
Esas No: 2017/730
Karar No: 2019/466
Karar Tarihi: 16.04.2019
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/730 Esas 2019/466 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “genel haciz yoluyla icra takibine itirazın kaldırılması” talebinden dolayı yapılan inceleme sonunda Bitlis İcra (Hukuk) Mahkemesince talebin kabulü ile itirazın kesin olarak kaldırılmasına dair verilen 27.06.2013 tarihli ve 2013/8 E., 2013/16 K. sayılı karar, borçlu tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 05.12.2013 tarihli ve 2013/30724 E., 2013/38680 K. sayılı kararı ile;
"...İİK"nun 68/1. maddesi gereğince, talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar ve noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını mutazammın bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenit ise, alacaklı itirazın kaldırılmasını isteyebilir. İİK’nun 68/1. maddesinde yer alan, yetkili makamların düzenledikleri belgelerin ise takip dayanağı yapılıp, ilamsız takibe konulabilmesi için, kanunda bu belgelerin, İİK’nun 68. maddesinde sayılanlardan olduğuna ilişkin özel hüküm gereklidir (İİK’nun 143/2, 105/1, 251/1, 634 sayılı kanunun 37. maddesi gibi).
Somut olayda, alacaklının Bitlis Valiliğinin Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması ile ilgili 16.01.2008 gün 2008/2-23 sayılı kararına dayalı olarak genel haciz yolu ile takip yaptığı anlaşılmaktadır. Takip dayanağı belgenin incelenmesinde sulhe davet niteliğinde olup, alacaklının sulhü kabul ettiğine dair imzasının bulunmadığı gibi, diğer imzalarında eksik olduğu görülmüştür. Yine alacaklı tarafından sulh olunduğuna dair sunulmuş bir belge de mevcut değildir.
Buna göre, icra takibine dayanak belgenin İİK"nun 68. maddesinde yazılı belgelerden olduğuna ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığı gibi, borç ikrarını da içermediğinden İİK’nun 68/1. maddesinde belirtilen belgelerden olduğu kabul edilemez.
O halde, alacağın tahsil edilip edilmeyeceği yargılamayı gerektirmekte olup, mahkemece, itirazın kaldırılması isteminin reddi yerine kabulü isabetsizdir…"
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, genel haciz yoluyla icra takibine itirazın kaldırılmasına ilişkindir.
Alacaklı vekili; takibin dayanağı olan ... Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyon Başkanlığının 2007/2-23 sayılı zarar tespit komisyon kararının resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdiği belgenin İİK"nın 68/1. maddesinde sayılan belgelerden olduğunu, borçlunun borcunu ödediğine dair belge sunmadığını belirterek icra takibine yapılan itirazın kaldırılmasına, takibin devamına ve borçlu aleyhine asıl alacağın % 20"sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece; 5233 sayılı Yasa kapsamında zararının karşılanması için ..."nın başvuruda bulunduğu ve 08.05.2006 tarihli ve 2008/2-23 sayılı komisyon kararı ile 8.130,00TL"nin ödenmesine karar verildiği, icra takibine dayanak olarak gösterilen zarar tespit komisyon kararının İİK"nın 68/1. maddesinde belirtilen ""resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdikleri bir belge"" niteliğinde olduğu gerekçesiyle, alacaklının talebinin kabulü ile Bitlis İcra Müdürlüğünün 2012/540 esas sayılı takip dosyasındaki borca, borçlu tarafından yapılan itirazın kesin olarak kaldırılmasına, asıl alacağın (8.130,00TL) %20"si oranında 1.626,00TL tazminatın borçlu taraftan alınarak alacaklıya verilmesine karar verilmiştir.
Borçlunun temyiz itirazları üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; İİK"nın 68/1. madde metninden resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdikleri belgelerin itirazın kaldırılmasını sağlayıcı nitelikte bir belge olabilmesi için özel bir kanun hükmü ile kabul edilmesi gerektiği sonucunun çıkmadığı, resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdikleri belgelerin İİK"nın 68. maddesinde yazılı belgelerden olduğuna ilişkin yasal bir düzenleme olmasa bile borçlunun belli bir para borcunu kayıtsız şartsız ödeme beyanını içermesi hâlinde İİK"nın 68. maddesinde yazılı belgelerden olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; icra takibine dayanak ... Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyon Başkanlığı"nın zarar tespit komisyon kararının, İİK"nın 68. maddesinde sayılan, itirazın kesin olarak kaldırılmasını sağlayan belgelerden olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “itirazın kesin olarak kaldırılması” başlıklı 68. maddesinin 1. fıkrasında; “Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilamsız takip yapılamaz.” hükmü yer almaktadır.
Anılan madde hükmü gereğince, resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdikleri belgeler de, itirazın kaldırılmasını sağlayıcı nitelikte sayılmıştır. Bu belgeler resmî daireler veya yetkili makamlar tarafından düzenlediklerinden, bunlarda borçlunun imzası bulunmaz; bu nedenle, borçlunun imzasının ikrar veya onaylanmış olması şartı burada aranmaz. Fakat bu belgelerin, itirazın kaldırılmasını sağlayıcı nitelikte sayılabilmesi için, borçlunun, belli bir para borcunu kayıtsız şartsız ödemek zorunda olduğunu göstermeleri gerekir.
Bazı belgeler açık bir kanun hükmü ile İİK"nın 68/1. maddesi anlamında, resmî dairelerin ve yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdikleri belgeler niteliğinde sayılmıştır.
Böyle bir açık kanun hükmü bulunmayan hâllerde, resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdikleri belgelerin, İİK"nın 68/1. maddesine göre itirazın kaldırılmasını sağlayıcı nitelikte sayılabilmesi için, bu belgelerin, borçlunun, belli bir para borcunu kayıtsız şartsız ödemek zorunda olduğunu göstermeleri gerekir (Kuru B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Baskı, Ankara 2013, s. 289,290).
Bu genel açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; alacaklı tarafından T.C. ... Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyon Başkanlığının 16.01.2008 tarihli ve 2008/2-23 sayılı zarar tespit komisyon kararına dayalı olarak borçlu ... aleyhine 8.130TL asıl alacak ve işlemiş faizinin tahsili için genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı belgede verilen kararın "5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zaraların Karşılanması Hakkındaki Kanun kapsamında yapılan müracaatın incelenmesi sonucu; 04.10.2004 tarihli ve 2004/7955 sayılı Yönetmelik hükümlerinde belirtilen şartlara uygun olması nedeniyle müracaatçıya; yığma kargir ev için 8.130TL mal varlığına ulaşamama nedeniyle oluşan; toplam 8.130TL ödenmesine; ilgili şahsın sulhname tasarısını imzalamak üzere 30 gün içerisinde Komisyonumuza şahsen gelmesi veya yetkili temsilcisini göndermesi, aksi takdirde sulhname tasarısını kabul etmemiş sayılacağı, yargı yoluna başvurarak zararın tazmin edilmesini talep etme hakkının saklı olduğu hususları ile kararın tebliğine..." şeklinde olduğu görülmektedir. Takibe dayanak belge Başkan (Vali Yardımcısı) tarafından imzalanmamış olduğu gibi sulhname tasarısı niteliğinde olup kayıtsız şartsız borç ikrarı da içermediğinden İİK"nın 68. maddesinin 1. fıkrasında yer alan itirazın kaldırılmasını sağlayan belgelerden değildir. İcra Mahkemesince dosya kapsamına celp edilen Zarar Tespit Komisyon Başkanlığının 16.01.2008 tarihli ve 2008/2-23 sayılı zarar tespit komisyon dosyası içerisinde yer alan 16.01.2008 tarihli belgede müracaatçının (takip alacaklısının) 04.10.2004 tarih ve 2004/7955 sayılı Yönetmelik hükümlerine göre olay tarihinden önce köyü terk ettiğinden talebinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun ve 04.10.2004 tarih ve 2004/7955 sayılı Yönetmelik hükümlerinde zarar tespit komisyon kararının İİK"nın 68. maddesinin 1. fıkrası anlamında belge sayılacağına dair açık bir düzenleme de bulunmamaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında 15.08.2017 tarihli Kanun Hükmünde Kararname"nin 8. maddesiyle eklenip 01.02.2018 tarihli ve 7078 sayılı Kanun"un 8. maddesiyle kanunlaşan 2004 sayılı İcra İflas Kanunu"nun 42. maddesine eklenen fıkrada; idari yargının görev alanına giren konularda ilamsız takip yoluna başvurulamayacağının düzenlendiği ve bu düzenlemenin derdest takip ve davalara da uygulaması için aynı kararname ve aynı kanun ile İİK"ya eklenen geçici 13. madde hükmüne göre inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkeme kararının değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Ayrıca, Özel Dairenin bozma ilamında “İİK’nın 68/1. maddesinde yer alan, yetkili makamların düzenledikleri belgelerin ise takip dayanağı yapılıp, ilamsız takibe konulabilmesi için, kanunda bu belgelerin, İİK’nın 68. maddesinde sayılanlardan olduğuna ilişkin özel hüküm gereklidir (İİK’nın 143/2, 105/1, 251/1, 634 sayılı Kanunun 37. maddesi gibi). ” şeklinde bir açıklama yer almış ise de, yukarıda açıklandığı gibi böyle bir açık kanun hükmü bulunmayan hâllerde, resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdikleri belgelerin borçlunun, belli bir para borcunu kayıtsız şartsız ödemek zorunda olduğunu göstermesi ve para borcunun icra yolu ile takibini engelleyecek bir hükmün bulunmaması hâlinde İİK"nın 68/1. maddesine göre itirazın kaldırılmasını sağlayıcı nitelikte belge sayılması gerektiği Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında belirtilmiş olup, bu ifadelerin bozma kararı kapsamından çıkartılması gerektiği kabul edilmiştir.
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16.04.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava İcra Hukuk Mahkemesinde görülen itirazın kesin kaldırılması talebine ilişkindir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davalı valilikçe hazırlanan zarar tespit komisyonu kararının İİK"nın 68. maddesi anlamında itirazın kesin kaldırılmasına imkân veren belgelerden olup olmadığıdır.
Bu meseleye geçmeden önce, 25.07.2017 gün ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin 8. maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 42. maddesine eklenen fıkrada, "İdari yargının görev alanına giren konularda ilamsız takip yoluna başvurulamaz." şeklinde düzenleme getirilmiş; Anılan Kanun Hükmünde Kararname"nin 9. maddesi ile de 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"na eklenen Geçici Madde 13"de; "İdari yargının görev atanına giren konularda, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce başlatılmış ilamsız icra takipleri hakkında, talep üzerine icra müdürünce 42 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca dosya üzerinden düşme kararı verilir ve karar alacaklıya resen tebliğ edilir. Alacaklı, düşme kararının tebliğinden itibaren yedi gün içinde şikâyet yoluna başvurabilir. Düşme kararının kesinleşmesinden itibaren otuz gün içinde idari yargı merciinde dava açılabilir. Düşme talebinin reddine veya düşme kararı hakkındaki şikâyetin kabulüne ilişkin karar kesinleşmeden takibe devam edilemez.
Birinci fıkra kapsamındaki ilamsız icra takipleri hakkında açılmış itirazın iptali veya itirazın kaldırılması davalarında talep üzerine, karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Tarafların yaptığı takip ve yargılama giderleri ile vekâlet ücreti üzerlerinde bırakılır. Bu kararın kesinleşmesi üzerine takip dosyası icra müdürlüğüne iade edilir ve takip hakkında birinci fıkra uyarınca işlem yapılır." düzenlemesi yer almaktadır.
Aynı hükümler 08.03.2018 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7078 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 8. ve 9. maddeleri ile de aynen kabul edilerek Kanun hükmü hâline getirilmiştir.
Hâl böyle olunca; yerel mahkemece davalı valilikten 5233 sayılı Kanun kapsamında terör tazminatının tahsili için yürütülen icra takibine itirazın kaldırılması istemiyle açılan eldeki dava ile ilgili olarak, yukarıda açıklanan ve karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin 8. ve 9. maddeleri ile İcra ve İflas Kanunu"nda yapılan düzenlemeler tartışılıp değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla itirazın kaldırılması davası açısından, HGK"nın 16.10.2018 tarih 1458-1437 sayılı kararına benzer şekilde, idari yargının görev alanına giren bir konudaki istem hakkında, geçici 13. madde gibi itirazın kaldırılması talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde değişik bozma kararı yapılması gerekmektedir. Çoğunluk görüğü gibi bir bozma İİK"nın 42. maddesini ve geçici 13. madde düzenlenmesini karşılamamakta, idari işleme ilişkin icra takibini ayakta tutmaktadır.
Değişik bozma yapılması görüşünde olduğumdan çoğunluk bozma görüşüne katılamıyorum.
KARŞI OY
17.7.2004 tarihinde kabul edilip, 27.7.2004 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun genel gerekçesinde de belirtildiği üzere; terör ve terörle mücadeleden doğan zararların tazmini talepleri idarenin kusursuz sorumluluğuyla ilgilidir. Kural olarak idarenin hukukî sorumluluğu kusur esasına dayanmakta ise de bu kuralın istisnası olarak, idarenin önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bir takım zararların, nedensellik bağı ve kusur koşulu aranmadan karşılanması gerektiği kabul edilmektedir. Objektif sorumluluk anlayışına dayalı sosyal risk adı verilen bu ilke, bilimsel ve yargısal içtihatlara konu olmuştur.
Sosyal risk ilkesine göre çözümlenen bu uyuşmazlıklarla ilgili davalar, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 2/1-b maddedeki idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları idari yargıda görülür düzenlemesi gereğince idari yargının görev alanına girmektedir.
15.8.2017 tarihli Kanun Hükmünde Kararnamenin 8. maddesiyle eklenip 1/2/2018 tarihli ve 7078 sayılı Kanunun 8. maddesiyle kanunlaşan 2004 sayılı İcra İflas Kanunu 42. maddeye eklenen fıkrada; idari yargının görev alanına giren konularda ilamsız takip yoluna başvurulamayacağı düzenlenmiştir. Bu hükmün derdest takip ve davalara da uygulanması için aynı kararname ve kanun ile İİK"ya geçici 13. madde eklenmiş olup madde şöyledir:
"İdari yargının görev alanına giren konularda, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce başlatılmış ilamsız icra takipleri hakkında, talep üzerine icra müdürünce 42"nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca dosya üzerinden düşme kararı verilir ve karar alacaklıya resen tebliğ edilir. Alacaklı, düşme kararının tebliğinden itibaren yedi gün içinde şikâyet yoluna başvurabilir. Düşme kararının kesinleşmesinden itibaren otuz gün içinde idari yargı merciinde dava açılabilir. Düşme talebinin reddine veya düşme kararı hakkındaki şikâyetin kabulüne ilişkin karar kesinleşmeden takibe devam edilemez.
Birinci fıkra kapsamındaki ilamsız icra takipleri hakkında açılmış itirazın iptali veya itirazın kaldırılması davalarında talep üzerine, karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Tarafların yaptığı takip ve yargılama giderleri ile vekâlet ücreti üzerlerinde bırakılır. Bu kararın kesinleşmesi üzerine takip dosyası icra müdürlüğüne iade edilir ve takip hakkında birinci fıkra uyarınca işlem yapılır."
Somut olayda "... Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyon Başkanlığı 2 Nolu Zarar Tespit Komisyonu" kararı bulunmaktadır. Bu karar sulhname tasarısı niteliğinde olup sulhname imzalanmamış sonrasında da tazmin talebi reddedilmiştir. Davacı tarafça yapılan icra takibi de bu Zarar Tespit Komisyonu kararına dayalıdır. Bu durumda davacı talebi terör nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zarara ilişkin olduğundan takip yapılmaksızın dava açılmış olsa idi idari yargının görev alanına giren bir dava olacaktır.
Mahkemece verilen direnme kararından sonra idari yargının görev alanına giren konularda ilamsız takip yapılması yasaklanmış ve bunu derdest takip ve davalara da uygulamak üzere geçici 13. madde getirilmiş olduğundan değişen bu hükümlere göre inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere direnme kararının bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
