12. Hukuk Dairesi 2016/17698 E. , 2017/9902 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlular aleyhine çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatılmış, borçlu vekili, icra mahkemesine başvurusunda; müvekkilinin takibe konu çeklerin keşidecisi olduğunu belirterek;
- Takip alacaklısının, takibe konu çekleri lehtardan ciro yoluyla devralan, ... Faktoring AŞ olduğunu, ... Faktoring AŞ.nin takibe girişirken, çeklerin, 6361 sayılı Kanuna uygun bir faktoring işlemi kapsamında alındığına dair sözleşme ve müvekkili ile lehtar arasında çeklerin veriliş amacına ilişkin herhangi bir fatura yada benzeri vesika ibraz edilmediğini, takibe konu çeklerin, esasında lehtara avans çeki olarak verildiğini, 6361 sayılı Kanun uyarınca bu def’inin takip alacaklısına karşı da ileri sürülebileceğini, bunun yanında gerek lehtara gerek takip borçlusuna yönelik olarak açılan menfi tespit davasında, müvekkilinin borçlu olduğu kesinleşene kadar, müvekkili hakkında, takip yapılamayacağından bahisle takibin iptalini, işlemiş faizin fahiş olarak hesaplandığını, ayrıca müvekkilinin borçlu olarak kabul edilmesi halinde dahi çek tazminatı olarak %5 yerine %10 istenmesinin doğru olmadığını beyan ederek, bu yönden de takibin iptalini talep etmiştir.
Mahkemece; borçlunun yukarıda belirtilen takibin iptaline yönelik ilk iddiası incelenmeden, işlemiş faiz ile takipte uygulanacak çek tazminatı oran ve miktarı hakkında düzenlenen bilirkişi raporu esas alınarak aynen; “bilirkişinin icra dosyasına bilimsel verilere ve dosyaya toplanan delillere uygun denetime elverişli raporu doğrultusunda, davacının davasının kabulüne” şeklindeki gerekçe ile karar verildiği görülmüştür.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun "Hükmün Kapsamı" başlıklı 297/1 maddesinin “c” bendinde, hükmün; "Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri" kapsaması gerektiği belirtilmiştir.
Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların, o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa"nın 141/3 . maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK"nun 27 ve 297. maddeleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Yine, bazen bir mahkeme kararının, başka bir dava yönünden kesin hüküm veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi konularda yapılacak hukuksal değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesi de, o kararın yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür (Hukuk Genel Kurulu"nun 18.10.2006 tarih ve 2006/1 1620 esas, 2006/659 karar sayılı kararı).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında: mahkemece verilen kararın yukarıda açıklanan nitelikte bir yasal gerekçeyi içermediği anlaşılmaktadır.
O halde, mahkemece, HMK"nun 297. maddesi gereğince; bilirkişi raporuna neden itibar edildiğinin genel bir ifade ile değil, nedenleri ile birlikte açık şekilde belirtilmesi ve ayrıca borçlu vekilinin takibin iptaline ilişkin ilk iddiası hakkında inceleme yapılıp olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Alacaklı ve borçlunun temyiz istemlerinin kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre alacaklı ve borçlunun temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/07/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.