14. Hukuk Dairesi 2014/16676 E. , 2016/3649 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 03.02.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 02.07.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, TMK"nın 724. maddesi gereğince temliken tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, 256 parsel sayılı taşınmazın davalılar tarafından....."na satıldığını, müvekkilinin de ....."den bu taşınmazı satın alarak iyiniyetle ev ve ahır yaptığını ancak söz konusu taşınmazın kadastro tespiti sırasında davalılar adına tescil edildiğini, müvekkilinin en az 30 senedir bu ev ve ahırı kullandığını bu nedenle davalılar adına kayıtlı olan tapunun iptali ile müvekkili adına tesciline mümkün olmadığı takdirde iyiniyetle yapılan ev ve ahır bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde
malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
Diğer taraftan, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi gereğince; "Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz." Burada belirtilen on yıllık süre hak düşürücü süre olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmelidir.
Somut olayda, davacı vekili müvekkilinin dava konusu taşınmazı davalılardan kadastrodan önce satın aldığını ve üzerindeki binayı inşa ettiğini belirterek temliken tescil talebinde bulunmuştur. Dava konusu taşınmazın kadastro tespit tutanağının incelenmesinde 16.06.1974 tarihinde davalılar adına tespit edildiği, 26.09.1974 tarihinde 30 günlük askı ilanına çıkarıldığı, ilan süresi içerisinde Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından itiraz edildiği, Tapulama Komisyonunca 10.03.1976 tarihinde itirazın reddine karar verilerek ilgililere tebliğ edildiği, süresi içinde Kadastro Mahkemesinde dava açılmadığından 28.06.1976 tarihinde komisyon kararının kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davanın açıldığı 23.02.2012 tarihi itibariyle de dava konusu taşınmaz davalılar adına kayıtlıdır.
Bu itibarla mahkemece kadastro tespitinin kesinleştiği 28.06.1976 tarihi ile davanın açıldığı 23.02.2012 tarihi arasında 3402 sayılı Kanunun 12/3 maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği dikkate alınarak davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.03.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.