18. Ceza Dairesi 2016/18989 E. , 2017/1188 K.
"İçtihat Metni"
Hakaret suçundan sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 1.500,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına dair Çanakkale (kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 06/11/2013 tarihli ve 2013/64 esas, 2013/774 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içinde kasten bir suç işlemesi üzerine hükmün açıklanmasına, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 1.500,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Çanakkale 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/07/2016 tarihli ve 2016/431 esas, 2016/736 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 19/12/2016 gün ve 395458 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/11. maddesinde düzenlenen “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.” şeklindeki hükme göre, mahkemece duruşma açılmasını müteakip, sanığın celp edilmesi, varsa diyecekleri sorulup, anılan fıkra uyarınca değerlendirme yapıldıktan sonra hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın “hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlığını taşıyan 231. maddesinin 1. fıkrasında "Duruşma sonunda, 232. maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak, gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır." 2. fıkrasında "Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir." 4. fıkrasında "Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir." 11.fıkrasında “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.” hükümleri yer almaktadır.
5271 sayılı CMK’nın 191. maddesinde duruşmaya başlanmasına ilişkin kurallar ile sanığın sorgusunun nasıl icra edileceğine ilişkin hükümlere yer verilmiş, anılan Kanunun 193/1. maddesinde ise, kanunun ayrık tuttuğu haller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılamayacağı belirtilmiştir. Kanunun ayrık tuttuğu hallere ise 5271 sayılı Kanun’un 193/2 ve 195. maddelerinde yer verilmiştir. Bu hükümler yüz yüze yargılama ilkesinin istisnasını oluşturmakta ise de, somut olayda uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
Savunma hakkı Anayasamızın 36. maddesinde güvence altına alınarak, herkesin meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.10.2010 gün ve 11/133-184 sayılı kararında da belirtildiği üzere, ceza yargılamasında savunma, yargılamanın sonucunda verilen ve iddia ile savunmanın değerlendirilmesinden ibaret olan, hükmün doğru olmasını sağlar. Bu yönüyle, geniş bir bakış açısı ile değerlendirilmesi gereken savunma hakkı, susma, soru sorma, kendi aleyhine işlemlere katılmama, tercümandan yararlanma, kanıtların toplanmasını isteme, duruşmada hazır bulunma, müdafiiden yararlanma gibi hakları içerir.
İncelenen dosyada; sanığın hakaret suçundan 75 gün karşılığı 1.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına 06.11.2013 tarihinde karar verildiği, sanığın beş yıllık denetim süresi sona ermeden 05.07.2015 tarihinde yaralama suçunu işlediği ve bu suçtan kurulan mahkumiyet hükmü kesinleştiğinde mahkemesine ihbar yazısı gönderildiği görülmektedir. İhbar yazısı üzerine Çanakkale 5.Asliye Ceza Mahkemesi, tensip zaptı düzenlemek suretiyle duruşma açılmadan ve sanık duruşmaya davet edilmeden, sanığın savunmasını almayarak önceki mahkumiyet hükmünü açıklamıştır. Sanığa ait mahkumiyet kararı, açıklandığı 26.07.2016 tarihinden itibaren hukuki sonuç doğurmaya başlayacağı için açıklanması yönünden CMK"nın 231/1-4-11.fıkralarında öngörülen yönteme bağlıdır. Bu nedenle duruşmaya çağrılmayan sanığın oluşan yeni durum ve cezanın kişiselleştirilmesi uygulaması nedeniyle savunmasının alınması gerekmektedir. Ayrıca maddedeki yaptırımların yalnızca adli para cezası veya müsadereyi içermemesi nedeniyle CMK’nın 195. maddesinin uygulanma koşulu da bulunmamaktadır. Bu suretle, dosya kapsamında duruşma açılarak, sanığa duruşmaya gelmediği takdirde hakkında karar verileceğini belirten meşruhatlı davetiye gönderilmelidir. Sanığın, savunması alınmadan dosya üzerinde yapılan incelemeyle yetinilerek, mahkumiyet hükmünün açıklanmasına karar verilmesi, sanığın savunma hakkının kısıtlanmasına yol açacaktır. Bu nedenle mahkemenin yukarıda belirtilen yasal hükümleri gözetmeden dosya üzerinde verdiği tensip kararı ile kurulmuş mahkumiyet hükmü hukuka uygun bulunmamıştır.
Sonuç ve Karar:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- Hakaret suçundan sanık ... hakkında, Çanakkale 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/07/2016 tarihli ve 2016/431 esas, 2016/736 sayılı kararının, CMK’nın 309.maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- Savunma hakkının kısıtlanmasına yönelik bozma kararı doğrultusunda, anılan Kanun maddesinin 4/b fıkrası uyarınca yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine, 06.02.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.