9. Hukuk Dairesi 2015/25840 E. , 2016/3776 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalılar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin Davalı ... Belediyesinde, daha önce başka bir şirket adına kayıtlı olarak çalışmaktayken en son Davalı... Adına kayıtlı olarak çalışmaktayken işten çıkartıldığı 09.07.2014 tarihine kadar Belediye Aşevinde çalıştığını, müvekkilinin çalıştığı dönemde bizzat belediye dahilinde belediyenini hizmetlerinde çalışmasına rağmen diğer davalı işveren adına kayıtlı gösterildiğini, 30 Mart yerel seçimlerinden sonra davalı belediye başkanlığının değişmesinden sonra davalı belediye tarafından sözlü olarak kendisine haklı ve geçerli bir sebep gösterilmeden iş akdinin feshedildiğini iddia ederek feshin geçersizliğine, davacı müvekkilin davalı işverenler yanındaki işine iadesine ve en az 4 aylık ücretinin en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte ödenmesine, davalı tarafça işe iadesinin kabul edilmemesi halinde 8 aylık ücret kadar tazminatın ve diğer sosyal hak ve alacaklarının işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ... Belediye Başkanlığı vekili; Davacının müvekkili Belediyenin kadrolu çalışanı olmadığını, müvekkili Belediyeye husumet yöneltilemeyeceğini, davalının işvereni olan şirketin de yanlış bildirildiğini, müvekkili belediyenin muhtelif birimlerde işlerin yürütülmesi için 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu ile Hizmet İşleri Genel Şartnamesinin ilgili hükümlerine istinaden ihale yoluyla bu hizmeti verebilecek şirketlerden hizmet aldığını, davacının da bu şekilde müvekkili belediyenin ihale yoluyla hizmet aldığı ve sözleşme akdettiği dava dışı..."nin işçisi olduğunu, davacı tarafın davalı olarak ....."ni göstermiş ise de; davalının akdi feshedilmişse .... tarafından feshedildiğini savunarak müvekkili idareye husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Daval....."ne dava dilekçesi tebliğ edilmiş, davaya bir cevap vermemiş ve duruşmalara katılmamıştır.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davalılar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunduğunun ve davacının çalışmasının davalılar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesine dayandığının tespit edildiği, yazılı fesih bulunmadığı gerekçesiyle feshin geçersizliğine ve davacının davalı İstalya Yapı şirketine iadesine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekilleri temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Alt işveren; bir iş yerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işlerde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren alanlarda iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini, sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımlamalara göre asıl işveren - alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekmektedir.
Alt işverene yardımcı işin verilmesinde bir sınırlama olmasa da, asıl işin bir bölümünün teknolojik uzmanlık gerektirmesi zorunludur. 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinde, asıl işveren alt işveren ilişkisinin sınırlandırılması yönünde yasa koyucunun amacından da yola çıkılarak, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada bulunması şarttır. Yasanın 2 nci maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarında “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu gerekliliği ortaya koymaktadır. Alt İşverenlik Yönetmeliğinin 11 inci maddesinde de yukarıdaki anlatımlara paralel biçimde, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilebilmesi için “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirmesi” şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği belirtilmiştir.
Feshin geçersizliği ve işe iade davasının alt ve asıl işveren ilişkisinde, her iki işverene birlikte açılması halinde, davacı işçi alt işveren işçisi olup, iş sözleşmesi alt işveren tarafından feshedildiğinden, feshin geçersizliği ve işe iade yükümlülüğü alt işverenindir. Asıl işverenin iş ilişkisinde sözleşmenin taraf sıfat bulunmadığından, asıl işverenin işe iade yönünde bir yükümlülüğünden sözedilemez. Asıl işverenin işe iade kararı sonrası işçinin işe başlamak için başvurması ve alt işverenin işe almamasından kaynaklanan işe başlatmama tazminatı ile dört aya kadar boşta geçen süre ücretinden yukarda belirtilen hüküm nedeni ile alt işverenle birlikte sorumluluğu vardır. (Dairemizin 09.06.2008 gün ve 2007/40942 Esas, 2008/14420 Karar sayılı ilamı).
Somut uyuşmazlıkta, davacı, dava dilekçesinde 09/07/2014 tarihinde sözlü olarak iş akdinin feshedildiğini iddia etmiştir.
Davacı işçinin, işe giriş çıkış bildirgelerinden, davalı İstalya Yapı şirketinden 30/04/2014 tarihinde çıkışının yapıldığı ve 01/05/2014 tarihinde dava dışı yeni alt işveren ... ... işe başladığı ve bu şirketten de 31/07/2014 tarihinde işten çıkışının yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu kayıtlardan davacının iş akdinin feshedildiği tarihte davalı İstalya Yapı şirketinin işçisi olmadığı anlaşıldığından, davalı İstalya Yapı şirketi yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
Davalı belediye açısından ise mahkemece asıl – alt işveren ilişkisinin varlığı kabul edilip buna göre karar verildiği ve bu hususun da davacı tarafından temyiz edilmediği anlaşıldığından yukarıdaki ilkeler ışığında belediyenin sorumluluğunun işe iade kararının mali sonuçlarıyla sınırlı olacağı anlaşıldığından Belediye Başkanlığının işe iadeden de sorumlu tutulmasın hatalıdır.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda belirtilen sebeplerle;
1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Davanın husumet nedeniyle her iki davalı yönünden AYRI AYRI REDDİNE,
3. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4. Davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalıların yaptığı 190.00 TL yargılama giderlerinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
5.Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre belirlenen 1.800,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalılya iadesine,
Kesin olarak 24/02/2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.