11. Hukuk Dairesi 2015/7011 E. , 2016/1045 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ...FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
.
Taraflar arasında görülen davada ...Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 19/02/2015 tarih ve 2014/5-2015/36 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin 1976 yılından beri kullandığı, tüm dünyaya pazarladığı, üstün ve gerçek hak sahibi olduğu ve ilgili sektörde son derece tanınmış bir marka haline getirdiği ""..."" ibareli markanın aynısının ve ayırt edilemeyecek derecede benzer logosunun davalı tarafça marka olarak TPE nezdinde tescil ettirildiğini, müvekkilinin markasından haberdar olan davalının kötü niyetli olduğunu, 556 sayılı KHK 8/III maddesine göre müvekkilinin marka üzerindeki haklarının Türkiye’de de öncelikle korunması gerektiğini, markanın aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanının çekirdek unsurunu oluşturduğunu belirterek davalının ""..."" ibareli markalarının hükümsüzlüğüne, markanın reklam ve iş evrakı üzerinde ya da ticari faaliyetler sırasında kullanılmasının önlenmesine, markayı taşıyan malların ve ambalajların, reklam ve tanıtım vasıtalarının imalinin, satışının, dağıtımının, ithalinin ve ihracının yurt içinde ve yurt dışında satışa sunulmasının önlenmesine, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin 22/07/1999 tarihinde ilk tescil başvurusu yaptığını, markaların hükümsüzlüğünün markanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde istenebileceğini, kullanıma uzun süre sessiz kalan davacının dava açmasının TMK"nın 2. maddesine aykırı olduğunu, müvekkilinin 1999 tarihinden itibaren markasını sektörün bilinen maruf markaları arasına sokabilmek ve tanınmış hale getirebilmek için yatırımlar yaptığını, markaya tüketici nezdinde ayırt edicilik kazandırdığını, davacı markasının tanınmış marka olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre; daha öncesinde yapılan yargılama neticesinde davacı markasının sektörel bazda bilinir olduğu, bu durumdan haberdar olan davalının marka tescilinin iyi niyetli olmadığı gerekçesiyle davalı adına tescilli “...” ibareli markaların hükümsüzlüğüne karar verildiği, söz konusu kararın davalı vekilinin temyizi üzerine dairemizce yapılan inceleme neticesine onanmasına karar verildiği, davalı vekilince bu karara karşı karar düzeltme başvurusunda bulunulması üzerine ise davacı markasının hükümsüzlüğü istenilen markanın başvuru tarihi
itibariyle tanınmış marka olup olmadığının belirlenmesi, sonrasında başvuru tarihi itibariyle davalının kötü niyetli olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekirken sektörel tanınmışlıktan bahisle davalının kötü niyetli olduğu sonucuna varılarak davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olmadığı belirtilmek suretiyle bozulduğu, mahkemece bozma ilamına uyularak bu doğrultuda bilirkişi raporu alınması yoluna gidildiği, alınan bilirkişi raporunda davacı markası ve ürünlerinin davalının tescil başvurusu öncesinde tanınmış marka düzeyine ulaştığı, Türk firmalarınca davacının Türkiye Distribütörü olmak için davalıya başvurularda da bulunulduğu, davalı şirket ile aynı grupta yer alan ... A.Ş. tarafından da 17.02.2000 tarihinde benzer bir başvuru yapıldığı, davalının davacı markasını aynen tescil ettirdiği, dilimizde bir anlam ifade etmeyen markanın seçilmesinin tesadüfi olmadığı, bu nedenle davalı tescilinin kötü niyetli olduğu gerekçesiyle davalı adına TPE nezdinde tescilli 99-011966 sayılı “...”, 2005-00661 sayılı “...+...”, 2005-00654 sayılı “...+...”, 2005-00653 sayılı “...+...”, ve 2005-00660 sayılı “...+...” ibareli markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, 19.1.2012 tarihli ara karar uyarınca verilen tedbirin hükmün kesinleşmesine kadar devamına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 1,50 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 08/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.