13. Hukuk Dairesi 2016/6229 E. , 2019/1760 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, boyun ağrısı şikayeti ile davalı doktora başvurduğunu, yapılan muayene sonucu boyun fıtığı teşhisi konularak ameliyat olması gerektiğinin belirtildiğini, 6.12.2010 tarihinde davalı hastanede davalı doktor tarafından ameliyat edildiğini, ameliyat sonrası ağrılarının giderek arttığını ve dayanılmaz bir hal aldığını, ... Devlet Hastanesine gittiğinde yanlış tedavi uygulandığı ve ameliyat sırasında fıtık ile alakasız platin takıldığı ve felç olmasına ramak kaldığı, yapılan ameliyatta takılan platinlerin fıtık tedavisinde yardımcı olmadığı, platinlerin rastgele doku içerisine ve hiçbir kemiğe sabitlenmeden yerleştirildiği, fıtıklı bölgede hiçbir işlem yapılmadığı ve platinin ağrı ve rahatsızlığını arttırdığı belirtilerek, acilen ameliyat olması gerektiğinin belirtilmesi nedeniyle 19.7.2011 tarihinde tekrar ameliyat olduğunu, fıtıklı bölgenin tedavi edildiğini ve davalı doktor tarafından takılan platinler çıkartılarak gerekli vidaların takıldığını, davalı tarafından yapılan yanlış tedavi nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek; 20.000,00TL manevi ve 11.845,00TL maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir
Dava, davacının tedavisini üstlenen davalı doktorun tedavi sırasındaki hatasından kaynaklanan zararların tazminine ilişkindir. Davacı davalı doktor tarafından yapılan ilk ameliyatın başarısız olduğunu, yeniden ameliyat olmak zorunda kaldığını iddia ederek zararının tazminini istemiş, davalılar olayda bir kusurları olmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
Vekil, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özelliklerinin göz önünde tutulması, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılması ve en emin yolun seçilmesi gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, TBK.510. (eski BK.394/1) maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Mahkemece, Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu"ndan alınan raporda bilirkişiler, boyun fıtığının tedavisinde cerrahinin uygulanabileceği, yapılan boyun fıtığı ameliyatlarında disk materyalinin önemli bir kısmı boşaltıldığından iki omur arasında kaynamayı sağlayacak ve çökmeyi önleyecek kafes (cage) adı verilen implantların kullanılabileceği, boyun fıtığı ameliyatı esnasında fıtık tamamen çıkarılamayabileceği gibi yapılan ameliyat sonrasında da boyun fıtığının tekrarlayabileceği, nüks boyun fıtığı nedeniyle tekrar ameliyata alınmak zorunda kalınabileceği, kişinin Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr.Hüseyin Ak tarafından Özel ... Medicana Hastanesi"nde 06.12.2010 tarihinde boyun fıtığı nedeniyle ameliyata alındığı, ameliyatta C3-4 ve C6-7 mesafelerine mikrodiskektomi uygulandığı, sonrasında C3-4 ve C6-7 mesafelerine cage konulduğu, sonrasında ... ... Eğitim ve Araştırma Hastanesi 19.07.2011 tarihinde tekrar ameliyata alındığı, C3,4,5, ve C6"da bilateral laminektomi yapıldığı ve C4-6 arasında posterior plak vida ile füzyon uygulandığının tıbbi belgelerde kayıtlı olduğu, kişide boyun fıtığı ameliyatı sonrası ortaya çıkan tablonun bu tür ameliyatlardan sonra her türlü özene rağmen oluşabilen her hangi bir tıbbi kusur ya da ihmal izafe edilemeyen komplikasyon olarak nitelendirildiği” belirtilerek bu nedenle doktora ve hastaneye izafe edilebilecek bir kusur olmadığını bildirdikleri anlaşılmaktadır. Davacı tarafından alınan bu rapora; yapılan ameliyat sonrası yatalak hale geldiği, ameliyat öncesi ve sonrası durumu ortada iken durumun komplikasyon olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, raporda söz konusu sıkıntının neden kaynaklandığının incelenmediği belirtilerek itiraz edilmiş olup, mahkemece bu itirazları karşılayacak şekilde bir rapor alınmadığı anlaşılmıştır. O halde mahkemece, üniversitelerin ilgili ana bilim dallarından seçilecek, konularında uzman bilirkişilerden oluşmuş bir kurul aracılığı ile davalıların hukuki konum ve sorumluluğu, dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, davacının iddiaları üzerinde durularak davacının ameliyat sürecinde yapılması gerekenle yapılan işlemlerin neler olduğu, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda doktor ve hastaneye kusur izafe edilip edilmeyeceğini gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.