Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı vekili tarafından, cari hesap alacağına dayalı olarak başlatılan genel haciz yoluyla icra takibine karşı, borçlu vekilinin süresinde itiraz etmesi nedeniyle icra müdürlüğünce, yetki itirazı yönünden takibin durdurulmasına karar verildiği, alacaklı vekilinin de yetki itirazının kaldırılması talebi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece yetki itirazının kaldırılması isteminin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Konusu mal varlığı olan Borçlar Hukuku"na ilişkin sözleşmelerden doğan davalarda yetki takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6100 sayılı HMK.nun 10. maddesinde belirtilen kurallara göre çözümlenir. Örneğin; sözleşmedeki alacağın ödenmemesi, malın teslimi, cezai şartın ödenmesi gibi... Anılan madde sözleşmeden doğan davalar için sözleşmenin yerine getirileceği yer mahkemesinin yetkisini (aktin icra, ifa edileceği yer) özel yetki kuralı olarak koymuştur:
Sözleşmenin yerine getirileceği yer öncelikle tarafların açık veya zımni isteğine göre tesbit edilir. Sözleşmede karşılıklı olarak değişik yerlerde yerine getirilecek borçlar varsa (malın teslim edileceği yer-borcun ödeneceği yer), mal teslimi için açılacak dava teslim yeri mahkemesinde, borcun ödenmesi için açılacak dava ise borcun ödeneceği yer mahkemesinde açılabilir. Ancak sözleşmede açık veya zımni olarak sözleşmenin yerine getirileceği yerin anlaşılamadığı hallerde yetkili yer takip tarihi itibariyle yürürlükte olan Borçlar Kanunu"nun 73. maddesine göre belirlenir. Yani davanın konusu sözleşmeden doğan bir para borcu olup da sözleşmede aksi kararlaştırılmadı ise, borç alacaklının ödeme zamanındaki ikametgahında ödenir. Ancak aranacak ya da aldırılacak borçlarda Borçlar Kanunu"nun 73/l. maddesi uygulanmaz. Ne var ki HMK.nun 10. maddesi hükmü yalnız hukuken geçerli olan sözleşmelerden doğan davalar hakkında uygulanacağından, geçersiz olan sözleşmelerden doğan davalarda, sözleşmenin ifa yerinde dava açılamaz (sebepsiz iktisap gibi). Bu durumda ancak genel yetkili yer olan davalının ikametgahında dava açılabilir.
Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 2001/12-1162-1191 sayılı kararında da yukarıda açıklanan kurallar benimsenerek “HMK.nIn 10. maddesine göre sözleşmeden doğan davalarda tarafların sözleşmenin yerine getirileceği yer hakkında açık veya zımni isteklerinin anlaşılamadığı hallerde sözleşmenin yerine getirileceği yerin Borçlar Kanunu"nun 73.
maddesine göre belirleneceği” açıklanmıştır. Ancak, bu gibi hallerde Borçlar Kanunu"nun 73. maddesinin uygulanabilmesi için akdi ilişkinin kabul edilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, borçlu vekilince, takibe itiraz dilekçesinde, yetki itirazı yanında, ayrıca borca itiraz edilmediğine, diğer bir ifade ile akdi ilişki borçlu tarafından kabul edildiğine göre, BK.nun 73.maddesinin olaya uygulanması gereklidir. Bu durumda, alacaklının BK.nun 73.maddesi gereğince kendi ikametgahında icra takibi başlatmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
O halde mahkemece alacaklı isteminin kabulü ile borçlunun yetki itirazının kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Öte yandan HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/12/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.