17. Hukuk Dairesi 2015/8773 E. , 2018/3177 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R-
Davacı vekili, 28.07.2000 tarihinde davalı sürücü ... yönetimindeki davalı ... adına kayıtlı davalı ... şirketine trafik sigortalı ... plakalı aracın seyir halindeyken hatalı sollama sonucu müvekkili Milli Savunma Bakanlığına ait ve dava dışı ...yönetimindeki ... plaka sayılı araca çarpması sonucu meydana gelen kazada askeri araç içerisinde bulunan ..."nın hayatını kaybettiğini, anne ve babası olan ... ve ..."ın çocuklarının ölümü nedeni ile ... 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/225 sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine tazminat davası açtığını, söz konusu karar ile 36.592,40 TL tutarın faizi ile birlikte tahsili istemi ile ... 4. İcra Müdürlüğünün 2008/16413 sayılı dosyası üzerinden yine aynı mahkeme kararında hüküm altına alınan mahkeme masrafı ve icra vekalet ücreti toplamı 4.539,23 TL tutarın tahsili istemi ile ... 4. İcra Müdürlüğünün 2008/16414 sayılı dosyası üzerinden müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, 10.02.2011 tarihinde ... 4. İcra Müdürlüğünün 2008/16413 esas sayılı dosyasında 160.023,95 TL, ... 4. İcra Müdürlüğünün 2008/16414 sayılı dosyasında 6.076,29 TL olmak üzere toplam 166.100,24 TL ödemede bulunulduğunu belirterek trafik kazasında ölen ... yakınlarına ödenmek zorunda kalınan 166.100,24 TL tutarın
davalı ... şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere ödeme tarihi olan 10.02.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.Davalı ..., araç her ne kadar trafik sicilinde kendi adına kayıtlı ise de 24.07.1997 tarihinde bu aracı ..."ya sattığını ve zilyetliğini devrettiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.Davalı ... şirketi vekili, meydana gelen kaza nedeni ile poliçe teminat limitinin 3.000,00 TL olduğunu, vefat edenin mirasçılarına 2.047,00 TL ödeme yapıldığını, kalan poliçe limitinin 953,00 TL olup bu miktarla sınırlı sorumlu olduklarını, kusur ve tazminatı kabul etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.Diğer davalı ..., davaya cevap vermemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre, davacının davalı ... yönünden açmış olduğu davasının pasif husumet ehliyetinin bulunmaması nedeniyle reddine, davacının davalı ... ve ...ye yönelik açmış olduğu davasının kabulü ile 166.100,24 TL alacağın davalı ... şirketi yönünden sigorta limitinden kalan bakiye 953,00 TL ile sınırlı sorumlu olmak üzere, diğer davalı ... yönünden alacağın tamamından sorumlu olmak üzere ödeme tarihi olan 10/02/2011 tarihinden itibaren, sigorta şirketi açısından ise dava tarihi olan 19/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte iş bu davalılardan müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası nedeni ile rücuen tazminatı istemine ilişkindir.
İşleten tanımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse
işleten sayılır.” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK"nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay"ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.
2918 sayılı KTK"nın 85. maddesi “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmünü içermektedir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay"ın uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.Bunun yanında, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 20/d maddesinde “Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü gibi Yasa"nın 20/d maddesinde tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin ancak noterler tarafından yapılacağı hükmüne yer verilmiştir. Ancak böyle bir satış ve devir işlemi, araç üzerindeki mülkiyet hakkını devre elverişlidir. Bu devrin yöntemince aracın kayıtlı olduğu tescil müdürlüğüne bildirilmemesi yüzünden aracın tescil kaydında bir değişiklik yapılmaması satışa konu aracın mülkiyetinin geçişini engellemez ise de, anılan yasa maddesinde belirtilen türden resmi bir satış ve devir işlemi yapılmaksızın, satış işlemine dayalı olarak işleten sıfatının ve araç üzerindeki mülkiyet hakkının devredildiğinin kabulü mümkün değildir. Somut olayda, davalı ..., aracını davalı sürücü ...’ya davaya konu kazadan önce haricen sattığını iddia etmiştir. Mahkemece kazaya konu aracın her ne kadar tescil bilgileri davalı adına kayıtlı ise de davalının fiili hakimiyetinden ve kontrolünden çıktığı, bu haliyle KTK hükümlerine göre araç işleten sıfatının bulunmadığından bahisle dava reddolunmuştur. Kaza 28/07/2000 tarihinde meydana gelmiş olup davalı kaza tarihi itibariyle kayıt malikidir. Bu durumda mahkemece, yukarıda anılan 2918 sayılı KTK"nun 3. maddesi ve 20/d maddesi birlikte göz önünde bulundurulduğunda, aracın maliki olan davalı tarafından aracın kanunen aranan resmi şekle uygun olarak satışının yapıldığını gösterir herhangi bir kaydın bulunmadığı, haricen satım hususunu kabulün 3. kişi konumunda bulunan davacıya karşı ileri sürülmesinin mümkün olmadığı gözetilerek; araç işleteni sıfatı devam eden davalı ...’ın zarardan sorumlu olduğu gözetilerek, taraf delilleri sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle anılan davalı yönünden pasif husumetten davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-Davacı vekilince ödeme tarihinden faiz istenilmiş, ancak mahkemece davalı ... şirketi bakımından dava tarihinden diğer davalı bakımından ödeme tarihinden itibaren faiz işletilmesine hükmedilmiştir. Oysa, her ne kadar davalı ... şirketi bakımından temerrüt tarihi ... 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/225 sayılı dosyasında ihbar olunan sıfatı ile ihbar dilekçesinin tebliği tarihi olsa da davacı yanca daha geç bir tarih olan ödeme tarihinden itibaren faiz işletilmesi talep edildiği, talebin aşılamayacağı da dikkate alındığında her iki davalı bakımından da ödeme tarihinden faiz işletilmesi gerekmektedir. Bu itibarla davada faiz başlangıcı olarak her iki davalı bakımından da ödeme tarihi belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.SONUÇ :Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3)nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 22.03.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.