Taraflar arasındaki “trafik kazası nedeni ile tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin Ankara 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.6.2009 gün ve 2006/450 E.-2009/181 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 14.06.2010 gün ve 2009/11314 E. 2010/7118 K. sayılı ilamıyla;
("...Dava, trafik kazası nedeniyle yaralanmadan dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, yolcu olduğu kamyon ile davalı idarenin asker göndermek amacıyla kiraladığı yolcu otobüsünün çarpışması nedeniyle yaralanarak sakatlandığını, davalı idarenin işleten olarak zarardan sorumlu olduğunu iddia ederek, uğradığı maddi ve manevi zararın ödetilmesini istemiştir.
Davalı idare ise, haksız davanın usul ve esas yönlerinden reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Yerel mahkemece, davalı idarenin kiraladığı aracın işleteni olduğu, kazanın devlet karayolunda meydana geldiği, bu yüzden mahkemenin görevli bulunduğu, davalı idarece kiralanmış olan otobüs sürücüsünün ise tam kusurlu olduğu gerekçesiyle husumet itirazı reddedilmiş ve istemin bir bölümünün kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, 16.07.2005 günü asker gönderme işini gerçekleştiren 67 NE 525 plaka sayılı otobüsün, davacının yolcu olarak bulunduğu kamyona çarpması nedeniyle ölüm ve yaralanma ile sonuçlanan trafik kazası meydana geldiği, olayda otobüs sürücüsünün öldüğü, çok sayıda asker ile birlikte davacının da yaralandığı anlaşılmaktadır. Kazaya karışan otobüsü davalı idarenin kiraladığı konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası"nın tanımlarla ilgili 3.maddesi gereğince; "Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır." Aynı Yasa"nın 85.maddesine göre ise bir motorlu aracın işletilmesinden doğan zarardan o aracın işleteni sorumlu olur. İşletenin belirlenmesi Yasa"da sınırlı tutulmamış olup bazı iş ve eylemlerde bulunanların da işleten gibi sorumlu olacakları kabul edilmiştir.
Somut olayda davalı idare araç sahibi olmayıp asker göndermek üzere aracı kiralayan konumundadır. Dosya içeriğinden, otobüs içerisinde Zonguldak-Devrek Jandarma taburundan Bilecik-Söğüt taburuna dağıtımı yapılan Jandarma erlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Motorlu aracın ancak uzun süreli kiraya verilmesi durumunda işleten araç sahibi değil kiracıdır. Olayda uzun süreli bir kira ilişkisi bulunmamaktadır. Asker gönderme gibi belirli bir yolculuk ve hizmet için aracın kısa süreli olarak kiraya verilmesinde işletenlik sıfatı araç sahibinde kalmaktadır. Ayrıca davacı da otobüs içindeki askerlerden birisi olmayıp kazaya karışan diğer araç içerisindeki yolcudur. Davalı İçişleri Bakanlığı"nın sorumluluğu otobüste taşınan askerler yönünden olup diğer araca yönelik bir sorumluluğu yasal olarak mümkün değildir.
Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davalı idarenin uzun süreli araç kiralayan ve dolayısıyla işleten olmadığı benimsenip istemin husumet yönünden reddedilmesi gerekirken, davalı idarenin sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.,,")
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, trafik kazası nedeniyle yaralanmadan dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemenin davanın kısmen kabulü yönündeki kararı Özel Dairece yukarıda başlık bölümüne aynen alınan nedenlerle, davalı idarenin uzun süreli araç kiralayan ve dolayısıyla işleten olmadığı benimsenip istemin husumet yönünden reddedilmesi gereğine işaretle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma sonrası yargılamada, daha önce inceleme konusu yapılmayan ve dosyada da yer almayan aynı yer Asliye 26.Hukuk Mahkemesinin 2006/490 Esas-2009/158 Karar ve aynı yer Asliye 10.Hukuk Mahkemesinin 2006/476 Esas, 2009/213 Karar sayılı dosyalarının sonucu beklenip, celbedilerek gerekçede de bu dosyalara dayanılmak suretiyle direnme olarak adlandırılan karar verilmiştir.
Hükmü temyize Davalı idare vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu"nca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise; mahkemece, bozma öncesi yargılamada dosya içine getirilmeyen ve ilk kararda da değerlendirilmeyen, dosya sonuçları beklenmiş ve dosya içine alınarak direnme olarak adlandırılan temyize konu kararın gerekçesinde de açıkça bunlara dayanılmıştır.
Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; bozmadan esinlenilerek yeni delil celbi ile ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 22.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.