Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2012/19-24
Karar No: 2012/243
Karar Tarihi: 28.03.2012

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/19-24 Esas 2012/243 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2012/19-24 E.  ,  2012/243 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
    TARİHİ : 12/10/2011
    NUMARASI : 2011/282-2011/588

    Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 07.10.2009 gün ve 2008/161 E., 2009/450 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 02.02.2011 gün ve 13913/1084 E., K. sayılı ilamıyla;
    (“...Davacı vekili, davalı banka ile dava dışı İ.. Sanayi Ticaret Ltd. Şti. arasında yapılan kredi sözleşmesini müvekkilinin kefil olarak imzaladığını, sözleşmenin yapıldığı sırada kredi miktarının belirtilmediğini, BK"nun 484. maddesi hükmü uyarınca kefillerin sorumluluğunun oluşabilmesi için kredi sözleşmesinde kefalet limitinin gösterilmesi gerektiğini, davalının Bursa 6. İcra Müdürlüğü"nün 2008/3073 sayılı dosyasında kredi sözleşmesine dayalı olarak müvekkili aleyhine icra takibi yaptığını ileri sürerek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, % 40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı banka vekili, davacının sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, davacının kefalet limiti altında kalan borcun tamamından sorumlu olduğunu, beyan ederek davanın reddini savunmuş, % 40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Mahkemece davalı bankanın çalışanı dava dışı S.. K.. hakkında ceza mahkemesince özel belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet kararı verildiği, kredi sözleşmesinin imzalandığı sırada kefalet limitinin belirlenmediği, daha sonra anılan davalı çalışanı tarafından yazı ve rakam ile 500.000,00 TL kefalet limitinin eklendiği, ceza mahkemesince de maddi olgunun bu şekilde kabul edildiği, BK"nun 484. maddesi, 12.04.1944 tarihli ve 14/13 sayılı içtihadı Birleştirme kararı gereğince kefillerin ödeyeceği belirli bir miktarın gösterilmemiş olmasının kefalet sözleşmesini geçersiz hale getirdiği, ancak davalının icra takibinde kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı banka tarafından davacı aleyhine yürütülen icra takibinin dayanağı 22.04.2004 tarihli kredi genel sözleşmesindeki kefaletten dolayı davacının davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine, davacının % 40 tazminat talebinin reddine karar verilmiş hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    1- Davacı vekilinin katılma yolu ile temyiz dilekçesi temyiz defterine kaydedilmediği gibi harcı da yatırılmadığından temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
    2- Davalı banka vekilinin temyizine gelince; B.K."nun 53. maddesi gereğince, ceza mahkemesinden verilen beraat kararları hukuk hakimini bağlamaz ise de maddi olgunun saptanmasına ilişkin ceza mahkemesi kararları hukuk hakimini bağlar. Somut olayda davacı davaya konu kredi sözleşmesini düzenlendiği sırada kefalet limitinin yazılı olmadığını, davalı bankanın memuru tarafından sonradan eklendiğini iddia etmektedir. Davacını bu iddiasıyla ilgili olarak Bursa 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/573 Esas sayılı dosyasında davalı banka çalışanı S.. K.. hakkında yapılan yargılama sonucunda özel belgede sahtecilik suçundan dolayı mahkumiyet kararı verildiği, kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.
    Bu durumda somut olayın gösterdiği özellikler itibarıyla davaya konu kredi sözleşmesine davacının kefalet limitinin sonradan eklendiği yönünde maddi vakıayı saptayan 2008/573 Esas, 2009/939 Karar sayılı ve 25.06.2009 tarihli Bursa 14. Asliye Ceza Mahkemesi kararının kesinleşmesi beklenerek tüm deliller birlikte değerlendirilip varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler dikkate alınmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. …”)
    gerekçesiyle (2) sayılı bentte belirtilen sebeplerle davalı banka yararına bozularak, (1) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin reddi suretiyle dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
    Yerel mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme kararını, davalı vekili temyize getirmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davaya konu kredi sözleşmesinin düzenlendiği sırada kefalet limitinin yazılı olmadığı, davalı bankanın memuru tarafından sonradan eklendiğinin taraflarca kabul edilmesi karşısında, davalı bankanın memuru hakkında ceza mahkemesince “açığa imzanın kötüye kullanılması” suçundan verilen mahkumiyet kararının kesinleşmesinin beklenilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, somut olay yönüyle,ceza mahkemesince verilen kararın 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 53. maddesi uyarınca hukuk hakimini bağlayıp bağlamayacağı üzerinde durulmalı; devamında da ceza davası sonucunun ve kararın kesinleşmesinin beklenmesinin gerekip gerekmediği irdelenmelidir:
    818 sayılı Borçlar Kanunu(BK)’nun “ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” başlıklı 53. maddesi:
    “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.”
    hükmünü içermektedir.
    Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844).
    Bu durumda, ceza mahkemesi kararının kusurun varlığı ve zarar miktarının belirlenmesi konusunda hukuk hakimini bağlamayacağı kuşkusuzdur (HGK.nun 10.12.1975 gün ve E.11,-406 K; 25.11.1983 gün ve 1983/4-261, 1220 E., K. sayılı ilamları).
    Böylece, kural olarak hukuk hakimi ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmamış; BK’nun 53. maddesi ile bağımsızlık ilkesi benimsenmiştir (M.. R.. K.., Tazminat Hukuku, 1996, s. 437 vd.).
    Ne var ki, hukuk hakiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir.
    Hukuk hâkiminin kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı olmadığı ancak aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgularla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusunda tamamen bağlı olacağı gerek öğreti gerekse de yargısal uygulamada istikrarla kabul edilmektedir.
    Hal böyle olunca, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (HGK.nun 10.01.975 gün ve 1971/T-406 E., 1975/1 K.; HGK.nun 23.01.1985 gün ve 1983/10-372 E., 1985/21 K. sayılı ilamları).
    Bilindiği gibi ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgulara ilişkin kesinleşmiş saptaması, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturur. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır (HGK.nun 16.09.1981 gün ve 1979/1-131 E., 1981/587 K. sayılı ilamı, M.. Ç.., Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s. 22 vd.).
    Somut olayın açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesine gelince:
    Davalı banka ile dava dışı şahıs arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesine davacının kefil olarak imza koyduğu ve sözleşmenin düzenlendiği sırada kefalet limitinin gösterilmediği, bu kısmın sonradan doldurulduğu ve dolduran banka görevlisinin de hakkında açılan ceza davasında bu hususu kabul ettiği, mahkemece verilen mahkumiyet kararının temyiz aşamasında olmakla kesinleşmediği, belirgindir.
    Ayrıca, eldeki davada da davalı banka vekili kefalet limitinin sonradan doldurulduğunu açıkça kabul etmektedir.
    Şu hale göre, taraflar arasında kefalet limitinin sonradan doldurulduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    818 sayılı BK’nun 53. maddesinin uygulanabilmesi içinse, maddi olgunun taraflar arasında ihtilaflı olması gerekir.
    Hukuk yargılamasında, kamu düzeninden olan durumlar hariç olmak üzere, taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan, diğer bir deyişle tarafların üzerinde anlaştıkları maddi hususlar tekrar tartışma konusu yapılarak bu konunun taraflardan ispatlanması beklenemez ve tarafların maddi olgunun tespitine ilişkin kabulleri hukuk hakimini bağlar. Hukuk hakiminin, maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusunda değerlendirmeye girerek, aynı konuyu yeniden tartışması olanaklı değildir.
    Sonuç olarak, genel kredi sözleşmesinde kefalet limitinin sonradan doldurulduğuna ilişkin maddi olgu tarafların kabulünde olduğundan, bu konudaki ceza yargılamasının sonucunun ve kararın kesinleşmesinin beklenmesine, gerek bulunmamaktadır.
    Açıklanan nedenlerle, mahkemenin bu yöndeki direnmesi yerindedir.
    Ne var ki, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları Özel Dairesince incelenmediğinden, dosyanın bu yönde inceleme yapılmak üzere Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
    S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde olup, işin esasına yönelik davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 19. HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 28.03.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

     

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi