Hukuk Genel Kurulu 2019/39 E. , 2019/629 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince;
“…DAVA: Dava dilekçesinde, hakimin görevini yasal çerçevede yerine getirmediği ileri sürülerek uğradığı maddi zararın tazmini talep ve dava olunmuştur.
GEREKÇE: 6100 sayılı HMK’nın 20. maddesi; "Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi halinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir. Dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden taraflara davetiye gönderir" hükmünü içermektedir.
Somut olayda, Dairemizce ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, görevsizlik kararı verilmiş, karar 20/01/2018 tarihinde kesinleşmiştir. Ancak, davacı tarafından süresi içinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmemiş, davalı hazine vekili tarafından 30/10/2018 havale tarihli dilekçe ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi istenmiştir. Bu nedenle, HMK"nın 20. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-6100 sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına,
2-Alınması gereken 35,90TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 350,00TL"den mahsubuna, kalan 314,10TL"nin istek halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,”
Dair oy birliği ile verilen 30.10.2018 tarihli ve 2017/52 E., 2017/53 K. sayılı ek karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm belgelerin okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkili şirketin çalışanı dava dışı Hanife Turgut’un Milas 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/1739 E. sayılı dosyasıyla müvekkili aleyhine işçilik alacakları davası açtığını, Hanife Turgut’un 21.11.2015 tarihinde yıllık izin kullandığını, 02.12.2015 tarihinde iş başı yapması gerekirken işe gelmediğini ve buna ilişkin tutanaklar tutulduğunu, 23.12.2015 tarihinde keşide edilen ihtarname ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II-g bendine göre iş akdinin bildirimsiz ve tazminatsız olarak haklı nedenle feshedildiğini, Hanife Turgut’un iddiasını ispat edememesine rağmen mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, İzmir Bölge Adliye Mahkemesince istinaf taleplerinin esastan reddedildiğini belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 20.495,02TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Özel Dairece; Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 20.01.2017 tarihli ve 2017/1 sayılı kararı uyarınca, işçi ile işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davaları sonunda verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevinin Yargıtay 22. Hukuk Dairesine ait olduğu gerekçesiyle davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep hâlinde dosyanın yetkili ve görevli Yargıtay 22. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Gerekçeli karar davacı vekiline 05.01.2018 tarihinde, davalı ... Hazinesine 29.12.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, süresi içerisinde temyiz dilekçesi sunulmamıştır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesince, 01.03.2018 tarihli kesinleşme şerhi ile tarafların temyiz etmemesi üzerine hükmün 20.01.2018 tarihinde kesinleştiği tasdik olunmuştur.
Davalı ... vekilinin talebi üzerine;
Özel Dairece; yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile 6100 sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına dair ek karar verilmiştir.
Ek karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle, dava ve temyiz dilekçeleri birlikte değerlendirildiğinde 20.495,02TL maddi tazminatın tahsilinin istenmesi ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi karşısında, davacı vekili tarafından temyize konu edilen ek kararın miktar itibari ile temyizi kabil nitelikte olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
Bu aşamada istinaf ve temyize ilişkin yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır.
Bölge Adliye Mahkemeleri 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçmiş olup, bu tarihten itibaren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun istinaf ve temyiz hükümleri uygulanmaya başlanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın istinaf yoluna başvurulabilen kararları düzenleyen 341. maddesi;
“(1) İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.). Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir…” düzenlemesini içermektedir.
İlk derece mahkemeleri tarafından verilen ve miktar veya değeri 3.000 (yeniden değerleme oranlarına göre hesaplandığında 2018 yılı için 3.560) Türk Lirasını geçmeyen mal varlığına ilişkin davalardaki kararlar kesindir. Kesinlik sınırı bakımından manevi tazminat istemleri için bir istisna getirilmiş ve miktarı ne olursa olsun manevi tazminata ilişkin kararlara karşı istinaf yoluna başvurunun mümkün olduğu belirtilmiştir.
Aynı Kanun’un temyiz edilemeyen kararları düzenleyen 362. maddesinde;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:
a) Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar…” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.
HMK’nın 341/2. maddesi gereğince manevi tazminat davaları yönünden kesinlik sınırı olmaksızın istinaf yoluna başvurulabilmesine rağmen temyize ilişkin olarak bu şekilde bir istisna yer almadığından manevi tazminat açısından temyiz kesinlik sınırı göz önüne alınarak temyizin mümkün olup olmadığı değerlendirilecektir.
Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 02.01.2017 tarihli ve 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilen (08.03.2018 tarihli ve 7072 sayılı Kanun ile kanun hükmü olarak kabul edilen) “Hukuk ve Ceza Genel Kurullarının görevleri” başlıklı 15. maddesinin 3. fıkrasında;
“İlk derece mahkemesi olarak ilgili dairelerce verilen hükümlerin temyiz yoluyla incelemesini yapmak”
hükmü yer almaktadır.
Bu hükümde Özel Dairelerce ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabileceği ve Hukuk Genel Kurulunun bu kararları temyiz yoluyla inceleyeceği belirtilmektedir.
Yargıtay ilgili hukuk dairesinin tazminat davası sonucunda vermiş olduğu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir; temyiz incelemesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medenî Usul Hukuku, 2. Baskı, Kasım 2018 s. 645).
Öte yandan bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla veya istinaf incelemesi sonucu verdiği kararlar için dahi ayrım yapılmaksızın HMK’nın 362. maddesinde belirtilen kırk bin Türk Liralık temyiz kesinlik sınırı uygulandığından Yargıtay hukuk dairelerince ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararların temyizi için de bu parasal sınırın esas alınması ve bu miktarı geçen kararlara karşı temyiz yolunun açık olduğunun kabul edilmesi gerekir. Aksinin kabulü hâlinde Kanun’un bölge adliye mahkemesi için ilk derece mahkemesi veya istinaf incelemesi yapan mahkeme olarak tanıdığı kırk bin Türk Liralık parasal sınır dâhilinde kesin karar verme yetkisini Yargıtay hukuk dairelerine tanımadığı gibi bir sonuç ortaya çıkar ki kanun koyucunun bunu amaçladığından bahsedilemez.
Yukarıda belirtildiği üzere miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar temyiz edilemez. HMK’nın Ek Madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir. Bu hükümlere göre hesaplama yapıldığında 2018 yılı için temyiz kesinlik sınırı 47.530,00TL’dir.
HMK’nın 366. maddesinin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. maddesi uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak bu hükme rağmen temyiz edilen karar kesin olduğu hâlde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiş ise de, 01.06.1990 tarihli ve 1989/3 E., 1990/4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Hukuk Genel Kurulu tarafından temyiz talebinin reddine karar verilebilecektir. Bu İçtihadı Birleştirme Kararı HUMK hükümleri nedeniyle verilmiş olsa da HMK’daki benzer düzenlemeler de aynı yorum ve sonucu doğurduğu için HMK hükümlerine göre temyiz yönünden de uygulanması gerekir.
Tüm bu açıklama ve yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda davacı vekili tarafından 20.495,02TL maddi tazminatın tahsili talep edilmiş, Özel Dairece ek kararla davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş ve dava konusu 20.495,02TL maddi tazminat yönünden davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur. Bu durumda dava değeri 2018 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 47.530,00TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla, anılan ek karara karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibariyle mümkün bulunmadığından, davacı vekilinin temyiz isteminin miktar itibarıyla reddine karar vermek gerekmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, maddi tazminat istemiyle açılan eldeki davada, Özel Dairece ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar verildiği, bu nedenle HMK’nın 341. maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiği, HMK’nın 341/2. maddesi gereğince maddi tazminat isteminin 2018 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 3.560,00TL’nin üzerinde olduğu, ek kararın kesin olmadığı ve temyiz incelemesinin yapılması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, 30.05.2019 tarihinde yapılan görüşmede oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.