Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Şikayetçi vekilinin ihalenin feshi talebi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetçinin ihalenin feshini isteyebilecek kişilerden olmadığı ve ayrıca şikayetçinin taşınmaz üzerinde hakkı olup olmadığı hususunun sıra cetveli yapıldığında belirlenebileceği, dolayısıyla ihalede teminat alınması gerektiği gerekçesi ile şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
İİK.nun 134/2. maddesinde; “ihalenin feshini Borçlar Kanunu"nun 226. maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek sureti ile ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşulu ile icra mahkemesinde şikayet yoluyla ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler” hükmüne yer verilmiştir.
İİK.nun 134. maddesinde, ihalenin feshi nedenleri teker teker belirtilerek gösterilmemiştir. Sadece, BK.nun 226.maddesinde yazılı nedenler de dahil olmak üzere, satış ilanının tebliğ edilmemiş olması, satılan malın esaslı niteliklerindeki hata ve ihaledeki fesat nedenleriyle ihalenin bozulabileceğine değinilmiştir.
İhalenin bozulma nedenleri gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamasında;
1-İhaleye fesat karıştırılmış olması,
2-Artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler,
3-İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler ,
4-Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması şeklinde sıralanmıştır.
Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve
kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa"nın 141/3 maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 Sayılı HMK"nun 27 ve 297. maddeleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Öte yandan, bazen bir mahkeme kararının, başka bir dava yönünden kesin hüküm veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi konularda yapılacak hukuksal değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesi de, o kararın yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür (Hukuk Genel Kurulu"nun 18.10.2006 Tarih ve 2006/11620 esas, 2006/659 karar sayılı kararı).
Somut olayda, ihalenin feshini isteyen şikayetçi S....K..."in de alacağı sebebi ile Alanya 1. İcra müdürlüğünün 2009/12380 esas sayılı dosyasından yürütmüş olduğu takipte söz konusu taşınmaza 24/02/2010 tarihinde icrai haciz şerhinin işlenmiş olduğu, bu sebeple satışa konu edilen ipotekli taşınmazın tapu sicilinde görülen ilgililerinden olduğu ve İİK"nun 100. maddesi kapsamında icra dosyasına gelen bilgiler doğrultusunda vekiline 31.01.2012 tarihinde satış ilanının tebliğ edildiği, bu durumda şikayetçinin İİK"nun 134/2. maddesinde sayılan ve ihalenin feshini isteyebilecek kişilerden olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemece, şikayetçinin iddiaları ile re"sen dikkate alınacak hususlar yönünden fesih sebeplerinin tek tek irdelenerek yukarıda belirtilen anayasal ve yasal düzenlemeler uyarınca gerekçesiyle birlikte bir karar verilmesi gerekir.
Mahkemece yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda ihalenin feshi isteminin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken istemin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Öte yandan kabule göre de; şikayetçinin dava açma hakkının bulunmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verildiği halde işin esasının incelenmesi de doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Şikayetçinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/11/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.