14. Hukuk Dairesi 2016/16818 E. , 2017/8663 K.
"İçtihat Metni"
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 30.01.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 07.11.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafın sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili davacıların murisi mevkiinde bulunan tapunun 406 nolu parselin 3000,00 m2"lik kısmını 7.000,00 TL bedel ile 26.07.1994 tarih ve 52 yevmiye numaralı noter satış vaadi sözleşmesiyle davalı ..."dan satın aldığını, 406 parsel sayılı taşınmazın davacılar murisi arafından satın alınan 2.100 m2 sinin davacılar adına tescilini dava ve talep etmişlerdir.
Davalı vasisi, davanın reddini savunmuştur
Mahkemece, davanın kabulüne, 103 ada 27 parsel (3402 S.K. m. 22/A uyarınca yenileme işleminden önce 406 parsel) sayılı taşınmazın fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 01.06.2015 havale tarihli bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 2.120,45 m²"lik kısım yönünden davalı adına olan TAPU KAYDININ KISMEN İPTALİNE, söz konusu 2.120,45 m²"lik alana alanındaki son adada ayrı bir parsel numarası verilerek davacılar adına 5.07.2008 tarihli ve 2008/272-258 E.-K. sayılı mirasçılık belgesindeki paylar oranında tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Borcun ifa edilmemesi borçlunun sözleşmenin kendisine yüklediği ifa yüküne karşı bir davranış içinde olmasını ifade eder. Bu durumda borçlu ya borcu ifa imkanını kendi kusuru sonucu kaybetmiştir ya borcu ifa imkanına sahip olduğu halde haklı bir sebep bulunmaksızın ifadan tüm olarak kaçınmaktadır veya ifa etmiştir ama bu ifası noksandır, ayıplıdır ya da borçlu ifada kusurlu olarak gecikmiştir. Kural olarak borcun ifa edilmemesi borçlunun sorumluluğu sonucunu meydana getirir ve borcun ifa edilmemesinde borçlu "kusurlu" kabul edilir. 6098 sayılı Borçlar Kanununun 112 ve devamı maddeleri muaccel borcun ifa edilmemesi sonuçlarını düzenlemektedir.
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin herhangi bir nedenle ifa edilmemesi sonucu vaat alacaklısı alacağını kısmen veya tamamen elde edemez. Dolayısıyla ifa yokluğu nedeniyle zarara uğrar. Borçlar Kanununun 112 ve devamı maddeleri uyarınca alacaklının zararının tazmini gerekir. Bu tazminatın nedeni borçlunun taahhüdünü ihlal etmesidir. Borçlunun taahhüdü genellikle bir akte dayanır. Onun için buna (akdi tazminat), borçlunun sorumluluğuna da (akdi sorumluluk) denilmektedir.
Akdi sorumluluğun söz konusu olabilmesi için şu temel şartların olayda varlığı aranmalıdır. Geçerli bir borç ilişkisinin varlığı, bu borcun hiç ifa edilmemiş ya da kısmen ifa edilmiş bulunması, borçlunun borcunu ifa etmemesi nedeniyle alacaklının bir zarar görmesi, zarar ile borcun ifa edilmemesi arasında bir illiyet bağı olması, borçlunun ifa etmemede kusurlu olması.
Ayrıca, 6537 sayılı Kanun ile değişik 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesine göre, "Asgari tarımsal arazi büyüklüğü; mutlak tarım arazileri, marjinal tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektardan küçük belirlenemez. Bakanlık asgari tarımsal arazi büyüklüklerini günün koşullarına göre artırabilir. Tarım arazileri Bakanlıkça belirlenen büyüklüklerin altında ifraz edilemez, hisselendirilemez, Hazine taşınmazlarının satış işlemleri hariç olmak üzere pay ve paydaş adedi artırılamaz."
Somut olayda; davadaki istemin dayanağı 26.07.1994 tarihinde düzenlenen 52 yevmiye numaralı taşınmaz satış vaadi sözleşmesidir. Bu sözleşmede davalı ..., 406 parsel sayılı taşınmazın 3000 m2"sini davacıların murisi Adil Uylu ve dava dışı Mehmet Erdoğan"a satmayı vaad etmiştir. 6537 sayılı Kanun ile değişik sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8/3. fıkrası uyarınca dava konusu taşınmazın davacılar adına tescili mümkün olmadığından satış vaadi sözleşmesinin hüküm ve sonuç meydana getirmeyeceği, sadece bir taahhüt işlemi olarak davalı ..."u borçlandıracağı açıktır. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile yapılan düzenleme ile, satış vaadi sözleşmesine konu payın arazinin büyüklüğü itibariyle belirlenen tarımsal niteliğine göre satışının mümkün olmadığı anlaşıldığından sözleşmenin ifa olanağı yoktur.
Mahkemece bu gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarını kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1480 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.11.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.