Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2012/10-20
Karar No: 2012/235
Karar Tarihi: 21.03.2012

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/10-20 Esas 2012/235 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2012/10-20 E.  ,  2012/235 K.
  • YAŞLILIK AYLIĞI ALAN EMEKLİNİN YENİDEN MEMURİYETE BAŞLAMASI
  • İTİRAZIN İPTALİ İSTEMİ
  • 1982 ANAYASASI (2709) Madde 153
  • 1982 ANAYASASI (2709) Madde 161
  • BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (5335) Madde 30
  • SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU (5510) Madde 105

"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 19.İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 23.11.2010 gün ve 2010/557 E.-2010/1023 K. sayılı kararın incelenmesi davacı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 03.05.2011 gün ve 2011/2400 E.-2011/6524 K. sayılı ilamı ile;

(“…Dava; 506 sayılı Kanun kapsamında 01.01.1995 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı alan, 11.10.1995 tarihinden itibaren Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı öğretmen olarak 5434 sayılı Kanun kapsamında çalışması nedeniyle 5277 sayılı Kanunun 25 ve 5335 sayılı Kanunun 30.maddeleri gereğince 01.01.2005 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı kesilen ve 24.01.2010 tarihine kadar fuzulen ödenen yaşlılık aylıklarının ferileriyle birlikte tahsili için davalı borçlu aleyhine girişilen icra takibine vaki itirazının iptali ile icra takibinin devamına ve borçlunun %40 icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması istemine ilişkin olup, Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.

Uyuşmazlığın yasal dayanağı; 5277 sayılı 2005 Mali Yılı Bütçe Kanununun 25.maddesinin (f) fıkrasının ikinci ve üçüncü paragrafları ile 5335 sayılı Yasanın 30/2.maddesidir. 01.01.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5277 sayılı Bütçe Kanununun 25.maddesinin (f) fıkrasının ikinci ve üçüncü paragrafları “…Her hangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin %50’sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda her hangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev yapamazlar. Diğer kanunların emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta iken emeklilik veya yaşlılık aylıkları ve/veya diğer tazminatları kesilmeksizin atanmaya, çalıştırılmaya veya görevlendirilmeye izin veren hükümleri ile, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 11.maddesine göre alınmış Bakanlar Kurulu kararları 2005 yılında uygulanmaz.” düzenlemesini içermektedir.

Bütçe Kanunu ile yapılan bu düzenleme sonrasında kanun koyucu; bütçe kanunlarına bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamayacağına ilişkin Anayasa’nın 161.maddesi hükmünü gözeterek, bütçe kanunlarında yer almaması gereken hükümlerin temizlenmesi amacıyla çıkardığı 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 29.maddesinin (c) bendi ile; 5277 sayılı Kanunun 25.maddesinde yer alan hükmü yürürlükten kaldırmış, ancak, aynı düzenlemeyi anılan kanunun 30. maddesi ile yeniden getirmiş ve bu madde 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Diğer taraftan, 5277 sayılı Kanunun 25.maddesinin Anayasaya aykırılığı iddiası ile açılan dava sonucunda, 28.12.2005 gün 2005/146-105 sayılı kararla; anılan maddenin (f) fıkrasının ikinci ve üçüncü paragraflarının Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş, aynı yönde yapılan başka bir başvuru üzerine de anılan mahkemenin 29.11.2005 gün 2005/6-93 Sayılı kararı ile 5277 sayılı Yasanın 25.maddesinin (f) fıkrasının, 21.4.2005 günlü 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 29.maddesinin (c) fıkrasıyla yürürlükten kaldırıldığına ve 25.maddenin (f) fıkrasına yönelik Anayasaya aykırılık iddiasına ilişkin konusu kalmayan istemler hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiş, aynı düzenlemeyi içeren 5335 sayılı Kanunun 30.maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının Anayasaya aykırılığı iddiasıyla açılan dava sonucunda ise 03.04.2007 gün 2005/52 Esas 2007/35 Karar Sayılı hükümle, anılan kanun maddesinin Anayasaya aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine karar verilmiştir.

01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 105.maddesinde sayılan uygulanmayacak hükümler arasında 5335 sayılı Kanunun 30.maddesinin yer almaması, Anayasanın 153.maddesinin “iptal kararları geriye yürümez” hükmünü içermesi karşısında; her hangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların, bu aylıkları kesilmeksizin her hangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılmayacakları ve görev yapamayacaklarına dair düzenlemenin 01.01.2005 tarihinden başlamak suretiyle yürürlükte olduğu belirgindir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/21-168 esas, 2009/218 karar sayılı ilamı).

Davacının, uyuşmazlık konusu olmayan dava dışı kamu kurumunda 01.01.2005 tarihinden beri yaşlılık aylığı kesilmeksizin çalışmasının; yukarıda açıklandığı üzere 5277 ve 5335 sayılı Kanunlar ile getirilen yasal düzenlemelere aykırı olması nedeniyle, 506 sayılı Kanun kapsamında aldığı yaşlılık aylıklarının 01.01.2005 tarihi itibariyle kesilmesine ilişkin Kurum işleminde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca, Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünün yargılamayı gerektirdiği ve bu nedenle icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği yönü de gözetilerek, uyuşmazlık konusu dönemde iadesi gereken aylıklar ve faizi hesaplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…”)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

TEMYİZ EDEN : Davacı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili                                              

                                     HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava; itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) vekili dava dilekçesinde, 506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı almakta iken, İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı öğretmen olarak 5434 sayılı Kanun kapsamında çalışmaya başlaması nedeniyle 5277 sayılı Kanunun 25 ve 5335 sayılı Kanunun 30.maddeleri gereğince 01.01.2005 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı kesilen ve fuzulen ödenen yaşlılık aylıklarının ferileriyle birlikte tahsili için davalı borçlu aleyhine girişilen icra takibine davalının itirazının iptali ile icra takibinin devamı ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, çalışmaları karşılığı hak kazandığı yaşlılık aylığının iadesinin istenmesinin sosyal güvenlik ilkelerine aykırı olduğunu, çalışmayı bilmesine rağmen yaşlılık aylığını ödemeye devam eden davacı Kurum ile emekli çalıştırdığını bildirmeyen işverenin sorumluluğunun kendisine yüklenemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkemece, 506 sayılı Kanunun 63.maddesi uyarınca davalının yaşlılık aylığının kesilmesini gerektiren bir durum olmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı SGK vekilinin temyizi üzerine Özel Daire’ce yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; kararı davacı SGK vekili temyiz etmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalıya 506 sayılı Kanun uyarınca ödenen yaşlılık aylıklarının 5335 sayılı Kanunun 30.maddesi uyarınca yersiz ödeme haline gelip gelmediği ile Kurumca istirdardının mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

Öncelikle, konuya ilişkin yasal süreç üzerinde durulmasında yarar vardır:

01.01.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5277 sayılı Bütçe Kanunu"nun 25.maddesi ile; “Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin %  50"sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev yapamazlar.” düzenlemesi getirilmiştir.

Anılan yasa maddesinin Anayasa"ya aykırı olduğu iddiası ile Anayasa Mahkemesi"ne dava açılmışsa da, henüz bu dava karara bağlanmadan kanun koyucu tarafından, bütçe kanunlarına, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamayacağına ilişkin Anayasanın 161.maddesi hükmü gözetilerek, bütçe kanunlarında yer almaması gereken hükümlerin temizlenmesi amacıyla çıkarılan 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5335 Sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 29.maddesinin c bendi ile; 5277 sayılı Kanunun 25.maddesinde yer alan hüküm yürürlükten kaldırılmış ancak, aynı düzenleme anılan Kanunun 30.maddesi ile yeniden getirilmiştir. Bu madde 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Böylece Anayasa Mahkemesi tarafından iptale dair bir hüküm verilmeden aynı düzenleme 5335 Sayılı Yasa"da yer almış; 30.maddenin 2. ve 3.fıkrasında:

“Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin %50"sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev yapamazlar.

Diğer kanunların emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta iken emeklilik veya yaşlılık aylıkları ve/veya diğer tazminatları kesilmeksizin atanmaya, çalıştırılmaya veya görevlendirilmeye izin veren hükümleri ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 11"inci maddesine göre 01.01.2005 tarihinden önce alınmış Bakanlar Kurulu kararları uygulanmaz.”

Düzenlemesine yer verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi, 5277 sayılı Kanunun 25.maddesinin Anayasaya aykırılığı iddiası ile açılan dava sonunda 29.11.2005 gün 2005/6-93 sayılı kararıyla; “İptali istenen bu maddenin 5335 sayılı Kanunun 29.maddesiyle yürürlükten kaldırılmakla, davanın konusuz kaldığı” gerekçesiyle, “İstem hakkında karar verilmesine yer olmadığına” hükmetmiştir.

Öte yandan, 01.10.2008 tarihinde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu yürürlüğe girmiş; bu Kanun"un 105.maddesinde “Uygulanmayacak hükümler” arasında 5335 sayılı Kanunun 30"uncu maddesine yer verilmemiştir.

Gerek 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 105.maddesinde sayılan 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden itibaren uygulanamayacak hükümler arasında 5335 sayılı Kanunun 30.maddesinin yer almaması, gerekse T.C.Anayasası’nın 153.maddesinin “iptal kararları geriye yürümez” hükmünü içermesi karşısında; her hangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların, bu aylıkları kesilmeksizin her hangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılmayacakları ve görev yapamayacaklarına dair düzenlemenin 01.01.2005 tarihinden başlamak suretiyle yürürlükte olduğunun kabulü gerekir.

Anılan yasal düzenlemeye aykırı biçimde çalışılması durumunda; çalışanların, fiilen çalıştıkları dönemdeki emeklilik veya yaşlılık aylıklarının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kesilmesi ve yersiz aylıkların istirdadı söz konusu olacaktır.

Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun 27.05.2009 gün ve 2009/21-168 E., 2009/218 K.; 01.12.2010 gün ve 2010/10-586 E., 2010/615 K.; 06.04.2011 gün ve 2010/21-726 E., 2011/68 K. ve 05.10.2011 gün ve 2011/10-476 E., 2011/584 K. sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.

Açıklanan yasal süreç karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince;

Dosya içeriğinden davalıya 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Yasası"na tabi olarak çalışması karşılığı 01.01.1995 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlandığı; davalının 11.10.1995 tarihinden itibaren 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu"na tabi olarak öğretmenlik görevine başladığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Yukarıda da açıklandığı üzere, herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların, bu aylıkları kesilmeksizin Kamu Kurumlarında herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamayacakları ve görev yapamayacakları uygulamasına 01.01.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5277 Sayılı Yasa"nın 25.maddesi ile başlandığı ve sonrasında da 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5335 Sayılı Yasa"nın 30.maddesi ile sürdürüldüğü ve bu düzenlemenin 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Yasa"nın 105.maddesi hükmü karşısında halen yürürlükte olduğu belirgindir.

Şu durumda; davacının yaşlılık aylığı almakta iken yeniden 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’na tabi olarak öğretmenlik görevine başladığı 1995 tarihinde bu çalışmasını yasaklayan bir düzenleme olmadığından, bu tarihten (1995) itibaren 5277 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 01.01.2005 tarihine kadarki dönemde yaşlılık aylığını almış olmasında kanuna aykırı bir yön bulunmamaktadır.

Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, gerek 01.01.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5277 sayılı Kanunun 25.maddesiyle getirilip, 5335 sayılı Kanunun 30.maddesinin yürürlükte olduğu dönemde de açıkça sürdürülen çalışma yasağına karşın davacının çalışmasını sürdürmesi açıklanan yasal düzenlemelere aykırı olacağından, 506 Sayılı Kanun kapsamında aldığı yaşlılık aylıklarının 01.01.2005 tarihi itibariyle kesilmesine ilişkin Kurum işleminde isabetsizlik bulunmamaktadır.

Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, Yerel Mahkemece 506 sayılı Kanunun 63.maddesi uyarınca davalının yaşlılık aylığının kesilmesine gerek bulunmadığı belirtilmekte ise de, anılan madde 506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı almakta iken yine anılan Kanun kapsamında çalışmaya başlayanlara sosyal güvenlik destek primi ödemek suretiyle çalışma imkanı vermekte olup, somut uyuşmazlıkta davalı Emekli Sandığı Kanunu kapsamında çalıştığından 506 sayılı Kanunun 63.madde hükmünün somut uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Öte yandan, Özel Daire’nin yukarıda açıklanan bozma nedeni karşısında, bozma ilamının “Hal böyle olunca, Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünün yargılamayı gerektirdiği ve bu nedenle icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği yönü de gözetilerek uyuşmazlık konusu dönemde iadesi gereken aylıklar ve faizi hesaplandıktan sonra” şeklinde yer alan ifadenin tamamen eleştiri niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

Hemen belirtmelidir ki, bozma sebebine göre inceleme sırası gelmemekle birlikte sadece mahkemenin hükmündeki hatanın varlığına işaret eden, hükmü o yönden eleştiren, mahkemenin aynı hataya düşmemesi için ona bir tavsiye ve yol gösterme amacına yönelik bulunan ifade ve açıklamalar ile bozma ilamlarında “ kabule göre de” veya “kaldı ki” gibi söz dizinleriyle başlayan ifadeler usul hukuku anlamında “bozma” niteliği taşımamaktadır.

Yerel mahkemelerin, bozma ilamında yer alan bu tür ifade ve açıklamalara ilişkin direnme ya da uyma kararı veremeyecekleri belirgindir. Bozmada işaret edilen bu tür ifade ve açıklamalar ile eleştirilere karşı direnilmesi veya usuli anlamda bozma niteliği taşımayan bu hususlara uyulması mümkün olmadığından, aynı hususların Hukuk Genel Kurulu’nca da incelenmesi olanaklı değildir.

Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulaması da bu yöndedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.03.1996 gün ve 1995/14-966 E.,1996/124 K. sayılı ; 28.02.2007 gün ve 2007/2-91 E., 2007/85 K. ve 27.04.2011 gün 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı kararları ).

O nedenle, Hukuk Genel Kurulu’nda yapılan görüşmeler sonucunda, Daire kararında açıklanan bozma nedenleri karşısında “icra inkar tazminatı ve faize ilişkin” bozma nedenlerinin gerçekte bozma kapsamında düşünülemeyeceği, bu tür bir bozma nedeninin kabulüne olanak bulunmadığı ve ortada gerçek bir bozma olmadığından bunlara karşı da direnmenin de söz konusu olamayacağı, hususunda görüş birliğine varılarak, inceleme sırası gelmemiş, bozma gerekçesine dahil olmayan bu hususlara ilişkin ifadenin bozma metninden çıkarılmasına karar verilmiştir.

S O N U Ç :

Davacı SGK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA,

Bozma nedenine göre bozma ilamının sondan bir önceki paragrafında yer alan “uyuşmazlığın çözümünün yargılamayı gerektirdiği ve bu nedenle icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği yönü de gözetilerek uyuşmazlık konusu dönemde iadesi gereken aylıklar ve faizi hesaplandıktan sonra” bölümün bozma metninden çıkarılmasına ve “davalının iade ile sorumlu olduğu miktar yönünden yürürlükteki mevzuat uyarınca değerlendirme yapılarak” ibarelerinin yazılmasına,

21.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi