16. Ceza Dairesi 2018/4808 E. , 2019/8322 K.
"İçtihat Metni"
TALEP :
Sanık müdafii 19.08.2015 tarihli talep dilekçesinde sanığın kolluk ifadesinin müdafii olmadan alındığı, Cumhuriyet Savcılığı ve aşamalarda kolluk ifadesini kabul etmediği, buna rağmen hükmün kolluk ifadesi üzerine kurulduğunu, Kasım 2012 tarihli TBMM Darbeleri Araştırma Komisyon Raporuna dayanak oluşturan İBDA/C ana davasında ve bu davaya bağlı diğer davalarda örgüt lideri olarak kabul edilen sanık ......’in iade-i muhakemesine gidildiği ve beraat ettiği, bu davada verilen kararın hukuki ve fiili bağlantı nedeniyle dosyamız için önemli olduğunu belirterek infazın durdurulması ve beraat isteminde bulunmuştur.
OLAY:
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi 19.01.2017 tarih ve 2014/190 Esas, 2014/182 ek karar sayılı kararı ile yasal koşulları oluşmadığından Cumhuriyet savcısının yazılı görüşünü alarak evrak üzerinden talebin reddine karar vermiş, itiraz üzerine İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi 16.03.2017 tarih ve 2018/160 D.İş sayılı kararı ile itirazı kesin olarak reddetmiştir.
Kesinleşen İstanbul 5 Nolu DGM’nin 15.06.2003 tarih ve 1999/109 Esas, 2003/96 Karar sayılı kararı ile sanığın 765 sayılı TCK’nın 168/2, 3713 sayılı Kanunun 5 ve TCK’nın 59 ile 264/6-8, 59(iki kez) cezalandırılmasına karar verildiği, kesinleşen hükmün gerekçesinde İBDA/C adlı silahlı terör örgütünün fikrini benimseyip bu örgüt adına faaliyetlerde bulunduğu, iki ayrı tarihte örgüt adına patlayıcı madde atma suçlarına katıldığı, devam eden faaliyetleri ve mensubu olduğu örgütün yurt genelindeki faaliyetleri ve eylemlerindeki vahameti birlikte değerlendirildiğinde üyelik suçunun oluştuğunun belirtildiği; 5237 sayılı TCK’nın yürürlüğe girmesiyle yapılan uyarlama yargılaması sonucu sanığın TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK’nın 62 ve 174/1-2, 62; 151/1, 152/2-a, 62. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosyanın incelenmesinde sanığın 14.04.1999 tarihli kolluk ifadesinin müdafii olmadan alındığı ve ikrarı havi olduğu, aşama ifadelerinde ise kolluk ifadesinin ve suçlamaların reddedildiği, dosya kapsamında sanık aleyhine delil olarak kolluk ikrarı, eylemlere ilişkin evrak, kollukça müdafii olmadan tutulan 12.04.1999 tarihli yer gösterme tutanağı ile ele geçen patlayıcıların çivi ile güçlendirilmiş el yapımı patlayıcı olup içeriğinde potasyum klorat ve sodyum benzuat olduğuna ilişkin ekspertiz raporlarının bulunduğu belirlenmiştir.
Sanık müdafiinin talebine dayanak yaptığı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 02.03.2016 gün ve 2015/210 Esas, 2016/60 karar sayılı dosyasının incelenmesinde sanıklar ... ve ......’in yapılan iade-i muhakeme sonucu önceki mahkumiyet hükümlerinin ortadan kaldırılmasına (iptaline) ve beraatlerine karar verildiği, dosyanın temyiz edilmeksizin kesinleştiği, hükmün gerekçesinde, aralarında hiyerarşik bir yapılanma olmaksızın birbirinden bağımsız hareket ederek aldıkları kararları faaliyete geçirdiği kabul edilen İBDA-C örgütü mensuplarının gerçekleştirdikleri Anayasal düzeni değiştirmeye ve ortadan kaldırmaya yönelik şiddet eylemlerine doğrudan katıldığı tespit edilemeyen örgüt lideri ......’in salt kitaplarından etkilenildiği ve eserlerinin örgüt üyelerinin siyasi ve ideolojik altyapısını oluşturduğu düşüncesiyle söz konusu eylemlerden cezai yönden sorumlu tutulması şeklindeki bir anlayış ve hukuki yorumun kabul edilemeyeceği, önceki mahkumiyet hükmünde kabul edilip hükme dayanak yapılan lidersiz bir örgüt düşünelemeyeceğinden örgüt mensuplarının kumandan sıfatı ile lider olarak gördükleri ve bağlı oldukları ......’in İBDA/C silahlı terör örgütü lideri olduğu ve bu yüzden de örgüt mensuplarının gerçekleştirdiği eylemlerden örgüt lideri olarak sorumlu bulunduğu şeklindeki bakış açısının modern ceza hukukunun şahsiliği ve kusur sorumluluğu ilkeleriyle bağdaşmayan toptancı bir anlayışı ifade eden zorlama bir bakış açısını yansıttığı, bu gerekçelerle hükümlü ......’in beraatine karar verildiği, yine hükümlü ...’nun 30.12.1998 tarihine kadar süren ve devamlılık arz eden faaliyetleri ile gazete ve dergi çıkarıp yazılar yazarak konferanslar düzenleyerek örgütün legal cephe faaliyetlerini sürdürmüş olması ve örgütün bayrak ve bir kasım dökümanlarını muhafaza etmesi şeklindeki davranış ve eylemlerinin silahlı bir terör örgütüne üyelik suçundan mahkumiyet için yeterli kabul edilemeyeceği, hükümlünün örgüte eleman kazandırma faaliyetlerinin bulunduğunun da sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine karar verildiği anlaşılmıştır.
HUKUKİ GEREKÇE:
I-Yargılamanın Yenilenmesi
A) Genel Olarak:
Kesin Hükümde yer alan adli hataların düzeltilmesine ve hükümlü hakkında aynı fiil nedeniyle tekrar muhakeme yapılmasına imkan tanıyan yargılamanın yenilenmesi, olağanüstü kanun yollarının bir çeşidini oluşturmaktadır.
Kesin hüküm; doğruluğu hukuken kabul edilen ve artık tartışılmayan bir mahkeme kararıdır. İstisnai olsa da uyuşmazlığın çözümünde “adli hata” denilen yanlışlıklar yapılmış olduğu sonradan öğrenilebilir. Bazı önemli hataların giderilebilmesi ve hakikatin araştırılması bu şekilde maddi gerçeğe ulaşılabilmesi “olağanüstü kanun yolu” ile mümkün olabilecektir.
"Bu yolun istisnai olarak kabul edilmesinin nedeni, doğruluğu hukuken tartışılmayan “kesin hükmün” temellerinin bazı hallerde sarsılmış olması hükmün artık bu temel üzerinde oturmasının mümkün olmamasına dayanmaktadır. Hukuk barışının ve güvenliğinin sağlanması ne kadar önemli ise de, hukuka olan güvenin sağlanması da en az bu kadar önemlidir. Temelleri olmayan bir hüküm hukuk düzeni tarafından kabul edilemez. Bu nedenle yargılamanın yenilenmesi yolu, sadece çok istisnai hallerde mahkeme kararı ile açılabilmektedir." (Yenisey-Nuhoğlu, CMK 4. baskı 962. syf.)
Maddi gerçeğe ulaşmayı hedefleyen ceza muhakemesinde verilen ve kesinleşen hükmün sonradan maddi gerçeğe uyumlu olmadığı anlaşıldığı halde, kararın infazının aynı şekilde sürdürülebilmesi adli hatadan vazgeçilmemesi diğer bir anlatımla yeni ortaya çıkan bu durumların görmemezlikten gelinmesi, bir hukuk devletinde kabul edilemez. Her şeyden önce kesinleşmiş bir hükmün, doğru ve maddi bir gerçeğe uygun olduğu, yargılamanın hukuka uygun yürütüldüğü, meşru olduğu, adaletin tecelli ettiği varsayımının bu konudaki inancın kamu vicdanında tahribata uğraması, bozulan hukuk düzeninin yeniden tesis edilmesi ve hukuk barışının yeniden sağlanmasını zorunlu kılar.
İstisnai nedenlerle yargılamanın yenilenmesine karar verildikten sonra yapılacak yargılamada izlenecek yol; yeni bir yargılamada olduğu gibi deliller toplanabilir. Re’sen araştırma ilkesi sonucu olarak yenilenme sebebine bağlı olmaksızın başvuruda belirtilen delillerin dışında da delil toplanabilir. Toplanan deliller karar yerinde tartışılıp suçun ne şekilde işlendiği açıklanmalı, mevcut deliller irdelenmeli, delillerle sonuç arasında bağ kurulmalı, bir başka deyişle bu delillerle önceden bu sonuca varıldığı anlatılmalı, suçun nitelendirilmesi yapılarak yenilenen yargılamanın daha önce yapılıp bitirilen yargılama sonucunda ulaşılan sonuçları değiştirecek bir yenilik getirip getirmediği duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir(Ünver- Hakeri CMK. şerhi).
Yargılamanın yenilenmesinin istisnai kanun yolu olduğu Yargıtay CGK’nın 11.03.2014 tarih, 2012/3-909 Esas, 2014/121 sayılı kararında, “Yargılamanın yenilenmesindeki amaç kanunda istisnai ve sınırlı olarak sayılan hallerin gerçekleşmesi halinde, gerçeğin araştırılması böylece toplumun ve sanığın menfaatinin korunması olduğundan, kesin hükme yönelik olarak ileri sürülen ve gerekli şartları taşımayan her türlü yenileme talebini dikkate alınması söz konusu olmayacaktır.” şeklinde vurgulanmıştır.
B)Yasal Düzenleme:
Bu nedenle yargılamanın yenilenmesi nedenleri CMK 311. maddede tek tek sayılmıştır.
(1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür:
a) Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.
b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.
c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.
d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.
e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatını veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.
f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.
Yenileme Usulü:
Yargılamanın yenilenmesi talebini alan mahkemenin takip edeceği usul ve vereceği kararlar, 5271 sayılı CMK’da şu şekilde gösterilmiştir:
Yargılamanın yenilenmesi istemi, hükmü veren mahkemeye sunulur. Bu mahkeme, duruşma yapmaksızın istemin kabule değer olup olmadığına karar verir (Madde 318/1-3).
Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda belirlenen şekilde yapılmamış veya yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yasal hiçbir neden gösterilmemiş veya bunu doğrulayacak deliller açıklanmamış ise, bu istem kabule değer görülmeyerek reddedilir (Madde 319/1).
Aksi hâlde yargılamanın yenilenmesi istemi, bir diyeceği varsa yedi gün içinde bildirmek üzere Cumhuriyet savcısı ve ilgili tarafa tebliğ olunur (Madde 319/2).
Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi istemini yerinde bulursa delillerin toplanması için bir naip hâkimi veya istinabe olunan mahkemeyi görevlendirebileceği gibi; kendisi de bu hususları yerine getirebilir (Madde 320/1).
Delillerin toplanması bittikten sonra Cumhuriyet savcısı ve hakkında hüküm kurulmuş olan kişiden yedi günlük süre içinde görüş ve düşüncelerini bildirmeleri istenir (Madde 320/3).
Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri sürülen iddialar, yeterli derecede doğrulanmaz veya 311"inci maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 314"üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre bunların önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddedilir (Madde 321/1).
Aksi hâlde mahkeme, yargılamanın yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar verir (Madde 321/2).
Yeniden yapılacak duruşma sonucunda mahkeme, önceki hükmü onaylar veya hükmün iptali ile dava hakkında yeniden hüküm verir (Madde 323/1).
Bu yasal düzenlemelere göre, yargılamanın yenilenmesi talebini alan mahkemenin öncelikle davanın kabule değer olup olmadığını duruşmasız olarak incelemesi, kabule değer bulmazsa reddetmesi (Madde 319/1), kabule şayan bulursa dayanılan delilleri toplaması, tarafların görüşlerini de alarak yargılamanın yenilenmesi istemini esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddetmesi (Madde 321/1) ya da yargılamanın yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar vermesi (Madde 321/2) gerekir.
Yargılamanın yenilenmesine karar vermişse bu kez serbestlik kuralı gereğince yeni bir yargılama yapacak, toplanan delilleri mevcut delillerle birlikte tartışıp değerlendirerek maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacak ve sonuçta, önceki hükmü onaylayacak veya hükmün iptali ile dava hakkında yeniden hüküm verecektir (Madde 323/1).
Yenilenme talebinde bulunabilmek için cezanın infaz edilmemiş olması ya da hükümlünün sağ olması şart değildir. Yargılamanın yenilenmesi isteminde hükümlünün bulunabileceği gibi, sağ olmaması halinde eşi, üst veya alt soyu, kardeşleri şayet bu kişiler mevcut değilse Adalet Bakanı talepte bulunabilir.
Bu açıklamalar ışığında dosya kapsamı incelendiğinde; İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.01.2017 tarih ve 2014/190 Esas, 2014/182 Karar sayısında, denetime elverişli olacak ve tarafları tatmin edecek şekilde yargılamanın yenilenmesi talebinin hangi nedenlerle kabule şayan görülmediği gerekçesine yer verilmemiştir. Anayasanın 141, CMK’nın 32 ve 231 maddelerinin amir hükümlerine göre tüm mahkemelerin her türlü hüküm ve kararların gerekçeli olması zorunludur. İtiraz mercii olan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi bu gerekçeyle itirazı kabul etmesi gerekirken reddine karar vermesi yasaya aykırı görülmüştür.
IV) SONUÇ VE KARAR:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulüne,
2-Kanun Yararına Bozmaya konu kararın yeterli gerekçe içermemesi nedeniyle İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.03.2017 tarih ve 2018/160 değişik iş sayılı kararının BOZULMASINA,
Bozma kararına göre gereğinin takdir ve ifası için dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.12.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.