17. Hukuk Dairesi 2016/2416 E. , 2018/6667 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu ... hakkında takip yapıldığını, takibin semeresiz kaldığını, dava konusu taşınmazlarını 11.03.2009 ve 19.02.2009 tarihlerinde diğer davalı ..."a sattığını, üçüncü kişinin borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilebilecek kişilerden olduğundan, bu tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, müvekkilinin iyiniyetli olduğunu, taşınmaz bedeli dışında üzerindeki ipotek bedelini de ödediğini, haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı borçlu ... duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, taşınmazların tapudaki satış bedelleri ile gerçek değerleri arasında bedel farkı olmadığı, davalılar arasında tasarrufun iptalini gerektirecek akrabalık ve yakın ilişki olmadığı gibi üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilebilecek kişilerden olduğunun da ispatlanmadığından bahisle davanın reddine karar vermiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK"nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptal istemine ilişkindir.
Tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık"
nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri ... yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki ... takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Somut olayda, borçlu hakkında yapılan takip konusu alacağın 02.01.2009 tarihinde doğduğu, tasarrufların ise bu tarihten sonra 11.03.2009 ve 19.02.2009 tarihlerinde yapıldığı, borçlu adresinde yapılan 19.01.2010 tarihli haczin İİK"nun 105.maddesi kapsamındaki aciz belgesi niteliğinde olduğu sabittir. Davalılar arasında İİK"nun 278/3-1maddesinde belirtilen akrabalık ilişkisi de bulunmamaktadır. Ancak dava
konularından ... ada ... parsel 19.02.2009 tarihinde tapuda 60.000,00 TL olarak satıldığı bilirkişinin taşınmazın satış tarihindeki değerini 181.170,00 TL olarak belirlediği anlaşılmaktadır. Davalı üçüncü kişi bu satış nedeni ile 13.02.2009 tarihinde Finansbank "a yatırdığı 68.500 TL ödemenin bu satışa ilişkin olduğu belirterek delil olarak sunmuş ve mahkemece de bu satışa ilişkin olduğu kabul edilerek bedel farkı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen belge de adına para yatırılan kişi borçlu değil ... Elektronik isimli bir şahıs şirketi, parayı yatıran kişide dosyadaki belgede tam okunmakla birlikte Elektronik unvanlı bir şirket olarak görülmektedir. Davacı alacaklı borçlu ve üçüncü kişinin aynı alanda faaliyette bulunduklarını iddia etmektedir.
Bu halde mahkemece yapılacak iş, anılan belgenin Orijinal halinin getirtilerek, parayı yatıran şahıs ve ... Elektronik isimli şirketin kim/kimlere ait olduğu ve adresi, üçüncü kişinin faaliyet alanı ve adresi, vergi kaydı, zabıta marifeti gibi araçlarla araştırılarak, davalıların aynı alanda faaliyette olup olmadığı, İİK"nun 280/1.maddesi gereğince üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığı değerlendirilmeli ve ayrıca ... Elektronik"in borçlu ile bir ilgisinin olmadığının tesbiti halinde ise 13.02.2009 tarihli dekontun dava konusu ... ada ... parselin satışına ilişkin olmadığının kabulü ile oluşacak sonuca göre karar verilmesinden ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 03.07.2018 oybirliğiyle karar verilmiştir.