Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2014/736
Karar No: 2014/791

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2014/736 Esas 2014/791 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS    NO   : 2014 / 736

          KARAR NO    : 2014 / 791

          KARAR TR     : 14.7.2014

 

     

 

 

 

ÖZET : Tapu kayıtlarının özenle tutulmadığı, tapu sicil müdürlüğü ve kadastro müdürlüğünün yaptığı yanlışlık ve hatalar nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemine ilişkin davanın, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesine göre ADLİ YARGI YERİNDE görülmesinin gerektiği hk.

K  A  R  A  R

 

 

            Davacı           :H. D.Ş.

Vekilleri         :Av.R.G.& Av. H.G.

            Davalı            :Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

            Vekili              :Av. Z.Ç.

 

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;  davaya konu Ulubeyler Köyü 242 Ada 79 parsel sayılı taşınmazın, bölgede yapılan kadastro çalışmaları sırasında 20 senedir nizasız fasılasız zilyetlik gereğince dava dışı E.Ç. isimli kişi adına tespit edildiğini ve tapuya bu şekilde tescil edildiğini, kendisinin 2000 yılında dava konusu taşınmazı E.Ç.’den satın aldığını,2004 yılında Maliye Hazinesi tarafından dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufundaki arazilerden olduğu gerekçesi ile tapu iptal ve tescil davası açıldığını, davanın Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2004/10 Esas sayılı dosyasında kabul edilerek kesinleştiğini, bu şekilde davaya konu taşınmazın kendi mülkiyetinden çıktığını ve zarara uğradığını, kendisinin tapu sicilindeki kayda güvenerek taşınmazı satın aldığını, 4721 sayılı Kanun’un 1007 ve 1023. maddeleri gereğince uğradığı zarardan davalı idarenin sorumlu olduğunu belirterek; mahkemece yapılacak tespit neticesinde belirlenecek bedelin tarafına verilmesi istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır.

Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi; 26.04.2007 gün ve 2006/81 Esas, 2007/35 Karar sayılı kararında “Dava; TMK"nın 1007. maddesi gereğince açılmış bulunan tazminat davasıdır. TMK’nın 1007. maddesi gereğince Devletin sorumluluğundan söz edilebilmesi için, tapu sicilinin tutulmasında, sicil muhafızı ya da memurunun hukuka aykırı bir işleminin ve bununla zararlı sonuç arasında nedensellik bağının varlığı gerekir. Tapu sicilinin tutulması ile ilgisi olmayan, kanun yolları gösterilmiş ve bu yollara müracaat suretiyle düzeltilmesi olanakları bulunan kadastro çalışma ve faaliyetleri sırasındaki işlemler, tapu sicili tutma kavramı içerisinde mütalaa edilemez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.10.1980 gün ve 1978/4-624 Esas, 1980/2478 Karar sayılı kararı ve yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 14.03.1988 gün ve 1987/10179 Esas, 1988/2368 Karar sayılı ilamı bu doğrultudadır. Kaldı ki; nitelikleri itibariyle kamunun yararlandığı, tescile bağlı olmayan yerler üzerinde imar ve ihya yoluyla özel mülkiyet kurulamaz, bu tür yerlerin yanlışlıkla tapuya tescili kayıt sahiplerine mülkiyet hakki vermez ve tapu kaydına güvenerek mal edinenler kanunun koruyuculuğundan yararlanamazlar. Bu nedenlerle hukuka uygun olmayan taleple açılmış bulunan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” şeklindeki gerekçesi ile davanın esas yönünden reddine karar vermiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi; 27.05.2008 gün ve 2007/9964 Esas, 2008/7160 Karar sayılı kararında; “Davacı, davasını tapu sicilinin tutulmasından doğan zarardan devletin özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluğunu düzenleyen ayrık nitelikteki MK"nun 1007. maddesine dayandırmıştır. Bu maddeye göre Hazine"nin sorumlu tutulabilmesi için zararın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmış olması gerekir. Oysa, dava konusu zarara neden olan hatalı tespit, kadastro çalışmaları sırasında oluşmuştur. Taşınmaz, nitelik ve zilyetlik koşulu gerçekleşmeden üçüncü kişi adına tespit görmüştür, iddiaya göre Hazine, devlete ait taşınmazların kadastro tespiti çalışmalarını takip etmemiş, askı ilanı sonrasında itirazlarını yapmayarak hatalı tescilin oluşmasına ve bunun sonucunda sicile güvenerek taşınmazı satın alan davacının yanılmasına neden olmuştur. Şu durumda, Hazine"nin yasalar uyarınca kendisine verilen bu görevlerini yapmaması sonucu doğduğu ileri sürülen zarar, ihmali nitelikteki idari eylemden doğmuş olup, bu tür idari eylemlerden kaynaklanan tazminat davalarının görüleceği yer idari yargı yerleridir. Mahkemece yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.” şeklindeki gerekçesi ile davada idari yargının görevli olduğunu belirterek yerel mahkeme kararını bozmuştur.

Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi; 12.11.2008 gün ve 2008/145 Esas, 2008/159 Karar sayılı kararında; “Dava; TMK" nın 1007. maddesi gereğince açılmış bulunan tazminat davasıdır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamında da açıklandığı üzere; dava konusu zarara neden olan hatalı tespit, kadastro çalışmaları sırasında meydana gelmiştir. Taşınmaz, nitelik ve zilyetlik koşulu gerçekleşmeden üçüncü kişi adına tespit görmüştür. İddiaya göre Hazine, Devlete ait taşınmazların kadastro tespiti çalışmalarını takip etmemiş, askı ilanı sonrasında itirazlarını yapmayarak hatalı tespitin oluşmasına ve bunun sonucunda sicile güvenerek taşınmazı satın alan davacının yanılmasına neden olmuştur. Bu durumda, hazinenin yasalar uyarınca kendisine verilen bu görevlerini yapmaması sonucu doğduğu ile sürülen zarar ihmali nitelikteki idari eylemden doğmuş olup, bu tür idari eylemlerden kaynaklanan tazminat davalarının görüleceği yer idari yargı yerleridir. Bu itibarla mahkememizin yargı yolu itibariyle görevsiz olması nedeni ile HUMK. 7, IYUK. 3. ve 9. maddeleri gereğince davanın reddine karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine karar vermiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiş, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 25.06.2009 gün ve 2009/7174 Esas, 2009/8557 Karar sayılı kararı ile onanmış, karara şerh edildiği üzere 15.09.2009 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı gerekçelerle, 30.000 TL tazminatın 09.03.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte  davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemi ile idari yargıda dava açmıştır.

Balıkesir İdare Mahkemesi; 13.10.2011 gün ve 2009/1096 Esas, 2011/1298 Karar sayılı kararında; “Olayda, davacı tarafça; taşınmazın mülkiyetlerinden çıkmasının ve Hazine adına tescil edilmesinin sorumluluğunun devlete ait olduğu, bu nedenle uğranılan zararın devletçe karşılanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, taşınmazın mahkeme kararı üzerine tescilinin iptal edildiği, bu kararın ise yargısal bir nitelik taşıdığı için idari bir işlem veya eylem olarak kabul edilemeyeceği, öte yandan davalı idarenin taşınmazın tescilinin iptaline ilişkin herhangi bir işleminin de bulunmadığı görülmektedir.

Belirtilen duruma göre. Asliye Hukuk Mahkemesinin ilâmı sonucu olarak tapu kaydının iptal edilmesi dolayısıyla uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davada; davacı tarafından davaya konu olan taşınmazın tapu kaydına güvenilerek üçüncü bir kişiden satın alınmış olması nedeniyle yukarıda hükümlülerine yer verilen Medeni Kanun"un 1007"nci maddesi hükmü uyarınca, tazminat istemine esas olan işlemin dayanağı kararı veren mahkemenin dahil olduğu adli yargının görevli bulunduğu sonucuna varılmıştır.

Nitekim, benzer bir olayda Uyuşmazlık Mahkemesi"nce verilmiş ve 24.07.2009 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanmış olan 02.02.2009 gün ve E:2008/88 K:2009/12 sayılı kararda bu yöndedir.” denilmek sureti ile davada adli yargının görevli olduğu belirtilerek, görevsizlik kararı verilmiştir. Karar davacı vekiline 14.11.2011, davalı vekiline 04.11.2011 tarihinde tebliğ edilmiş, süresinde kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Bunun üzerine davacı vekili, aynı istemle tekrar Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açmış, Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun 11.06.2012 gün ve 347 karar sayılı kararı ile kapatılması üzerine, yargılamaya Burhaniye Asliye Hukuk Mahkemesi’nde devam edilmiştir.

Burhaniye Asliye Hukuk Mahkemesi; 23.10.2012 gün ve 2012/383 Esas, 2012/484 Karar sayılı kararında; “Yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamından; davacı vekili tarafından ikame edilen dava dilekçesi ile müvekkili tarafından Balıkesir İli Gömeç İlçesi Akçalar Mevkii Ulubeyler Köyü 242 ada 79 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıtlarına güvenilerek iktisap edilmiş olması ve taşınmazın tapu iptali yolu ile hiç bir bedel ödenmeksizin Hazine tarafından geri alınması sebebiyle müvekkilinin uğradığı zararın tazmini talep edilmiş ise de, aynı taleple ilgili olarak Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi ile Balıkesir İdare Mahkemesine dava açıldığı ve her iki mahkeme tarafından birbirlerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği ve her iki görevsizlik kararının da kesinleştiği, böylelikle dava konusu hakkında Gömeç ( Kapatılan ) Asliye Hukuk Mahkemesi ile Balıkesir İdari Mahkemesi tarafından verilmiş ve kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması nedeniyle görev yönünden uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmakla uyuşmazlığın çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine dair takdiren aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.”şeklindeki gerekçesi ile uyuşmazlığın çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiş, karar davacı vekiline 30.04.2013 tarihinde, davalı vekiline 07.05.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili, Burhaniye Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 23.10.2013 tarihli kararında dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdiğini belirterek; adli ve idari yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur..

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU, Mehmet AKBULUT ’un katılımlarıyla yapılan 14.7.2014 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:

            Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; davacının ilk olarak Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, 4721 sayılı Kanun’un 1007 ve 1023. maddeleri gereğince uğradığı zararın davalıdan tazmini istemi ile dava açtığı, davanın Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 12.11.2008 gün ve 2008/145 Esas, 2008/159 Karar sayılı kararı ile davada idari yargının görevli olduğuna karar verildiği ve bu kararın kesinleşmesi üzerine davacının aynı istemlerle bu kez idari yargıda dava açtığı, Balıkesir İdare Mahkemesi’nin 13.10.2011 gün ve 2009/1096 Esas, 2011/1298 Karar sayılı kararı ile davada adli yargının görevli olduğu gerekçesi ile karşı görevsizlik kararı verdiği ve kararın kesinleştiği, bunun üzerine davacı tarafından tekrar Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldığı, Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun 11.06.2012 gün ve 347 karar sayılı kararı ile kapatılması üzerine dosyanın Burhaniye Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/383 esasına kaydedildiği, Mahkemenin 23.10.2012 gün ve 2012/383 Esas, 2012/484 Karar sayılı kararı ile, daha önce aynı taraflar arasında aynı konuya ilişkin olarak Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 12.11.2008 gün ve 2008/145 Esas, 2008/159 Karar sayılı kararı ve Balıkesir İdare Mahkemesi’nin 13.10.2011 gün ve 2009/1096 Esas, 2011/1298 Karar sayılı kararı nedeni ile oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi gerektiğini belirterek; dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdiği ve dava dosyasının bu şekilde davacı vekilinin 03.05.2013 tarihli talep dilekçesi ile olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemi ile mahkememize geldiği anlaşılmakla;

            Burhaniye Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 23.10.2012 gün ve 2012/383 Esas, 2012/484 Karar sayılı kararının bir görevsizlik kararı olmayıp, Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi’nin  12.11.2008 gün ve 2008/145 Esas, 2008/159 Karar sayılı kararı ve Balıkesir İdare Mahkemesi’nin  13.10.2011 gün ve 2009/1096 Esas, 2011/1298 Karar sayılı kararı nedeni ile oluşan görev uyuşmazlığının giderilmesi talebi olduğu, bu nedenle görev uyuşmazlığına konu istemin Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi’nin  12.11.2008 gün ve 2008/145 Esas, 2008/159 Karar sayılı kararı ve Balıkesir İdare Mahkemesi’nin  13.10.2011 gün ve 2009/1096 Esas, 2011/1298 Karar sayılı kararı yönünde değerlendirilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.

Bu itibarla adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa"nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi"ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ve Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,  davacının tapu kayındaki tescile güvenerek satın aldığı Ulubeyler Köyü 242 Ada 79 parsel sayılı taşınmazın, Maliye Hazinesi’nin talebi üzerine Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2004/10 Esas, 2004/49 Karar sayılı kararı ile tapusunun iptal edilerek Maliye Hazinesi adına tescil edilmesi sonucu uğradığı zararın tazmini istemine ilişkindir.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ‘Amaç’ başlıklı 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacı, ülke koordinat sistemine göre memleketin kadastral veya topoğrafik kadastral haritasına dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukukî durumlarını tespit etmek suretiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmak, mekânsal bilgi sisteminin alt yapısını oluşturmaktır.” şeklindeki düzenleme ile  kadastro çalışmaları ile ülkenin kadastro ve topoğrafik haritasının belirlenmesinin amaçlandığı ortaya konulmuştur. 

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ‘ Kadastro Tutanaklarının Kesinleşmesi ve Hak Düşürücü Süre” başlıklı 12. maddesinde; “30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesinleşir.

 Kadastro müdürü tarafından onaylanarak kesinleşen tutanaklar ile kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararları; kesinleşme tarihleri tescil tarihi olarak gösterilmek suretiyle en geç 3 ay içinde tapu kütüklerine kaydedilir.

 Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. ( iptal cümle: Anayasa Mah.12.5.2011 Tarih ve 2009/31 E. 2011/77 K. s.k.)

 Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları, işleme tabi kayıt niteliğini kaybederler. Bu kayıtlara dayanılarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinde işlem yapılamaz.

 Kesinleşmemiş tutanaklar herhangi bir nedenle tapuya tescil edilmişse, iddia ve taşınmazın niteliğine bakılmaksızın, taşınmazı tescil tarihinden itibaren 20 yıl müddetle malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduranlar ile bunların akdi ve kanuni halefleri açılmış ve açılacak olan davalarda medeni kanunun tapuya itimat prensibinden yararlanırlar.” denilmek sureti ile kadastro ekiplerince, ülkenin kadastro ve topoğrafik sınırlarının belirlenmesi amacı ile oluşturulan tespitlerin askıya çıkartılacağı ve 30 günlük askı süresince dava açılmaması durumunda bu tespitlerin kesinleşeceği ve tapu siciline kaydedilecekleri belirtilmiştir.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ‘Zaman Bakımından Görev ve Yetki” başlıklı 26. maddesinde;” Kadastro Mahkemesi;

 A) 10 uncu maddeye göre kadastro komisyonu tarafından gönderilen tutanaklara ait davaları,

B) 11 inci maddede belirtilen askı ilanı içinde açılan davaları

C) Mahalli hukuk Mahkemelerinden 27 nci madde uyarınca Kadastro Mahkemesine devredilen dava ve dosyaları,

D) Kadastro Mahkemelerine dava açıldıktan sonra, tesbitten önceki haklara dayanarak, asli müdahil olarak katılanların iddialarına dair uyuşmazlıkları,

İnceler ve karara bağlar.

Değişik fıkra: 22/02/2005 - 5304 S.K./7.mad) *1* Kadastro mahkemelerinde görülen davalarda, 3533 sayılı Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile Halli Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz.

Kadastro mahkemesinde görülmekte olan bir dava konusu taşınmaz mal, 40 ıncı madde uyarınca başkasına devredildiği takdirde, davaya devralan devam eder.

Kadastro mahkemesinin yetkisi her taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağının düzenlendiği günde başlar. Bu yetkiyi bölgenin idari sınırları belli eder. Yeni ilçe kurulup, teşkilatlanarak faaliyete geçmesi hali hariç, idari kuruluşta yapılan değişiklik sebebiyle daha sonra başka bir bölgeye bağlanan taşınmaz mallara ilişkin uyuşmazlıklar, kadastroya başlama gününde yetkili olan kadastro mahkemesi tarafından karara bağlanır.” şeklindeki düzenleme ile, kadastro tespit tutanaklarının askı ilanı içinde açılan davalarına Kadastro Mahkemesi’nde bakılacağı, bunların kesinleşmesinden sonra açılacak davaların ise Kadastro Mahkemesi’nin görev alanı dışında olduğu açıkça belirtilmiştir.

            Aynı Kanunun “Kamu Malları” başlıklı 16. maddesinde; “Kamunun ortak kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerlerle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden:

            A) Kamu hizmetinde kullanılan, bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan resmi bina ve tesisler, (Hükümet, belediye, karakol, okul binaları, köy odası, hastane veya diğer sağlık tesisleri, kütüphane, kitaplık, namazgah, cami genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar ve bahçeler ve boşluklar ve benzeri hizmet malları) kayıt, belge veya özel kanunlarına göre Hazine, kamu kurum ve kuruluşları, il, belediye köy veya mahalli idare birlikleri tüzelkişiliği, adlarına tespit olunur.

            B) Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır.

            Bu sınırlandırma tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirlenen taşınmaz mallar, özel kanunlarında yazılı hükümler saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu teşkil etmezler.

            Yol, meydan, köprü gibi orta malları ise haritasında gösterilmekle yetinilir.

            C) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kayalar, tepeler, dağlar (bunlardan çıkan kaynaklar) gibi, tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerler ile deniz, göl, nehir gibi genel sular tescil ve sınırlandırmaya tabi değildir, istisnalar saklıdır.

            D) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel kanunları hükümlerine tabidir.” denilmek sureti ile kadastro tespiti sırasında sınırlandırmaya tabi tutulacak kamu malları hakkında özel düzenlemeler yapılmıştır.

            Aynı Kanunun “Hazine Adına Tespit ” başlıklı 18. maddesinde; “Yukarıdaki maddelerin hükümleri dışında kalan ve tescile tabi bulunan taşınmaz mallar ile tarım alanına dönüştürülmesi veya ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerler Hazine adına tespit olunur.

            Orta malları, hizmet malları, ormanlar ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile kanunları uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez.” şeklindeki düzenleme ile hazine adına tescili gereken malların kazandırıcı zaman aşımı yolu ile iktisap edilmeyeceği açıkça belirtilmiştir.

            Diğer taraftan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun, Tapu Sicili ile ilgili hususların gösterildiği bölüme ilişkin 997.maddesinde; “Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur.

            Tapu sicili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye defteri ve belgeler ile plânlardan oluşur.

            Sicilin örneği, nasıl tutulacağı ve yardımcı siciller tüzükle belirlenir.”hükmüne,             

            Aynı Kanunun “Sorumluluk” başlıklı 1007.maddesinde,“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

            Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.  

            Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” hükmüne yer verilmiş;   

 Tescilin koşullarının gösterildiği 1013.maddesinde ise, “ Tescil, tasarrufa konu olan taşınmaz malikinin yazılı beyanı üzerine yapılır.

Edinen kimse, kanun hükmüne, kesinleşmiş mahkeme kararına veya buna eşdeğer bir belgeye dayanıyorsa, bu beyana gerek yoktur.

Bir aynî hakkı tescilden önce kazanan kimse, gerekli belgeleri ibraz ederek tescili isteyebilir.” hükmü yer almıştır.

İyi niyetli üçüncü kişiler yönünden tescilin etkilerini düzenleyen 1023. maddesinde ise;Tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” denilmek sureti ile de istisnai bir düzenlemeye yer verilmiştir.

Yine aynı kanunun 1027. maddesinde; “İlgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir.

Düzeltme, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde de olabilir.

Tapu memuru, basit yazı yanlışlıklarını, tüzük kuralları uyarınca re"sen düzeltir.” hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu"nun "idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2 nci maddesinin 1"inci bendinde de; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları dava muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri olarak sayılmıştır.

Tüm bu yasal mevzuat çerçevesinde dava dosyası içeriği incelendiğinde, davaya konu taşınmazın, Balıkesir İli Gömeç İlçesi Ulubeyler Köyü kadastro tespiti çalışmaları sırasında dava dışı E.Ç. adına,  zilyetlik sebebine dayalı olarak tespit edildiği, buna ilişkin kadastro tespit tutanağının 02.03.1999 ile 01.04.1999 tarihleri arasında 1 ay süre ile askı ilanına çıkartıldığı, belirtilen süre içinde kadastro ilanına karşı itiraz edilmediği ve dava açılmadığı, bu nedenle dava konusu taşınmazın 02.04.1999 tarihinde kesinleştiği kabul edilerek Tapu Kütüğünün 2366 numaralı sayfasında E.Ç. adına tescil edildiği, E.Ç.’nin  18.12.2000 tarihinde söz konusu taşınmazı  Hayri kızı Dilek Halise Şahin’e sattığı, dava konusu alanda yapılan kadastro çalışmaları sırasında hazine arazilerinin usulsüz olarak kişiler adına tespit edilip,  3. kişilere satıldığı yönündeki ihbar üzerine dava konusu taşınmaz da dahil bir kısım taşınmazlar hakkında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü müfettişlerince  inceleme başlatıldığı, Maliye Hazinesi tarafından da dava konusu taşınmaz hakkında tapu iptal ve tescil davası açıldığı, Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27.04.2004 gün ve 2004/10 Esas, 2004/49 Karar sayılı kararı ile Maliye Hazinesi’nin isteminin kabul edildiği ve dava konusu 242 Ada 79 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile Maliye Hazinesi adına tesciline karar verildiği, bu kararın Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 27.12.2004 gün ve 2004/14079 Esas, 2004/14481 Karar sayılı kararı ile onandığı ve  taraflarca süresinde karar düzeltme yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği, bunun üzerinde taşınmaz uhdesinden çıkan davacı tarafından, tapu sicilindeki kayda güvenerek iktisap ettiği taşınmazın mahkeme kararı üzerine maliye hazinesi adına tescil edilmesi nedeni ile uğradığı zararın tazmini istemi ile dava açıldığı anlaşılmıştır.

            Görüldüğü üzere dava konusu olayda, kadastro tespiti sırasında 3402 sayılı Kanununun 16/C maddesi ve 18. maddesi uyarınca Maliye Hazinesi adına tespit edilmesi gereken dava konusu taşınmazın, nizasız fasılasız zilyetlik nedeni ile kişi adına tescil edildiği ve tapu sicilindeki kaydın bu şekilde oluştuğu, daha sonra davacının tapu kaydındaki bu tescile güvenerek dava konusu taşınmazı satın aldığı, durumun fark edilmesi üzerine açılan dava neticesinde taşınmazın maliye hazinesi adına tescilinin sağlandığı, davacının bu şekilde uğradığı zararın tazminini istediği anlaşılmakla; her ne kadar olayda, kamu kurumunun kamu görevinin ifası sırasında bu görevden doğan bir zararın ve bu zararın tazmini söz konusu ise de; Kanunların öngördüğü bazı durumlarda kamu hizmetinin özelliği ve gerekleri gözetilerek yine Kanunlarla istisnalar getirilmiş ve Devlete bu gibi durumlarda da özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluk yüklenmiştir.

            4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesi de bu istisnalardan birini oluşturmaktadır.

            Uyuşmazlık Mahkemesi"nin 31.1.1979 gün ve E:1978/32,K:1979/5; 28.9.1992 gün ve E:1992/13,  K:1992/30 sayılı kararlarında da; -aynı nitelikte hükmün yer aldığı ve yürürlükten kaldırılan- 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin 917. maddenin istisna maddesi olduğuna değinilerek tapu sicilinin tutulmasından doğan zarardan Devletin özel hukuk ilkeleriyle sorumlu olduğu belirtilmiştir.

            Bu itibarla, dava konusu zararın tapu kadastro işlemlerinin gereği gibi yerine getirilmemesinden kaynakladığı, Devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan bir zararın oluştuğu ve bu zararın tazmininin Devletten istenebileceği, kadastro uygulamasından kaynaklanan sorumluluğun da 4721 sayılı Kanun"un 1007. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle bu davanın adli yargıda çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan bu nedenlerle Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 12.11.2008 gün ve 2008/145 Esas, 2008/159 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Gömeç Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 12.11.2008 gün ve 2008/145 Esas, 2008/159 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 14.7.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

.

 

Başkan

            Serdar 

      ÖZGÜLDÜR

Üye

Eyüp Sabri 

BAYDAR

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

      Üye

                 Ali

             ÇOLAK

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU                     

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

 

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi