17. Hukuk Dairesi 2015/13089 E. , 2018/6624 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen rücuan tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, 29.12.2006 tarihinde müvekkil kuruma ait ambulans şoförü olan davalının idaresindeki ... plaka sayılı aracın, ... plaka sayılı araç ile ile çarpışması sonucunda araçta bulunan ... adlı şahsın vefat ettiğini, ceza davasında sanığın cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiğini, olay nedeni ile ... ve arkadaşları tarafından oluşan maddi ve manevi zararların tazmini talebiyle açılan ... 20. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2007/35 Esas sayılı dosyasında mahkemece, sürücüsü ..."in %75 oranında, karşı araç sürücüsünün %25 oranında kusurlu olduğu gerekçesiyle tazminata hükmedildiğini, kararın ilgili Yargıtay Hukuk Dairesince onandığını, belirlenen tazminatın 15.08.2012 tarihinde ... 17. ... Müdürlüğü"nün 2012/3237 sayılı dosyasına ödendiğini, bu nedenle ödenen meblağın davalıdan tahsilinin gerektiğini, 60.325,22 TL"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacı kurumda geçici olarak görev yaptığını, ambulans şoförlüğü ile ilgili herhangi bir eğitim almadığını, ayrıca görev itirazlarının bulunduğunu, müvekkilinin dava konusu kazada kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporlarına göre; davanın kabulü ile 60.325,22 TL"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazası nedeniyle ödenen tazminatın rücuan tahsili istemine ilişkindir.
10.04.1992 Gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilmeyen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, ... ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İBK"nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK"nun 381-389. maddelerinde (6100 sayılı HMK"nın 294-297. maddeleri), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK"nın 297/II maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut uyuşmazlıkta; mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 29.12.2014 tarihli kısa kararda, “Davacının davasının kabulüne” şeklinde karar verildiği halde; gerekçeli kararın hüküm fıkrasında, “Davacının davasının kabulü ile 60.325,22 TL"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine" dair karar verildiği görülmektedir. Böylelikle, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkraları arasında çelişki yaratılmıştır.
Bu durum Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre; davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, hükmün re"sen BOZULMASINA; (2) nolu bentte belirtilen bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmediğine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 02/07/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.