17. Hukuk Dairesi 2017/2871 E. , 2019/10132 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 05.11.2019 Salı günü davacı vekili Av. ... geldi. Davalılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu ... hakkında takip başlatıldığını, takibin semeresiz kaldığını, borçlunun dava konusu taşınmazını 04.04.2011 tarihinde davalı ..."ye, onun da 14.04.2011 tarihinde taşınmazın 1/2"şer hissesini davalılar ..."e devrettiğini belirterek, bu tasarrufların iptalini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, davanın usulden reddi gerektiğini belirtmiştir.
Davalı ... ve ... vekili, müvekkillerinin iyiniyetli üçüncü kişiler olduğunu, haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ..., duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, davalı ... ve ..."ın kötü niyeti ispatlanmadığı, İstanbul Anadolu 9.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/598 E sayılı dosyasından verilen 16.05.2013 gün ve 2013/225 K sayılı ilamla aynı bağımsız bölümün, aynı kişiler arasındaki satışına yönelik tasarrufun iptali talebinin reddine karar verildiği ve kararın kesinleştiği, anılan dosyada davacısı taraf olmadığı ve bu kararın davacı açısından bağlayıcı olmamakla birlikte, aynı konuda, aynı taşınmazla ilgili olarak sadece davacısının farklı alacaklısı farklı olsada güçlü delil sayıldığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK"nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkin olup tasarrufun iptali davalarında basit yargılama usulü uygulanır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davanın 25.08.2011 tarihinde açıldığı, mahkemece 03.10.2013 tarihinde ilk kez dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı tarafından yenilendiği 03.04.2014 tarihli oturuma davacı vekili mazeretsiz olarak gelmemiş ve hazır olan davalı vekilinin davayı takip etmeyeceğini beyan ettiği anlaşılmaktadır. Mahkemece davanın, 25.08.2011 tarihinde açıldığı, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan HUMK.nun 409. maddesi gereğince, basit ya da yazılı usul ayrımı yapılmaksızın her davanın ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamayacağı kuralı bulunduğundan, eldeki davaya bu usulün uygulanması zorunlu bulunduğu ve usulü kazanılmış hak oluştuğundan ve dava devam ederken 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.nun 150. maddesinin uygulanması mümkün bulunmadığı gerekçesi ile davanın esasına girilerek yargılama tamamlanmış ise de varılan sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 409. maddesi; 6.fıkrasına göre;
"..Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde beşinci fıkra hükmü uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Öte yandan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun konu ile ilgili 150. maddesi ise; “(1) Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir…
(6)İşlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde dava açılmamış sayılır….” şeklinde düzenlenmiştir.
Bunun yanı sıra 6100 sayılı HMK"nun 320.maddesi, basit yargılama usulüne tabi davalarda özel bir düzenlemeye yer vermiştir. Anılan madde hükmüne göre;
“…(4) Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır.” denilmek
suretiyle, basit yargılama usulü uygulanan davalarda, davanın birden fazla takipsiz bırakılamayacağı hususu düzenlenmiştir.
Uyuşmazlık, 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun yürürlükte olduğu dönemde açılan davada; yeni 6100 sayılı HMK’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra 03.10.2013 günlü celsede ilk kez davanın takipsiz bırakılmış olması nedeniyle işlemden kaldırılmasına karar verildikten sonra, tekrar 03.04.2014 günlü celsede de takipsiz bırakılması üzerine eldeki davaya 1086 sayılı HUMK hükümlerinin mi, yoksa 6100 sayılı HMK’nu hükümlerinin mi uygulanması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Bir usul hükmünün yürürlüğe girmesinden sonra bir dava açılırsa, bu davaya yeni usul kurallarının uygulanması esastır. Dava konusu işlemin daha önce yapıldığı ileri sürülerek, o sırada geçerli kuralların uygulanması istenemez. Ancak yeni hükümlerin ne zaman yürürlüğe gireceği açıkça düzenlenmişse, bu düzenleme dikkate alınacaktır. Buna ilişkin hüküm yoksa, usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığına bakılması gerekir. Eğer bir usul işlemi tamamlandıktan sonra yeni kural yürürlüğe girerse o işlem geçerli olarak kalır. Buna karşılık bir usul işlemi henüz tamamlanmamış veya başlamamış ise, yeni kanun, kural olarak hemen yürürlüğe girecektir. Çünkü genel olarak kanunlar hemen etkili olur ve uygulanırlar.
Mülga 1086 sayılı HUMK"nun hangi hükümlerinin uygulanmaya devam edeceği hususu, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nda aşağıdaki maddelerde düzenlenmiştir:
6100 sayılı HMK"nun Geçici 1.maddesi; “(1) Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz.
(2)Bu Kanunun, senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümleri Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmaz.”;
Geçici 3.madde de “ (1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete"de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2)Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004
tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(3)Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” denilmek suretiyle 1086 sayılı HUMK"nun uygulanacağı haller belirtilmekle beraber, anılan maddelerde 1086 sayılı HUMK"nun 409.maddesine değinilmemiştir.
Somut olayda dava, 25.08.2011 tarihinde henüz 6100 sayılı yeni HMK yürürlüğe girmeden açılmış, mahkemece dava ilk olarak 03.10.2013 tarihinde, 6100 sayılı HMK"nun yürürlüğe girmesinden sonra işlemden kaldırılmıştır.
1086 sayılı HUMK"nın 578. maddesinde “İşbu kanun müktesep hakları ihlal etmemek şartiyle makabline şamildir.” hükmünü içerse de; 6100 sayılı HMK"nun zaman bakımından uygulanma başlığını taşıyan 448. maddesinde “(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” denilmek suretiyle usul hükümlerinin zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık ilkesi benimsenmiş olup, somut olayda dosya, yeni 6100 sayılı Yasa döneminde ilk kez işlemden kaldırıldığına ve mülga 1086 sayılı Yasa döneminde henüz bir işlemden kaldırma kararı verilmediğine göre kazanılmış bir haktan da söz edilemeyecektir.(HGK 15.05.2013 tarih 2012/17-1629 Esas 2013/700 Karar)
Bu nedenlerle, mahkemece 6100 sayılı HMK"nun 320/4. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi yerine yazılı şekilde esastan davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup kamu düzenine ilişkin bu husus temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedinine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 2.037,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 05/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.