Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun, 11.01.2011 tarih ve 6099 Sayılı Kanunun 3.maddesi ile değişik 10. maddesinde aynen; “Tebligat, tebliğ yapılacak olan şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır” düzenlemesi yer almaktadır.
Aynı Kanununun 11.01.2011 tarih ve 6099 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile değişik 21/2. maddesine göre ise; “Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan Kanununun 11.01.2011 tarih ve 6099 Sayılı Kanunun 6.maddesi ile değişik 23/8. maddesi uyarınca, tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydın tebliğ evrakı üzerine yazılması zorunludur.
Diğer taraftan, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 11.01.2011 tarih ve 6099 Sayılı Kanunun 9. maddesi ile değişik 35/2. maddesinde ise “Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır” hükmü öngörülmüştür.
Somut olayda, Beyoğlu 3. İcra Müdürlüğü"nün 2011/7733 esas sayılı dosyasında, borçlu A.Ö.ın “Fatih mah. E. P.cad. No.81/2 B./İstanbul” adresine çıkartılan hesap kat ihtarı, icra emri ve kıymet takdir raporu usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmemiştir. Satışın yapıldığı Küçükçekmece 1. İcra Müdürlüğünün 2011/1844 talimat sayılı dosyasında ise, posta memuru tarafından tespit edilen “M. mah. K.Sk. No:1 D:1 E./Balıkesir” adresine çıkartılan satış ilanı tebligatının bila tebliğ iade edilmesi üzerine, “F.mah. E. P.cad. No.81/2 Bağcılar/İstanbul” adresine ikinci defa çıkartılan satış ilanı tebligatının, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 35. maddesine göre 05.09.2011 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Satış ilanının borçluya tebliğ edildiği tarih itibari ile 7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 10, 21 ve 35. maddelerinde değişiklik yapan 6099 Sayılı Kanun yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Bu durumda, borçlunun takip dosyasında mevcut adresine gönderilen satış ilanı, tebliğ edilemediğine göre, icra müdürlüğünce borçlunun adres kayıt sisteminde adresinin bulunup bulunmadığı belirlenerek varsa bu adrese 7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 11.01.2011 tarih ve 6099 Sayılı Kanunun 5. maddesi ile değişik 21/2. maddesi uyarınca kıymet takdiri ve satış ilanının tebliğ edilmesi, bu mümkün değil ise 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 11.01.2011 tarih ve 6099 Sayılı Yasanın 9.maddesi ile değişik 35/2. maddesi uyarınca tebliğ işleminin yapılması gerekirdi. İcra müdürlüğünce yukarıda belirtilen araştırma yapılmadan doğrudan 7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 35. maddesi gereğince tebligat yapılması anılan yasa hükümlerine aykırıdır.
İİK.nun 127. maddesi gereğince, taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir.
O halde mahkemece, borçluya satış ilanının tebliğ edildiği tarih itibariyle adrese dayalı kayıt sisteminde adresinin bulunup bulunmadığı belirlenerek, tebliğ işleminin usulüne uygun olup olmadığı denetlendikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Diğer taraftan, HMK"nun 297. madesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereğince hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/10/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.