Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/595
Karar No: 2015/7844
Karar Tarihi: 02.12.2015

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2015/595 Esas 2015/7844 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2015/595 E.  ,  2015/7844 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

    - K A R A R -

    Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı arasında güvenlik hizmeti alım sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin bu sözleşmeye uygun olarak hizmet verdiği halde, davalı tarafça 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 81. maddesinin 1-(ı) bendine aykırı olarak, Hazine tarafından ödenmesi gereken %5 malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primlerinin müvekkilinin hak edişinden kesildiğini ileri sürerek, 4.200,00 TL"nin kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, yasal düzenlemelere ve sözleşmeye uygun işlem yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacı şirket ile davalı şirket arasında yapılan sözleşme sonucunda bir hizmet öngörüldüğü, bu hizmetin karşılığında bir bedel kararlaştırıldığı, davacı firmanın yüklendiği sorumluluklarını tam ve eksiksiz bir biçimde yerine getirdiği, davalı şirketin ise, sözleşmede belirtilen bedele ilişkin eksik ödeme yaptığı hususunda ihtilaf bulunmadığı, uyuşmazlığın % 5 oranındaki kesintinin yapılıp yapılamayacağı hususunda olduğu, 5510 sayılı Kanun"un 81. maddesinde öngörülen % 5 oranındaki sigorta prim indiriminin, devletin özel sektör işverenlerine sağladığı bir katkı olduğu, sigorta primlerini ödemeyi yüklenmiş olan yüklenicinin kendi sorumluluğunu yerine getirirken ve bu arada devletin sağladığı katkıdan yararlanırken, bu indirimin hizmeti alan davalı tarafından hak ediş ödemeleri sırasında kesilmesinin 5510 sayılı Kanun"un 81/1-(ı) bendine aykırı olduğu, yasa koyucunun amacının prim indirimi yoluyla istihdamın arttırılmasını sağlamak olduğu, bu nedenle yapılan kesintinin kanun koyucunun amacına aykırı olduğu gerekçesiyle, 1.797,77 TL"nin kesinti tarihi olan 22.09.2010 tarihinden, 655,96 TL"nin kesinti tarihi olan 25.08.2010 tarihinden ve 1.774,70 TL"nin kesinti tarihi olan 23.10.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
    1-YHGK"nın 03.03.2010 tarih ve 12-124 E, 110 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
    04.12.1984 tarih ve 3095 sayılı Yasa"nın 2/3. maddesinde, arada sözleşme olmasa bile, ticari işlerde temerrüt faizinin, TCMB"nın kısa vadeli krediler için öngördüğü reeskont faiz oranı olduğu belirtilmiş iken, 15.12.1999 tarih ve 4489 sayılı Yasa ile 3095 sayılı Yasa"da yapılan değişiklik ile, 01.01.2000 tarihinden itibaren ticari işlerde uygulanacak temerrüt faiz oranı, TCMB"nın kısa vadeli avans işlemlerine uyguladığı faiz oranı olarak değiştirilmiştir. Ancak 3095 sayılı Kanun"un 1. maddesi yasal faizi düzenlemiş olup, ticari olmayan işler için temerrüt faizi 2/1, ticari işler için temerrüt faizi ise 2/2. maddede düzenlenmiş ve 1. fıkra temerrüt faizi oranını öngörürken 1. maddede yazılı yasal faiz oranına atıf yapmış, 2. fıkra ise 1. madde hükmünde öngören oranı kısmen baz alarak kendisi ayrı bir oran belirlemiştir. Diğer anlatımla, 1. madde hükmü temerrüt faizini düzenlememiş, "temerrüt faizi" başlıklı 2. maddenin oran olarak kaynağı ve dayanağını oluşturan çerçeve bir hüküm olarak ve ayrıca ticari olan ve olmayan işler için sadece kural olarak uygulanmak üzere sevkedilmiş olup, bu kuralın istisnası olarak 2. maddede temerrüt faizi bakımından farklı bir oran öngörülmüştür. 1. maddede yer alan reeskont faizi ibaresi 21.04.2005 tarih ve 5335 sayılı Kanun"un 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 01.01.2000 tarihi ile 5335 sayılı Yasa"nın yürürlüğe girdiği tarih arasındaki dönemde yasal faiz ve reeskont faizi, ticari olmayan işler için temerrüt faizini ifade etmekte ve aynı anlama gelmektedir.
    Tarafların tacir olduğu, davaya konu alacağın ise tacirler arası sözleşmeden kaynaklandığı, davalı tacirin borcunun faizin doğduğu tarihte yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK"nın 19/1. madde hükmü uyarınca ticari nitelik gösterdiği, bu davanın aynı Kanun"un 4/1. madde hükmü uyarınca nispi ticari dava olduğu,tacirler arası bu sözleşmenin aynı Kanun"un 3. maddesi uyarınca ticari iş niteliğinde bulunduğu gözetildiğinde, davacı tacir ticari işlerde temerrüt faizi oranını düzenleyen 3095 sayılı Kanun"un 2/2. madde hükmü uyarınca avans oranında faiz isteme hakkını haiz ise de, davacı şirket, 3095 sayılı Yasa"da yapılan değişiklikle kaldırılan ve bu faiz oranından daha düşük ve 5335 sayılı Yasa"nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra ise yasal faiz oranından daha yüksek seviyede olan ve Merkez Bankası"nca 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kanunu"nun 4. maddesinde yer alan görevleri kapsamında, 39. maddesi uyarınca oranları yayınlanmaya devam edilen reeskont faizi istemi ile bağlı olup, alacağa talep doğrultusunda reeskont faizi uygulanması gerekmektedir. Ne var ki, davacı vekilince alacağın avans oranından daha düşük olan reeskont faizi ile tahsili talep edilmiş olup, mahkemece reeskont oranından daha düşük orandaki yasal faiz oranı üzerinden davanın kabul edilmiş olmasına rağmen davacı vekilince karar temyiz edilmemiştir.
    Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    2-Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi uyarınca, davacı hak edişlerinden yapılan kesintinin istirdadı istemine ilişkindir.
    6762 sayılı TTK’nın 5. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken, 6335 sayılı Kanun"un 2. maddesi ile 6102 sayılı TTK’nın 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Dava, 01.07.2012 tarihinden sonra açılmış olup, davaya konu alacak tacir olan tarafların ticari işletmesi ile ilgili olduğundan, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK"nın 4/1. madde hükmü uyarınca nispi ticari dava niteliğindedir. Ne var ki, mahkemenin yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmamakta ise, 6102 sayılı TTK"nın 5/4. maddesinde Asliye Hukuk Mahkemesi"nce davaya devam edilmesi ve görevsizlik kararı verilmemesi gerektiği açıkça öngörüldüğünden, bu davaya Asliye Hukuk Mahkemesi olarak bakılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
    Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 06.04.2011 tarih ve 2010/3-727 E., 2011/75 K.; Dairemizin 12.03.2014 gün ve 2013/8037 E., 2014/1827 K.; 07.09.2015 tarih ve 2014/9969 E., 2015/5634 K.; 19.10.2015 tarih ve 2014/9196 E., 2015/6667 K. sayılı ilamlarında açıklandığı üzere;
    6098 sayılı TBK ve 818 sayılı Borçlar Kanunu"ndaki sebepsiz zenginleşmeye ilişkin maddelerdeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
    Hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir. Bunun sonucu olarak, taraflar arasında malvarlıkları arasındaki değişim bir sözleşmeye, tarafların açıkladıkları iradeye dayanırsa, sebepsizlikten ve sebepsiz zenginleşmeden sözedilemez.
    Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda, borçlunun borcunu anlaşmaya uygun olarak yerine getirmesi gerekir. Borçlu anlaşmaya uygun hareket etmezse, alacaklı borca aykırılık hükümlerini işletir ve mümkün ise borcun aynen ifasını, değilse doğan zararının giderilmesini talep eder.
    Bütün bu açıklamalara göre, sebepsiz zenginleşme alacaklıya, ikinci derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez.
    Nitekim, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde taraflar sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunamazlar.
    Nedensiz zenginleşmede dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK döneminde sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olup olmaması ayrımı yapılmadan, ( 6098 sayılı TBK"nın 117/2. maddesinde ise sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olmaması halinde) haksız iktisap tarihinden itibaren temerrüt faizi istenebilir ise de, somut olayda, sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan alacağın tahsili kapsamında talep edilen bedele borçlunun bir ihtar ile temerrüde düşürüldüğü tarihten itibaren faiz istenebilir. Bu durumda, mahkemece, dosyada bulunan ve davacı tarafça, davalı şirkete davadan sonra gönderildiği anlaşılan, 20.10.2014 hakim havale tarihli tarihsiz yazının, davadan önce davalının dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK"nın 117. maddesi hükmüne uygun olarak miktar ve ödeme talebi içeren bir ihtarname niteliğinde olmadığı ve davadan önce böyle bir ihtarname ile temerrüde düşürüldüğünün iddia ve ispat edilemediği gözetilerek, kabulüne karar verilen alacağa dava tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi gerekirken, kesinti tarihlerinden itibaren faiz yürütülmesi doğru olmamış, ayrıca, 09.09.2013 olan dava tarihinin gerekçeli karar başlığında 16.09.2013 yazılmış olması hatalı olmuş ise de; hüküm fıkrasında yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün HUMK’nın 438/7. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanması, dava tarihinin aşağıdaki şekilde düzeltilmesi gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile “HÜKÜM” bölümünün 1. bendinde yer alan “ 1.797,77 TL"nin kesinti yapılan tarih olan 22.09.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 655,96 TL"nin kesinti yapılan tarih olan 25.08.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 1774,70 TL"nin kesinti yapılan tarih olan 23.10.2010” ibarelerinin hükümden çıkarılmasına, yerine “ taleple bağlı kalınarak 4.200,00 TL"nin dava tarihi olan 09.09.2013” ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, gerekçeli karar başlığındaki dava tarihinin 09.09.2013 olarak düzeltilmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi