9. Hukuk Dairesi 2013/14005 E. , 2015/9872 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı ile fazla mesai ücreti, izin ücreti, maaş alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının emekli olduğu ve ayrıca maaşlarını da alamadığı için haklı nedenlerle işten ayrıldığını ileri sürerek kıdem tazminatı, ücret, yıllık izin ücreti ve fazla mesai ücreti alacaklarını istemiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, davacının iş aktinin devamsızlık nedeni ile haklı feshedildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, sübut bulduğu gerekçesi ile kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti taleplerinin kabulüne, sair taleplerinin reddine karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar süresi içinde davacı vekili tarafından, ücret alacaklarının reddi ve kıdem tazminatı açısından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
1- Davacı vekili, uluslararası tır şoförü olan davacının asgari ücrete ilaveten sefer başına ödenen 680 Euro sabit sefer primi ile çalıştığını, aracın yakıt, bakım, tamir ve benzeri masraflarının bu sefer primi içinde olamayacağını, zira davacının hep Almanya’ya gittiğini, aynı yere giden bir şoföre hep aynı sefer priminin ödeneceğini, aracın yakıt, bakım, tamir ve benzeri masraflarının bu sefer primi içine dahil edilerek her seferinde farklı harcırah verilemeyeceğini, davacıya yapılan ödemelerin aracın yakıt, bakım, tamir ve benzeri masraflar ile sefer başına ödenen 680 Euro sabit sefer primi olduğunu, asgari ücretinin ise hiçbir zaman ödenmediğini ileri sürmüş ve davacıya yapılan ödemeler olduğu savunulan bazı makbuzlardaki imzayı da inkar etmiştir.
Davalı vekili, davacıya, asgari ücret ödendiği, bunun yanı sıra sefer harcırahı da verildiğini, sefer sırasındaki harcamaların bu sefer harcırahından düşülerek artan kısmının davacıda kaldığını, ancak davacıda kalan sefer harcırahı miktarının hiçbir zaman 680 Euro gibi bir sabit rakam olmadığını, sefer harcırahının davacıya ödenmesi nedeni ile davacının sabit maaşının davacının eşine gönderildiğini, hatta eşi mağdur olmasın diye bazen fazladan para gönderildiğini savunmuştur.
Banka kayıtlarının incelenmesinde, davacının eşine davalı tarafından 1328 TL., 500 TL., 1000 TL., 700 TL., 900 TL., 936 TL., 300 TL., 200 TL., 1150 TL., 1500 TL. gibi miktarlar gönderildiği, bu miktarların dönemin asgari ücreti ile ilişkisinin ilk bakışta kurulamadığı, bilirkişi raporuna göre asgari ücret üzerinden hesaplanan tüm aylıklarının toplamından 2931 TL. daha fazla bir miktarın bankaya davalı tarafından yatırıldığı görülmüştür.
Ek bilirkişi raporunun incelenmesinde, davalı şirketin defter ve kayıtları üzerinde muhasip bilirkişi incelemesi, davacının yurda giriş- çıkış kayıtlarının Emniyet Müdürlüğü’nden celbi, davacı tarafından imzası inkar edilen makbuzlar üzerindeki imzaların davacıya ait olup olmadığının tespiti hususlarının Mahkeme’nin takdirine bırakıldığı anlaşılmıştır.
Öncelikle çözümü gereken konu, davacının sefer başına aldığı prim miktarının 680 Euro gibi bir sabit miktar mı, yoksa her sefer için değişen farklı miktarlar mı olduğudur.
Davacının sefer başına aldığı miktarın tespiti açısından, davalı şirketin kayıtları davacının çalıştığı tarihler itibariyle incelenmeli, gerekirse tanıklar yeniden dinlenmeli, olur ise aralarındaki ve önceki beyanları ile çelişkileri mümkün mertebe giderilmeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınmalıdır.
Araç için alınan yakıt, aracın tamiri gibi araç için yapılan masrafların sefer primine dahil edilemeyeceği gözetilerek, davacıya gerek banka kanalı ile gerek makbuz ve benzeri belgeler ile ödenen miktarlar içinde varsa bu tip ödemeler ayrıştırılarak dışlanmalıdır.
Böylelikle, davacının sefer primi miktarı denetime elverişli şekilde tanık beyanları ve işyeri kayıtları birlikte irdelenerek ortaya konmalıdır.
Diğer yandan, Emniyet Müdürlüğü’nden davacının yurda giriş çıkış kayıtları getirtilip çalışma süresi boyunce kaç sefer yaptığı tespit edilmelidir.
Davacı vekilinin imzasını inkar ettiği makbuzlarda imza incelemesi yapılarak, bu makbuzların hesaplamaya dahil edilip edilmeyeceği irdelenmelidir.
Ardından, tüm çalışma dönemi için alması gereken tüm sefer primleri ve tüm asgari ücretlerin toplamı tespit edilmelidir. Davacı vekili sefer primlerinin ödendiğini, asgari ücretlerin ödenmediğini ileri sürdüğünden, davacıya ödenen miktarlardan öncelikle ödenmesi gereken sefer primleri düşülmeli, kalan miktardan alması gereken asgari sabit ücreti düşülerek asgari ücret alacağı olup olmadığı tespit edilmelidir.
2- Mahkemece, davalı tarafından bankaya yatırılan paraların bir kısmını hesaplanan kıdem tazminatından mahsup edilmiştir. Oysa, davalı vekili, iş sözleşmesinin işverenlik tarafından haklı nedenle feshedildiğini, davacının kıdem tazminatı alamayacağını savunduğu gibi, ödenen paraların kıdem tazminatından mahsubu yönünde davalı vekilinin talebi de mevcut değildir. Bu nedenle, davacıya evvelce yapılan ödemenin kıdem tazminatından mahsubu mümkün değildir. Açıklanan noktalar düşünülmeksizin, yazılı gerekçe ile yapılan mahsup hatalıdır.
F)SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.