Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2009/21-286
Karar No: 2009/328
Karar Tarihi: 08.07.2009

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/21-286 Esas 2009/328 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2009/21-286 E.  ,  2009/328 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İstanbul 6. İş Mahkemesi
    TARİHİ : 15/04/2009
    NUMARASI : 2009/13-2009/159

    Taraflar arasındaki “hizmet tespiti“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 6. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 25.07.2007 gün ve 2006/339 E. 2007/336 sayılı kararın incelenmesinin davalılardan SGK,... Spor Derneği ve ...Spor Gençlik Kulübü Derneği vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 21.10.2008 gün ve 2007/22158-2008/16301  sayılı ilamı ile, “...Dava, davacının ...spor kulübünde 14.7.1982-30.6.1985 tarihleri arasında, ... spor kulübünde 1.7.1985-26.11.1986 tarihleri arasında, ... spor kulübünde 29.7.1987-31.5.1989 tarihleri arasında, ...kulübünde 31.12.1990-31.5.1991 tarihleri arasında ayda 30 gün sürekli hizmet aktiyle çalıştığı ve eksik bildirilen sürelerin tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiştir.
    Birden fazla işveren hakkında aynı dava dilekçesi ile dava açılabilmesi için işverenler arasında zorunlu veya ihtiyari (isteğe bağlı) dava arkadaşlığının bulunması gerekir.
    Zorunlu dava arkadaşlığı maddi hukukun (M.K., B.K.,T.T.K) bir hakkın birden fazla kişi tarafından dava edilmesini veya birden fazla kişiye karşı dava açılmasını öngördüğü durumdur. Somut olayda maddi yönden zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı gibi şekli yönden dava arkadaşlığı da söz konusu değildir.
    Bundan başka, zorunlu dava arkadaşlığı dışında kalan ihtiyari (isteğe bağlı) dava arkadaşlığının mümkün olduğu haller H.U.M.K."nun 43. maddesinde a) Dava konusu hak veya borcun ortak olması (B.K. Md. 142. müteselsil borçluluk) b) Borçluların ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile birden çok kişi yararına borç yüklenilmiş olması c)Davanın aynı nedenden doğması (örneğin B.K.50 birden fazla kişinin haksız fiil sorumluluğu) olarak sayılmıştır. Somut olayda davalı işverenler arasında anılan maddede öngörülen nitelikte ihtiyari (isteğe bağlı) dava arkadaşlığı da bulunmamaktadır. Yargıtay HGK"nun E.2007/21-255, K. 2007/260 sayılı ve 9.5.2007 tarihli kararıda bu yöndedir.
    Mahkemece davalı işverenler arasında zorunlu veya ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığından H.U.M.K."nun 46. maddesi uyarınca davaların ayrılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…”  gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN: Davalı SGK vekili ile .... Gençlik Kulübü Derneği vekilleri

       HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Davacı, husumet yönelttiği farklı işverenler yanında, farklı işyerlerinde ve farklı dönemlerde geçen çalışmalarının tespitini istemiş; mahkemece istemin kabulüne karar verilmiştir.
    Bir kısım davalıların temyizi üzerine Özel Dairece, davalılar arasında zorunlu veya ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığından davaların ayrılması gereğine, işaretle karar bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    Uyuşmazlık; farklı işyerlerinde, farklı çalışma dönemlerinde geçen çalışmaların tespitine yönelik olarak, farklı işverenler aleyhine birlikte açılan davaların birlikte görülüp, sonuçlandırılmasının gerekip gerekmediği, noktasında toplanmaktadır.
    İlkin belirtilmelidir ki, bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için aynı tarafta yer alanlar arasında hukuksal bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda,  bu bağlantı karşılığını, dava arkadaşlığı kurumunda, bulmakta; zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında ve zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir. 
    Hemen burada söz konusu kavramların açıklanmasında yarar vardır:
    Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hallerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının, zorunlu olduğu hallerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Dava arkadaşlığının hangi hallerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır.
    Bazı hallerde ise, birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı halde, kanun; gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez.
    Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı halleri dışında ise, dava arkadaşlığı ihtiyaridir.
    1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 43.maddesinde;
    “Birden ziyade kimseler aşağıdaki hallerde birlikte dava ikame edebilecekleri gibi birlikte aleyhlerine de dava ikame olunabilir:
    1 - Müddeiler veya müddeaaleyhler arasında müddeabih olan hak veya borcun iştirak halinde bulunması veyahut müşterek bir muamele ile hepsinin lehine bir hak taahhüt edilmiş olması veya kendilerinin bu suretle taahhüt altına girmeleri,
    2 - Davanın, her biri hakkında aynı sebepten neşet etmesi.”
    Şeklinde düzenleme getirilmiştir.
    Şu durumda; maddede açıkça sayılan, dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması, hallerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi, birlikte aleyhlerine de dava açılabilir.
    Alacaklının müteselsil borçluların tümüne veya bunlardan bazısına karşı alacak davası açtığı hallerde davalı müteselsil borçlular; yine, mirasçılar miras bırakanın borçlarından müteselsilen sorumlu olduklarından, birden fazla mirasçıya  karşı alacak davası açılması halinde davalı mirasçılar; birden çok kişinin aynı sözleşmeyle borç altına girdiği hallerde bölünebilen bir borç nedeniyle birden çok kişiye karşı birlikte dava açılması halinde, bu kişiler; arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığıdır.
    Davanın birden fazla kişi hakkında aynı veya benzer sebepten doğması haline gelince; aynı sebepten maksat yalnız hukuki sebep olmayıp, bir olaya, yani aynı vakıaya ve fakat farklı hukuki sebeplere dayanılarak da birden fazla kişinin dava açması veya dava edilmesi olanaklıdır. Örneğin, sebepsiz iktisap hükümlerine göre sorumlu olan kişilere karşı ve haksız fiili birlikte işleyen kişilere karşı birlikte dava açılabilir. Burada da ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur.
    Öte yandan, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 46.maddesinde;
    “Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden karar verebilir.” denilmektedir.
    Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Dava, hizmet tespiti istemli olup, yasal dayanağını Medeni Kanundan almamakta ve birden fazla ve farklı işverenlere ait işyerlerinde geçen hizmetlerin tespitine ilişkin bu davanın birden fazla işveren birlikte hasım gösterilerek açılması gereğini ortaya koyan herhangi bir yasal düzenleme de bulunmamaktadır.
    O halde, davalı işverenler arasında maddi yada şekli anlamda zorunlu dava arkadaşlığının, varlığından söz edilemeyeceği gibi, davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığının varlığını kabule olanak sağlayan unsurlar da mevcut değildir.
    Öte yandan, her işveren kendi işyerinde çalışılan dönemden sorumlu olacağından talepler arasında da hukuki veya fiili bir irtibat bulunmamaktadır.
    Açıklanan durum karşısında, aralarında zorunlu ya da ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmayan davalıların, aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunmayan farklı taleplerle, birlikte dava edilmesini haklı kılacak açık bir yasal düzenleme ve geçerli hukuksal bir nedenin varlığından söz edilemez. Hizmet tespiti davalarının kamu düzenine ilişkin olduğu da gözetildiğinde, mahkemece resen araştırma yapılabileceğinden, yargılamanın sağlıklı olarak yürütülebilmesi ve uyuşmazlığın kolaylıkla çözüme ulaştırılabilmesi için ayrı işverenler aleyhine, ayrı taleplerle birlikte açılmış olan bu davaların ayrılmasının uygun olacağının kabulü gerekir.
    Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.05.2007 gün ve 2007/21-255 E., 2007/260 K. Sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
    Sonuç itibariyle; yerel mahkemece ayrı çalışma dönemlerinin tespiti istemiyle, ayrı işverenler aleyhine açılan hizmet tespiti davalarının tefriki ile taraf teşkili de sağlandıktan sonra işin esasına girilerek bir sonuca varılmak gerekirken; aksine düşüncelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalılardan SGK ve ...Gençlik Kulübü Derneği vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 08.07.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi