Hukuk Genel Kurulu 2015/2572 E. , 2019/175 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy 9. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 06.03.2013 tarihli ve 2010/577E., 2013/186 K. sayılı karar davalı ... Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 23.12.2013 tarihli ve 2013/10767 E., 2013/25277 K. sayılı kararı ile;
"…5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin ve aidiyetinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Davacı, yanlışlıkla ablası olan davalı ... Öztürk (Boyar) kimlik bilgilerini kullandığını belirterek, 01.10.1974 tarihli işe giriş bildirgesi ile davalı ... A.Ş"de çalışmaya başladığı tarihten itibaren bildirilen 233 günlük çalışmanın kendisine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davalı Şeyma Öztürk(Boyar) adına 9748037 sigorta sicil numarası ile bildirilen çalışmaların 14067663 sigorta sicil numaralı davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiş ise de; mahkeme kararı eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Mahkemece, 01.10.1974 tarihli işe giriş bildirgesindeki fotoğrafın davacıya ait olduğunun bilirkişi incelemesi ile tespit edilmiş olması ve davacı bordro tanıklarının beyanları esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiş olup; işe giriş bildirgesindeki fotoğrafın sonradan yapıştırılmış olabileceği hususunun gözetilmemiş olması yerinde değildir. Davaya konu çalışmalara ilişkin olarak davacının çalışmalarının geçtiği iddia edilen işyerindeki şahsi sicil dosyası getirtilip, işyerindeki uyuşmazlık konusu dönemlerde bordrolara geçmiş müdür, şef, bölüm sorumlusu, ustabaşı vs. gibi esasen çalışanlarla ilgili bilgisi olanlar res"en belirlenerek, beyanlarına başvurulup, çalışanın davacı olup-olmadığı araştırılmalı; davacıya ait olduğu iddia edilen 01.10.1974 tarihli işe giriş bildirgesindeki imzanın davacıya mı yoksa davalı ablasına mı ait olduğu yönünden gerekli inceleme yapılmalı, davacının, davalıya ait kimlik bilgilerini kullanma nedeni üzerinde durularak, uyuşmazlık konusu husus kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, salt davalı ... Öztürk (Boyar) ve davacı tanıklarının beyanları esas alınarak karar verilmiş olması, isabetsiz bulunmuştur.
Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılardan Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, aidiyetin tespiti istemine ilişkindir.
Davacı; İleri Mensucat Ve Tic. T.A.Ş. şirketine ablası olan Şehma Öztürk (Boyar) ile iş başvurusunda bulunduklarını, ancak son anda ablası Şehma’nın çalışmaktan vazgeçtiğini, akabinde kendisine ait nüfus cüzdanını vermesi gerekirken sehven ablasının nüfus cüzdanını verdiğini, bu nedenle 11 ay sigortalı olarak çalışmasına rağmen Kurum kayıtlarında ablası Şehma’nın sigortalı olarak göründüğünü, oysaki İleri Mensucat Ve Tic. T.A.Ş. şirketinde ablası adına kayıtlı sürenin kendisine ait olduğunu ileri sürerek sehven ablası adına kaydedilen çalışmaların kendisine ait olduğunun ve emeklilik işlemlerinde dikkate alınması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ...; İleri Mensucat T.A.Ş.’de kendisinin çalışmadığını, kardeşi olan davacının çalıştığını, kardeşi ile birlikte işe başvurmak için davalı iş yerine gittiklerini, hem kardeşine hem de kendisine ait nüfus cüzdanının kendi cebinde durduğunu, kendisinin çalışmaktan vazgeçtiğini ancak kardeşi davacının çalışmak istediğini belirttiğini, bunun üzerine kendisinin de cebindeki nüfus cüzdanlarından birini çıkartıp verdiğini, ancak yanlışlıkla kendisine ait olan nüfus cüzdanını vermesi nedeniyle kayıtlarda kendisinin sigortalı gösterildiğini, oysaki davalı iş yerinde 11 ay gerçek çalışan kişinin kendisi değil kardeşi olan davacı olduğunu bildirmiştir.
Davalı ... Başkanlığı vekili; hizmet tespiti davalarının çalışmanın geçtiği yılın sonundan itibaren 5 yıl içerisinde açılması gerektiğini, ancak davanın hak dürücü süre içerisinde açılmadığını, diğer taraftan davacının ilk işe giriş tarihinin 01.03.1982 olduğunu, tespiti istenilen dönemde ise herhangi bir bildirimin bulunmadığını, bu durumun aksinin titizlikle araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece; davalı ... (Öztürk) adına düzenlenen 25.10.1974 tarihli ilk işe giriş bildirgesindeki fotoğrafın yaptırılan bilirkişi incelemesinde davacıya ait olduğunun tespit edildiği, aynı dönemde işyerinde bordrolu olarak çalışan davacı tanığı ..."ın iş yerinde çalışanın davacı olduğunu beyan ettiği, davalı ... dışında başka aynı kimlik bilgilerine sahip bir şahsın bulunmadığının yaptırılan araştırmada tespit edildiği, davalı ..."ın da iş yerinde kendisinin çalışmadığını beyan ettiği gerekçesiyle davalı ... adına 10437 sicil numaralı iş yerinden 01.10.1974 - 27.08.1975 tarihleri arasında bildirilen çalışmaların davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Davalı ... Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece; Özel Daire Bozma kararında yer alan imzanın davacıya mı yoksa davalı ..."a mı ait olduğu yönündeki bozma gerekçesine uyulmasına, imza dışında başka araştırma yapılması gerektiği yönündeki bozma gerekçelerine karşı direnilmesine karar verilerek 1974 tarihinde yapılan işe giriş bildirgesindeki imzanın davacıya ait olmadığı, 1974 yılından davanın açıldığı 2010 yılına kadar yaklaşık 36 yıl sonra davacı tarafça SGK kayıtlarının yanlış olduğuna ve sehven başkasının nüfus cüzdanının verildiğine yönelik iddiasının hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı, davacı tarafın mücerret iddiasına itibar edilemeyeceği gerekçesiyle 4721 sayılı TMK 2. maddesinin de nazara alındığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Direnme kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından 01.10.1974-27.08.1975 tarihleri arasında bildirilen çalışmaların davacıya ait olup olmadığına yönelik mahkemece yapılan araştırmanın yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, Özel Dairece eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulduğundan bahisle verilen bozma kararı sonrası mahkemece Özel Daire Bozma kararında yer alan imzanın davacıya mı yoksa davalı ..."a mı ait olduğu yönündeki bozma gerekçesine uyulmasına, imza dışında başka araştırma yapılması gerektiği yönündeki bozma gerekçelerine karşı direnilmesine karar verildiği ve yapılan imza incelemesi üzerine davanın reddine yönelik hüküm kurulduğu göz önünde bulundurulduğunda Mahkemece verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun"un 30"uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429"uncu maddesi).
Mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozma kararında işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulduğundan bahisle verilen bozma kararı sonrası mahkemecebu kez imza incelemesi yaptırtılarak ilk karardan farklı olarak davanın reddine yönelik direnme kararı verildiği anlaşılmıştır.
Görüldüğü üzere mahkemece ilk kararda davanın kabulüne karar verilmişken Özel Dairece bozma kararından sonra davanın reddine karar verilerek bozmadan esinlenilmiş ve gerekçe değiştirilerek yeni bir hüküm kurulmuştur. Bozma kararından sonra ilk karardan tamamen farklı direnme kararı verilmiş ise de, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı bu kararın gerçekte direnme olmayıp yeni hüküm niteliğinde olduğu belirgindir.
Hâl böyle olunca kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle davacının yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 19.02.2019 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.