Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1778
Karar No: 2019/108
Karar Tarihi: 07.02.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1778 Esas 2019/108 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1778 E.  ,  2019/108 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “işçilik alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Edirne İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 17.07.2014 tarihli ve 2013/516 E.-2014/560 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.02.2016 tarihli ve 2014/30434 E.- 2016/3839 K. sayılı kararı ile;
    "...A) Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı, iş akdinin haksız ve önelsiz davalı işveren tarafından feshedildiği iddiasıyla kıdem ve ihbar tazminatları alacaklarına hükmedilmesini istemiştir.
    B) Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı, davacının amiri konumundaki başka bir çalışana sataşıp hakaret etmesi nedeniyle iş akdini haklı olarak feshettiklerini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, toplanan kanıtlara ve bilirkişi raporuna dayanılarak davacı tarafından söylendiği iddia edilen sözlerin çoğunluk tanık beyanlarıyla ispatlanamadığı, davacının davranışlarının sataşma niteliğinde olmadığı, söz konusu davranışların işveren vekilinin haksız işlemi ve tahriki sonucu gerçekleştiği, olumsuz bir davranış olmasına karşın çalışma düzenini ve barışı bozucu güven ilişkisini zedeleyici mahiyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    D) Temyiz:
    Kararı davalı avukatı temyiz etmiştir.
    E) Gerekçe:
    4857 sayılı İş Kanunu’ nun 25/II-d maddesi “işçinin işverene yahut onun aile üyelerinden birine yahut işverenin başka bir işçisine sataşmasının“ işverene bildirimsiz fesih hakkı verdiği açıkça belirtilmiştir.
    Somut uyuşmazlıkta, tanık anlatımlarından davacı işçinin işverenin diğer bir işçisi olup, grup başı olarak görev yapan Serkan isimli işçiye ağza alınmayacak sözlerle küfür ettiği, davacı işçinin bu şekilde davalı işverenin diğer bir işçisine sataştığı, işverenin fesih hakkını yasal süresi içerisinde kullandığı anlaşıldığından davanın reddi yerine, yerinde olmayan gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir..."
    gerekçesi ile bozularak geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek dosyadaki bilgi ve belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkilinin 15.06.2007 tarihinde davalıya ait iş yerinde çalışmaya başladığını, 23.09.2013 tarihinde iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının faizleri ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davacının 23.09.2013 tarihinde mesai saatleri içinde çalıştığı Pantolon Bandı Montaj 1 Bölümü yöneticisi ve amiri konumundaki ..."a hitaben "a...na koyacağım işinin" şeklinde söylemlerde bulunarak ve bu söylemini takiben amirinin yakasından tutarak geriye ittirmek sureti ile sözlü ve fiili sataşmada bulunduğundan iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, davalı tanıklarından Serkan’ın davacı ile tartışan işçi olduğu iddiası dikkate alındığında, davacı tarafından söylendiği belirtilen sözlerin çoğunluk tanık beyanları ile kanıtlanamadığı gibi, çoğunluk tanık anlatımlarından davacının davranışlarının sataşma niteliğinde olmadığı, kaldı ki bu davranışların işveren vekilinin haksız eylemi ve tahriki sonucu gerçekleştiği, olumsuz bir davranış olmakla birlikte çalışma düzenini ve barışını bozucu, güven ilişkisini zedeleyici mahiyette olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenle bozulmuştur.
    Mahkemece, önceki gerekçe tekrar edilmek sureti ile direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından davacının grup başı konumundaki işverenin diğer bir işçisine sataşma teşkil eden bir davranışta bulunup bulunmadığı; burada varılacak sonuca göre iş sözleşmesinin davalı işverence feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı ve davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında iki ön sorun tartışılmıştır.
    I-Birinci ön sorun, direnme kararının davalı vekilinin yokluğunda tefhim edildiği, gerekçeli kararın 24.06.2016 tarihinde tebliği üzerine davalı vekilinin 30.06.2016 harç tarihli temyiz dilekçesi ile kararı temyiz ettiği, ancak maktu temyiz karar harcı yatırdığı, bunun üzerine Mahkemece 122,00TL eksik harcı ve 100,00TL avansı bir haftalık kesin süre içinde yatırması için davalı vekiline muhtıra tebliğ edildiği, muhtıranın 08.09.2016 tarihinde tebliğ edildiği, Mahkemece 27.09.2016 tarihli ek karar ile yasal süresi içerisinde eksiklik tamamlanmadığından temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verildiği, bu kararın 14.10.2016 tarihinde tebliği üzerine davalı vekilince ek kararın 21.10.2016 tarihinde temyiz başvuru harcı ile maktu temyiz karar harcı yatırılmak sureti ile temyiz edildiği somut olayda, temyiz eden davalı vekiline, eksik temyiz karar harcı ve avansı yatırması için gönderilen ihtarlı davetiyenin usulüne uygun bir muhtıra niteliğinde olup olmadığı; buna bağlı olarak bu davetiyede öngörülen bir haftalık süre içerisinde belirtilen eksikliğin tamamlanmaması karşısında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) Geçici 3"üncü maddesi atfı ile uygulanması gereken 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun (HUMK) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki 434/3"üncü maddesi uyarınca temyiz isteminden vazgeçmiş sayılıp sayılmayacağı hususudur.
    Bilindiği üzere 1086 sayılı HUMK 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK ile birlikte yürürlükten kaldırılmıştır.
    Ne var ki, 6100 sayılı HMK"nın 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmesine rağmen 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılmasıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un (6217 sayılı Kanun) 30"uncu maddesi ile 6100 sayılı Kanun"a geçici 2"nci maddeden sonra gelmek üzere geçici üçüncü madde eklenmiş, bu maddede daha sonra değişiklik ve eklemeler yapılmış ve maddenin ikinci fıkrası 6723 sayılı Danıştay Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un (6723 sayılı Kanun) 34"üncü maddesi ile yeniden düzenlenmiş olup 6100 sayılı HMK"nın Geçici 3"üncü maddesinde;
    "(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
    (2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez. (2)
    (3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır." hükmü bulunmaktadır.
    Madde hükmüne göre Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20 Temmuz 2016 tarihinden önce verilen kararlar hakkında bu kararlar kesinleşinceye kadar kanun yoluna başvuru süresi 20 Temmuz 2016 tarihinden sonraya sarksa bile 1086 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekecektir.
    Bu nedenle ön sorunun 1086 sayılı Kanun"un ilgili hükümleri dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekecektir.
    1086 sayılı HUMK"un 434"üncü maddesinin üçüncü fıkrasında; “Temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamı ödenir. Bunların eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren hakim veya mahkeme başkanı tarafından verilecek yedi günlük kesin süre içinde tamamlanması, aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususu temyiz edene yazılı olarak bildirilir. Verilen süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verir. Bu kararın da temyiz edilmesi halinde 432 nci maddenin son fıkrası hükmü kıyasen uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
    Bu açık ifadeden de anlaşılacağı üzere hâkim tarafından “temyiz harç ve giderlerinin tamamlanması için yedi günlük kesin süre” verilmesi ve ayrıca yazılı olarak “aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususu”nun bildirilmesi gerekmektedir. Şayet, bu süre, Kanunda belirtilen usule uyulmadan ve yazılıp altı hâkimce imzalanmadan verilmişse, dolayısıyla da hâkim tarafından usulünce düzenlenmiş muhtıra yoksa, geçerli bir bildirim yapıldığından söz etmeye de olanak bulunmamaktadır.
    Mahkeme yazı işleri müdürünün veya kalem personelinin temyiz harç veya giderinin tamamlanması için temyiz edene süre vermesi usule aykırıdır ve mahkeme yazı işleri müdürünün veya kalem personelinin vermiş olduğu süre üzerine temyiz harcını veya giderini ödememiş olan taraf, temyiz talebinden vazgeçmiş sayılamaz.
    Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434/3"üncü maddesi çerçevesinde hâkim kararı ile eksik harç ve giderlerin tamamlanması istemiyle ayrıca bir muhtıra düzenlenmeli ve bu muhtırada yapılması gereken işlemin ne olduğu açıkça ve ilgili tarafın yanılmasına neden olmayacak biçimde gösterilmeli, buna yönelik olarak da ikmal edilecek harç ya da giderin miktarı ve yatırılma mercii ve süresi, bunun yapılmamasının sonuçları net biçimde açıklanmalıdır.
    Bu hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.06.1968 tarihli ve 1968/9-483 E.-1968/476 K.; 01.10.1969 tarihli ve 1969/2-417 E.-1969/719 K.; 19.02.1997 tarihli ve 1996/2-897 E.-1997/86 K.; 13.04.2005 tarihli ve 2005/12-237 E.-2005/248 K.; 30.11.2005 tarihli ve 2005/5-634 E.-2005/680 K.; 09.05.2007 tarihli ve 2007/12-178 E.-2007/249 K.; 22.07.2009 tarihli ve 2009/18-348 E.- 2009/398 K.; 16.06.2010 tarihli ve 2010/19-286 E.-2010/330 K. ile 09.10.2013 tarihli ve 2013/17-116 E.-2017/1454 K. sayılı kararlarında da açıkça vurgulanmış, daha sonra verilen kararlarda bu yöndeki uygulama sürdürülmüştür
    Yukarıdaki açıklamaların ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince; direnme kararının 24.06.2016 tarihinde tebliği üzerine, davalı vekili 30.06.2016 harç tarihli temyiz dilekçesi sunarak direnme kararını temyiz etmiştir. Ancak temyiz karar harcının maktu olarak yatırılması nedeni ile Mahkemece 01.09.2016 tarihinde elektronik imza ile imzalanan, aynı tarihli "Temyiz Harç-Masraf Tamamlattırılması Hak."başlıklı, 122,00TL eksik harcı ve 100,00TL Yargıtaya gidiş-dönüş ve tebliğ giderlerinin (avansı) tebliğ tarihinden itibaren HMK"nın 344"üncü maddesi uyarınca bir haftalık kesin süre içerisinde dosyaya yatırılması, aksi hâlde temyiz isteminden vazgeçmiş (vazgeçme) sayılacağını bildirir muhtıra düzenlenmiştir. Ancak davalı vekiline, bu muhtıranın ekli olmadığı, üzerinde "HMK"nın 366. maddesi yollaması ile HMK 343-349. maddeleri gereğince başvuru harcı/tebliğ ve diğer giderleri ....122,00 TL EKSİK TEMYİZ HARCI VE 100,00 TL yargılama gideri"nin tebliğ tarihinden itibaren bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması aksi halde temyiz talebinden vazgeçmiş sayılacağına karar verileceği ihtar ve tebliğ olunur" açıklama ve ihtarının yazılı olduğu açık tebligat (davetiye) gönderilmiş olup bu tebligatın davalı vekiline 08.09.2016 tarihinde tebliğ edildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
    Bundan sonra Mahkemece, verilen süre içinde eksik harç ve posta giderinin yatırılmadığından bahisle 27.09.2016 tarihli ek karar ile HUMK"un 434/3"üncü maddesi uyarınca davalı tarafın temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verildiği görülmüştür.
    Ne var ki, davalı vekiline hakimin imzasını içerir (elektronik veya ıslak) muhtıra yerine bu muhtıranın ekli olmadığı davetiye gönderilmiş olup bu açık tebligat (davetiye) üzerinde hakimin sicil ve imzasını taşımayan bir ihtarın bulunduğu görülmektedir.
    O hâlde açık tebligat üzerine yazılan hâkimin sicil ve imzasını içermeyen ihtarın, 1086 sayılı HUMK"un 434"üncü maddesinin üçüncü fıkrasına uygun biçimde hâkim tarafından verildiğinin kabulü mümkün olmadığı gibi, usule aykırı ve geçersiz bu belgenin hak kaybına yol açacak şekilde sonuç doğurmasının mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
    Öyle ise açıklanan bu durum karşısında anılan tebligat (muhtıra) geçersiz olduğundan, 1086 sayılı Kanun"un 434/3"üncü maddesindeki "hükmün temyiz edilmemiş sayılmasının koşulu olarak düzenlenen hâlin" somut olayda gerçekleşmediği anlaşılmakla, davalı tarafın HUMK"un 434/3"üncü maddesi uyarınca temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına ilişkin Mahkemenin 27.09.2016 tarihli ve 20016/212 E.-2016/191 K. sayılı ek kararının kaldırılmasına oy birliği ile karar verilerek birinci ön sorun bu şekilde aşılmıştır.
    II-Hukuk Genel Kurulunda görüşülen ikinci ön sorun, muhtıranın usulüne uygun olmadığının kabulü hâlinde eksik alındığı belirtilen nispi temyiz karar harcının ve posta giderinin ikmali için dosyanın Mahkemesine geri çevrilmesinin gerekip gerekmediği hususu tartışılıp değerlendirilmiştir.
    Maktu harca tabi dava hakkında verilen her türlü karar ile nispi harca tâbi davanın reddine dair kararı temyiz eden taraftan temyiz tarihindeki 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca yayımlanan Harçlar Tarifesine göre belirlenmiş maktu temyiz karar harcı ve temyiz başvuru harcının alınması gereklidir.
    Nispi harca tabi davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin kararın davalı tarafından temyizi hâlinde ise, mahkemece hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanacak nispi karar harcının dörtte biri oranındaki temyiz karar harcı ve ayrıca temyiz başvuru harcı alınmalıdır. Nispi harca tabi davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı tarafından temyizi halinde ise, maktu temyiz ilam harcı ve temyiz başvuru harcı alınmalıdır.
    Somut olayda, nispi harca tabi eldeki davada temyiz isteyen davalı tarafın kendisinin ya da işleminin harçtan istisna ve muafiyetinin bulunmadığı belirgin olduğuna göre; temyiz isteminin incelenmesi için direnme kararında hüküm altına alınan miktar dikkate alınarak hesaplanacak nispi karar harcının ¼ "ü oranındaki nispi temyiz karar harcının tahsili gerekir.
    Bu nedenle yukarıda (I) numaralı bentte yapılan açıklamalar ışığında eksik temyiz karar harcı ile temyiz posta giderlerinin yatırılması için 6100 sayılı HMK"nın Geçici 3"üncü maddesi atfı ile uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK"un 434"üncü maddesinin üçüncü fıkrasına uygun biçimde işlem yapılmak üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesi gerekmiştir.
    Şu hâlde nispi harca tabi davada davalı vekilinin temyiz karar harcını maktu olarak yatırdığı, temyiz posta giderlerinin yatırılmamış olduğu, bu nedenle Mahkemece 1086 sayılı Kanun"un 434/3"üncü maddesine göre usulünce işlem yapılması için dosyanın Mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmesi gerektiği oy birliği ile kabul edilmiştir.
    Hâl böyle olunca, sözü edilen eksikliğin tamamlanması için dosyanın Mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ: 1-Davalı vekilinin ek karara yönelik temyiz isteminin kabulü ile yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle Mahkemenin 27.09.2016 tarihli ve 20016/212 E.-2016/191 K. sayılı ek kararının KALDIRILMASINA oy birliği ile ve kesin olarak,
    2-Yukarıda (II) numaralı bentte yazılı eksikliğin tamamlanması için dosyanın Mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE,
    07.02.2019 tarihinde oy birliği karar verildi.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi