Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1303
Karar No: 2019/126
Karar Tarihi: 12.02.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1303 Esas 2019/126 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1303 E.  ,  2019/126 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “menfi tespit-istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Nevşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.07.2012 tarihli ve 2007/400 E., 2012/297 K. sayılı karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 10.02.2014 tarihli ve 2013/18715 E., 2014/2565 K. sayılı kararı ile;
    "...Davacılar vekili, müvekkillerinin davalının bir dönem bayiliğini yaptığını, mal bedeli karşılığında 25.000,00 TL bedelli iki adet bonoyu düzenleyerek davalıya teslim ettiklerini, davalının bonolara karşılık mal teslim etmediğini, bonoların bedelsiz kaldığını belirterek müvekkillerinin borçlu olmadıklarının tespiti ile %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacılar vekili, yargılama aşamasında, müvekkillerinden icra takibi ile tahsil edilen bedelin tahsil tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, nakit para karşılığı senetlerin düzenlendiğini, davanın yazılı delille kanıtlanması gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, dava konusu senetler ile aynı tanzim ve vade tarihlerini ve aynı meblağları içeren iki adet bononun davalı tarafça mal karşılığında en son imzalanan sözleşme çerçevesinde davacı şirketten teslim aldığının taraflar arasında ihtilaflı bulunmadığı, ihtilafın dava konusu bonolar ile mal karşılığında teslim edilen ve cari hesap ekstresinde iade edildiği belirtilen aynı tanzim ve vade tarihli aynı meblağlı bonoların aynı olup olmadığı noktasında toplandığı, davacıların bonoların aynı bonolar olduğunu ileri sürerken, davalı yanın farklı bonolar olduğunu önceki bonoların iade edilmesinden sonra bu bonoların elden nakit verilen borç para karşılığı düzenlendiğini savunduğunu, bu iddia ve savunma çerçevesinde ispat külfetinin davalıya ait bulunduğu, zira aynı tarihte tanzim edilmiş, aynı vadeyi ve meblağı içeren mal karşılığı teslim edilmiş senetler en son vade tarihi itibariyle iade edildikten sonra aynı tarihte aynı tanzim ve vade tarihlerini içeren aynı meblağlı bono verilmesi ticari icaplara uygun düşmediği gibi normal bir durumda olmadığı, davalının mal teslimi karşılığı verdiği senetlerin iade edilmesine müteakip ne sebeple aynı tarih, vade ve meblağlı bonolar verildiğini ispatlaması gerektiği, davalının savunmalarını usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
    Davacılar, takip konusu yapılan senetlerin avans olarak verildiği ve bedelsiz olduğu iddiasında bulunurken, davalı yan anılan senetlerin verilen “ödünç para” karşılığında alındığını savunmuştur.
    Dava konusu senetler; 01.07.2004 tanzim 25.07.2004 vade, 01.08.2004 tanzim 25.08.2004 vade tarihli 25.000,00 bedelli, keşidecisi Elit Yapı Malz. Tic. Ltd. Şti. lehtarı Nevbitaş AŞ. olan iki adet ihdas sebebi yazılı olmayan senetlerdir.
    Davacı yanın dosyaya sunduğu 19.10.2007 tarihli cari hesap ekstresinde 25.07.2004 tarihinde iki adet 25.000,00 TL tutarlı senedin davalıya verildiği, davalının da 03.07.2004 tarihinde senetleri iade ettiği işlenmiştir.
    Anılan bu kayıt karşısında takip ve dava konusu senetlerin cari hesap ilişkisinde verilen senetler olduğu ve bedelsiz kaldığı iddiasını kanıtlama yükümlülüğü davacıdadır. Cari hesap kaydına senetlerin iade edildiğini kaydeden davacının iddiasını ispat etmesi gerekir.
    Mahkemece, açıklanan bu yönler gözetilmeden kanıt yükünün tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir..."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438/II. fıkrası hükmü gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, menfi tespit istemine ilişkin iken, davacı vekili, yargılama aşamasında davaya konu borcun ödendiğini ileri sürerek İİK’nın 72/6. maddesi uyarınca istirdat isteminde bulunmuştur.
    Davacılar vekili; müvekkil şirketin Antalya"da inşaat malzemeleri alım satımı ile uğraştığını ve bir dönem de davalı şirketin bayiliğini yaptığını, davacının ayrıca Nevşehir"de "Bims Blok" duvar blok malzeme üretimi yaptığını, taraflar arasında en son imzalanan 17.08.2004 tarihli sözleşme gereğince mal karşılığında davalı şirkete 01.07.2004 tanzim ve 25.07.2004 vade, 01.08.2004 tanzim ve 25.08.2004 vade tarihli 25.000,00’er TL meblağlı iki adet bono verildiğini, bunların karşılığında sadece 16.058,15TL tutarında mal teslim edildiğini, bonoların bedelsiz kaldığı hâlde davalı tarafça icra takiplerine konu edildiğini, taraflar arasında görülmekte olan ayrı bir alacak davası da bulunduğunu ileri sürerek, müvekillerinin bu bonolar nedeniyle borçlu olmadıklarının tespiti ile icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiş iken, yargılama aşamasında, müvekkillerinden icra takibi ile tahsil edilen bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile istirdadına karar verilmesini istemiştir.
    Davalı vekili, davacı şirketin davalının bayisi olacağından ve işini kurup firmayı Akdeniz Bölgesinde tanıtması amacıyla müvekkil şirket yetkilisi Turgay Özaltın tarafından nakit para verildiğini ve borcun da ödenmediğini, davacının kendi el yazısıyla yazılı senetlere itiraz ederek dava açtığını, dava dilekçesinde bahsedilen hususların ve derdest olduğu belirtilen davanın mal teslimatına ilişkin ayrı bir dava olduğunu ve davacı ...’nin bu davada taraf olmadığını, davanın ancak yazılı belge ile ispatlanabileceğini, müvekkilinin yemin etmeye de hazır olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece; dava konusu senetler ile aynı tanzim ve vade tarihlerini ve aynı meblağları içeren iki adet bononun davalı tarafça mal karşılığında en son imzalanan sözleşme çerçevesinde davacı şirketten teslim alındığının taraflar arasında ihtilaflı bulunmadığı, ihtilafın dava konusu bonolar ile mal karşılığında teslim edilen ve cari hesap ekstresinde iade edildiği belirtilen aynı tanzim ve vade tarihli aynı meblağlı bonoların aynı olup olmadığı noktasında toplandığı, davacıların bonoların aynı bonolar olduğunu ileri sürdüğü, davalı yanın farklı bonolar olduğunu önceki bonoların iade edilmesinden sonra bu bonoların elden nakit verilen borç para karşılığı düzenlendiğini savunduğu, bu iddia ve savunma çerçevesinde ispat külfetinin davalıya ait bulunduğu, zira aynı tarihte tanzim edilmiş, aynı vadeyi ve meblağı içeren mal karşılığı teslim edilmiş senetler en son vade tarihi itibariyle iade edildikten sonra aynı tarihte aynı tanzim ve vade tarihlerini içeren aynı meblağlı bono verilmesi ticari icaplara uygun düşmediği gibi normal bir durum da olmadığı, davalının mal teslimi karşılığı verdiği senetlerin iade edilmesine müteakip ne sebeple aynı tarih, vade ve meblağlı bonolar verildiğini ispatlaması gerektiği, davalının savunmalarını usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığı, yemin deliline de dayanmadığı, tarafların cari hesap ekstresine, ticari defterlerine ve mahkemenin 2007/247 E. (bozma sonrası 2011/151 E.) sayılı dosyasına dayandıkları, tarafların ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin bulunmadığı bu durumda taraflar aleyhine delil olabilecekleri gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Taraf vekillerinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece; önceki gerekçelere ek olarak asıl olanın aradaki ticari ilişkinin varlığını gösterecek tarafların ticari defterleri olduğu, ticari defterlerde dava konusu bonoların alınıp verildiğine dair bir kayıt bulunmadığı, davalı tarafın herhangi bir cari hesap ekstresi de sunmadığı, davacı tarafın kendi aleyhine olacak bir delili mahkemeye sunması ve bu şekilde aleyhine bir durum oluşturmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davalının ilk etapta savunmasını davalıya Antalya"daki fuarda davacıya borç verildiği bunun üzerine dava konusu senetlerin tarafına verildiğini iddia ettiği daha sonra savunmasını genişleterek Antalya"da verilen senetler ile dava konusu senetlerin farklı olduğunu dava konusu senetlerin ticari alışverişe dayanarak alındığını beyan ettiği, dosyada bulunan davacı tarafından yazılan ticari mektupta yapılan alışverişler karşılığı dört adet çekin gönderildiği, bu nedenle kendisine dava konusu iki çekin iadesi talep edildiği, buna karşılık olarak da davalı şirket temsilcisinin dosyada mevcut 213 muhabere numaralı evrakta davacı tarafça gönderilen dört adet çek karşılığı dava konusu senetlerin iade edileceği yönündeki belgenin de bu hususu doğruladığı, taraflar arasında mahkememizde görülen 2011/151 E. ve 2011/319 K. sayılı dosyanın karara çıktığı ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, bu dosyada taraflar arasında yapılan ticari alışveriş sonucunda davacı tarafın alacaklı olduğunun tespit edildiği, davacı tarafından ibraz edilen cari hesap ekstresinin davacı tarafa dava konusu senetlerin iade alınmadığı yönünde bir ispat yükü yüklenemeyeceği, davalı tarafın gönderdiği mallar karşılığı düzenlediği faturaları ve sevk irsaliyelerini ibraz etmesi gerektiği, ancak davalı tarafın mal gönderimine ilişkin herhangi bir fatura ya da sevk irsaliyesini dosyaya ibraz edemediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; takip ve dava konusu senetlerin cari hesap ilişkisinde verilen senetler olduğu ve bedelsiz kaldığı iddiasını kanıtlama yükümlülüğünün cari hesap kaydına senetlerin iade edildiğini kaydeden davacı tarafta mı yoksa bu iddianın aksini savunan davalı tarafta mı olduğu noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce temyize konu kararın ilk hüküm gerekçesinde yer almayan yeni bir olguya dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
    Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek, herhangi bir yeni delil toplamadan, önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
    Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozma kararından esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozma kararında işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez (Hukuk Genel Kurulunun 06.05.2015 tarihli ve 2014/13-2172 E., 2015/1311 K. sayılı kararı).
    Somut olayda mahkemece verilen ilk kararda ticari defterlerin tarafların aleyhine delil olabileceği gerekçesine yer verilmiş iken, direnme adı altında verilen kararda ticari defterlerde dava konusu bonoların alınıp verildiğine dair bir kayıt bulunmadığından bahsedilmiştir. Ayrıca yine aynı kararda daha önce değinilmeyen 213 sayılı muhabere evrakı, ticari mektuplar gibi yan delillere de dayanılarak ilk karardaki gerekçe kısmen değiştirilmiştir.
    Buna göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozmadan önceki kararda tartışılıp değerlendirilmemiş yeni bir gerekçeye ve delillere dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
    Hâl böyle olunca kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.

    Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
    SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 19. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 12.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi