme görevlerini yapmamasına dayalı bir tazminat davası niteliğinde olduğu, Hazine"nin ihmali niteliğindeki idari eyleminden doğan zararın çözüm yerinin idari yargı olduğu gerekçesi ile yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
    Özel Dairece; davacılar vekilinin temyizi üzerine yukarıda başlık bölümünde belirtilen gerekçele ile yerel mahkeme kararı bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme kararını, davacılar vekili temyize getirmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davaya bakma görevinin yargı yolu bakımından adli yargıya mı, yoksa idari yargıya mı ait olduğu noktasında toplanmaktadır.
    Bu aşamada, kadastro işlemlerinden doğan zararın, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan zarar kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunun açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
    4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Sorumluluk” kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi; “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.
    Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.
    Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” hükmünü içermektedir.
    Davaya konu somut olayda, kadastrodan önce Hazine lehine kesinleşen mahkeme ilamını tapuya tescil etmek ve yapılan kadastro işlemine süresi içinde Hazine adına itiraz etmekle yükümlü olan görevliler üzerlerine düşen görevlerini yapmamışlardır. Tapu işlemleri kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan kaynaklanan davaların TMK’ nun 1007. maddesi kapsamında olduğunun kabulü gerekir.
    Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Bu itibarla, kadastro görevlilerinin dayanaksız ya da gerçek hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzenlemelerini ve taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmalarını da aynı kapsamda düşünmek gerekir.
    İstikrarlı Yargıtay uygulamasında kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesi ile taşınmazlar hakkında açılan tapu iptali ve tescil davaları sonunda mülkiyet haklarından mahrum kalanlar tarafından Devlet aleyhine açılan davaların da, adli yargı yerinde görülüp çözümlenmesi gerektiği kabul edilmektedir.
    Sonuç itibariyle; davacıların, taleplerinin TMK.’nun 1007. maddesi kapsamında kabul edilerek görülmekte olan davanın adli yargı yerinde bakılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 12.11.2003 tarih 2003/1–646 esas 2003/692 karar sayılı kararında da bu şekilde açılan bir tazminat davasının adli yargıda görülmesi gerektiği kabul edilmiştir.
    Bu durumda, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440/III-3 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.09.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi