11. Ceza Dairesi 2016/12638 E. , 2017/3298 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi usul kanununa muhalefet
HÜKÜM : Asıl karar: Mahkumiyet
Ek karar: Temyiz talebinin reddi
Sanık ..."ın Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesinin 10.11.2015 tarih ve 2013/744 esas sayılı yazısı ekinde Dairemize gönderdiği 05.11.2015 havale tarihli dilekçesi ile temyizden feragat dilekçesi bulunduğu anlaşılmış ise de; sanık müdafii tarafından dosyaya sunulan 22.02.2016 havale tarihli dilekçede feragat dilekçesinin sanık ..."a ait olmadığının bildirilmesi, Uyap ortamında yapılan incelemesinde, belirtilen tarihte sanığın Sincan"da cezaevinde bulunduğu, ayrıca feragat dilekçesi üzerinde kimlik tespiti yapılmadığı anlaşıldığından, feragat dilekçesinin sanığa ait olmadığı kabul edilmiştir.
Sanık ..."ın sorgusunda beyan ettiği adresine gönderilen gerekçeli kararın tebliğ edilemeden iade gelmesi üzerine, Tebligat Kanunu"nun 35. maddesine göre yapılan tebliğ işleminin, aynı adrese daha önce usulüne uygun tebligat yapılmamış olması nedeniyle sanığa 08.10.2014 tarihinde yapılan tebliğ işlemi usülsuz olduğundan 28.01.2015 tarihli temyiz talebinin reddine ilişkin ek kararın kaldırılmasına karar verilerek, sanığın öğrenme üzerine 22.01.2015 tarihli temyiz başvurusunun süresinde olduğu kabul edilerek, sanıklar hakkında verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
1-Sanık ..."ın mahkemedeki savunmasında, ...Gıda Şirketinin 2008 yılında ortağı olduğunu, diğer ortağın da ... olduğunu, şirket işlerini yürütmesi için ..."e vekaletname verdiğini, tüm işlemleri ..."in yürüttüğünü, kendisinin hiçbir yerde imzasının olmadığını beyan etmesi, sanık ..."nun mahkemedeki beyanında, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediği, iddianameye konu suçları işleyen kişinin ...olduğunu, bu kişinin kendisini işe sokacağını söylediğini, bu nedenle birlikte notere gittiklerini, ancak daha sonra kendisini şirket ortağı olarak gösterdiğini, düzenlenen faturalar ve irsaliyeler ile bir ilgisinin olmadığını beyan etmesi, sanık ..."ın da mahkemedeki beyanında, suç tarihinde yaşının küçük olduğunu, fikri olgunluğunun olmadığını, ...isimli cezaevinde bulunan şahsın kendisine para verdiğini, sigortalı işçi yapacağını vaad ederek birtakım bilgi ve belgeler imzalatarak şirket kurdurduğunu, kendisinin herhangi bir sakınca görmediğinden ortak olduğunu, kendisinin kimliklerini ve imzaladığı belgeleri kullanarak bir şirket yerine kendisi adına birçok şirket kurduğunu, hatta İstanbul iline hiç gitmediği halde orada da şirketi olduğunu öğrendiğini, cahil bir kişi olduğunu, kendisini yanılttıklarını, kendisinin ismi ve yönetimi altında sahte fatura düzenleyip kazanç sağladıklarını beyan ettiğini savunması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, sanıklar tarafından fatura verilen kişiler tespit edilip tanık sıfatıyla dinlenerek faturaları hangi şahıstan aldıkları ticari ilişkiyi kiminle gerçekleştirdikleri hususunda bilgilerinin sorulması ve gerekli görüldüğü takdirde faturalardaki el yazısı ve imzaların sanıklara ait olup olmadığının bilirkişi aracılığıyla saptanması, ayrıca sahte fatura düzenleme suçunda suçun maddi konusunun fatura olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki ""Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır"" şeklindeki düzenlemeye göre de faturaların Vergi Usul Kanununun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerekmesi, sanıkların düzenlediği iddia olunan faturaların asıllarının dosya içerisinde bulunmaması karşısında; sahte fatura düzenleme suçunda suç tarihinin düzenlenen son fatura tarihi olduğu da nazara alınarak, suça konu fatura asıllarının veya onaylı örneklerinin duruşmaya getirtilerek incelenip, kanunda öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadığının tespit edilerek dosya arasında bulundurulmasından sonra tüm bu araştırmaların sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik kovuşturma ile yetinilerek mahkumiyet kararı verilmesi,
2-Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.05.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.