Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
İİK"nun 126/son maddesinin göndermesi ile taşınmaz satışlarında da uygulanması gereken aynı Kanun"un 114/2. maddesi gereğince ilanın şekli, artırmanın tarzı, yer ve günü ve gazete ile yapılıp yapılmayacağı icra müdürlüğünce ilgililerin menfaatine uygun olacak şekilde tespit edilir. Aynı Kanun"un 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği, borçluya, vekil ile temsil ediliyorsa, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 11., Avukatlık Kanunu"nun 41. ve HUMK"nun 62, 68. maddeleri gereğince vekiline tebliğ edilmelidir. Bu işlemin yapılmamış ya da usulsüz yapılmış olması başlı başına ihalenin feshi nedenidir.
Somut olayda, borçlu vekili Av.B.Ş adına çıkartılan satış ilanının "sürekli çalıştığını beyan eden sekreter S.Ç " imzasına tebliğ edildiği, ancak adı geçenin iş hanı görevlisi olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda tebliğ işlemi 7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 17. maddesine aykırı olmakla usulsüzdür.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 32. maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği öğrenme tarihi tebliğ tarihi olarak kabul edilir.
Hukuk Genel Kurulu"nun 12.02.1969 tarih ve 1967/172-107 sayılı kararında da benimsendiği üzere öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez ise de, muhatabın usulsüz tebliği daha önce öğrendiği yazılı belge ile kanıtlanabilir.
Bu durumda, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 32. maddesi gereğince borçlu vekilinin icra müdürlüğüne başvurduğu 17.08.2009 tarihinin satış ilanının tebliğ tarihi olarak kabulü gerekir.
Buna göre satış ilanı, borçlu vekiline 1. artırma günü olan 10.08.2009 tarihinden sonra tebliğ edilmiştir. Böylece 1. artırma gününden önce borçlu vekiline satış ilanı tebliğ edilmemiş ve satışı ayrıca duyurması ve satışın tarafların menfaatlerine uygun biçimde sonuçlanması için kendisine uygun süre tanınmamıştır. Bu nedenle 10.08.2009 tarihinde yapılan 1. artırma usulsüzdür.
İkinci artırmanın yapılabilmesi, usulünce yapılan ilk artırmada satışın gerçekleşmeyerek ihalenin geri bırakılması ile mümkündür. Birinci artırma yasada öngörülen koşullarda yapılmış ve satış da gerçekleşmişse artık yapılacak ikinci bir artırmadan söz
edilmez. Şu durumda iki artırma birbirini tamamlayan merasimlerdir. Birinci artırma usulüne uygun yapılmamışsa, takip eden aşama olan ikinci artırmanın yapılabilme koşulunun gerçekleştiğinden de söz edilemez. Kısacası; bu iki artırma, birinde satış gerçekleşmezse yapılabilen birbirine bağlı ve birbirinin sonucu olan, sonuçta da ihaleyi oluşturan unsurlardır. Birinci artırma usulsüz yapılmışsa, ikinci artırma usulünce yapılmış olsun olmasın geçersizdir. Durum böyle olunca, ikinci artırma usulünce yapılsa dahi, birinci artırmanın usulsüzlüğü doğal olarak ihalenin tümüyle geçersizliği sonucunu doğuracaktır. Bu durumda birinci artırma ile sıkı sıkıya bağlı ikinci artırmanın usulünce yapılmış olması, ihalenin geçerli hale gelmesini sağlamaz. Birinci artırma usulsüz ve bu nedenle de geçersiz olup, sonuçta bu durum ihalenin geçersizliği sonucunu doğurmaktadır. Eş söyleyişle; birinci artırmadan makul bir süre önce borçlu vekiline satış ilanı tebliğ edilmediğinden ihale işlemleri usulünce gerçekleşmiş sayılamayacağından ve geçersiz olacağından, birbirinin devamı ve tamamlayıcısı durumundaki iki artırmadan ilkinin geçersizliği ikincisinin yapılma olanağını da ortadan kaldırdığından yapılan ihale geçersizdir. (Hukuk Genel Kurulu"nun 17.12.2003 tarih ve 2003/12-790 Esas, 2003/769 Karar sayılı kararı)
Öte yandan, birinci artırma günü alıcı çıkmaması nedeniyle satışın yapılamadığı ve satış bedeli gözetildiğinde zarar unsurunun da oluştuğu sonucuna varılmıştır.
O halde mahkemece, açıklanan nedenlerle ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile şikayetin reddi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 22/02/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.