9. Hukuk Dairesi 2009/9593 E. , 2010/2288 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA :Davacı, ücret, fazla mesai, ulusal bayram, genel tatil, hafta sonu,
ikramiye ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı gönderdiği 9.10.2006 tarihli ihtarname ile işvereni temerrüde düşürmüştür.Dava dilekçesin de de dava konusu yaptığı fazla çalışma ,ikramiye, hafta tatili, ücret ,ulusal bayram genel tatil alacaklarına temerrüt tarihinden faiz yürütülmesini istediğine göre adı geçen işçilik alacaklarına temerrüt tarihinden faiz yürütülmemesi hatalıdır.
3-Davacı işçi, 2.2.2006—30.9.2007 yürürlük tarihli belirli süreli hizmet akdi ile çalışırken 29.9.2006 tarihinde akdin işverence haklı bir neden gösterilmeksizin feshedildiğini ileri sürerek bakiye süre ücret alacağının hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı işveren davacının üretim hattında bulunan fırına ait sekmentleri siparişe bağlamak için gerekeni yapmaması, ihmal ve kayıtsızlığı nedeniyle yatırımın tamamlanma süresinin uzamasına sebebiyet vermesi ,şirketi maddi manevi zarara sokması nedeniyle akdin haklı nedenle feshedildiğini savunmuştur.
Mahkemece fesih nedenlerinin somut delillerle ispat edilemediği gerekçesiyle feshin haklı nedene dayanmadığı gerekçesiyle bakiye süre ücret alacağı % 10 indirim yapılarak kabul edilmiştir.
Karar her iki tarafca temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce feshi halinde işverence ödenmesi gereken kalan süreye ait ücret konusunda toplanmaktadır.
Borçlar Kanununun 325. maddesinde, “İş sahibi işi kabulde temerrüt ederse, işçi taahhüt ettiği işi yapmaya mecbur olmaksızın mukaveledeki ücreti isteyebilir” şeklinde kurala yer verilerek işçinin kalan süre ücretini talep hakkı olduğu belirlenmiştir. Bakiye süre ücretinin istenebilmesi için iş sözleşmesi, işverence feshedilmiş olmalıdır. Öte yandan, iş sözleşmesinin feshinin haklı bir nedene dayanmaması gerekir. İşverenin feshi, 4857 sayılı İş Kanununun 25. maddesinin ilk bendinde yazılı olan sağlık sebeplerine, ikinci bentte sözü
edilen ahlak ve iyiniyet kuralları ile benzerlerine uymayan hallere ve üçüncü bentte öngörülen zorlayıcı sebeplere dayanması durumunda işçiye sözleşmenin kalan süresine ait ücretler bakımından talep hakkı doğmaz.
4773 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 15.3.2003 tarihi sonrasında İş Hukukunda “geçerli fesih” kavramı da yerini almıştır. Her ne kadar anılan fesih, gerek 4773 sayılı yasa ve gerek 4857 sayılı İş Kanununda belirsiz süreli iş sözleşmeleri için öngörülmüş olsa da, belirli süreli iş sözleşmesi bakımından da geçerli nedenin sonuçlarının tartışılması gerekir. Geçerli neden ister, işletmenin ve işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklansın ya da işçinin yeterliliği ve davranışlarına dayansın belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce işverence feshi için gerekçe oluşturmamalıdır. Gerçekten, belirli süreli iş sözleşmesi düzenleyerek taraflar fesih iradelerini sürenin sonuna kadar askıya almış sayılmalıdır. Bu itibarla geçerli nedenlerin varlığına rağmen belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçinin iş sözleşmesi süresinden önce haklı bir neden olmaksızın feshedildiğinde kalan süreye ait ücretinin ödenmesi gerekir.
Belirli süreli iş sözleşmesinde, feshin Borçlar Kanunun 117. maddesinde sözü edilen ifa imkansızlığına dayanması halinde bakiye süre ücreti ödenmesi gerekmez.
İfa imkansızlığı; edimin içeriği değişmeksizin borcun aynen yerine getirilmesinin olanaksız hale gelmesi olarak açıklanabilir.
İşçinin iş görme edimini ifa edememesi, işverenin temerrüdünden kaynaklanmaktadır. O halde sanki sözleşme devam ediyormuş gibi kalan süreye ait ücret ve diğer hakların ödemesi gerekecektir. İş Hukukunda ücret kural olarak çalışma karşılığı ödenir. Aksinin kanunda öngörülmesi yada taraflarca açık biçimde kararlaştırılması gerekir.
O halde bakiye süre ücreti için 4857 sayılı İş Kanununun 34. maddesinde öngörülen özel faizin uygulanması söz konusu olmaz. Çünkü eylemli çalışmanın karşılığı değildir. Sosyal Sigortalar Kurumuna bakiye süre ücreti içinden bakiye süreye dair pirim ödemesi de gerekmez.
Borçlar Kanunun 325. maddesine göre, işçinin, sözleşme kapsamındaki işi yapmaması sebebiyle tasarruf ettiği miktar ile diğer bir işten elde ettiği gelirleri veya kazanmaktan kasten feragat ettiği şeyler kalan süreye ait ücretler toplamından indirilmelidir. Bu konuda gerekli araştırmaya gidilmeli, işçinin sözleşmenin feshinden sonraki dönem içinde başka bir işten gelir elde edip etmediği, ya da iş arayıp aramadığı araştırılarak sonuca gidilmelidir.
İşçiye belirli süreli iş sözleşmesinin varlığına rağmen ihbar tazminatı ödenmişse, bu tutarın, bakiye süre ücretinden hak kazanılan miktardan indirilmesi gerekir. Daha açık bir ifadeyle mahsup işlemi, bakiye süre ücretinden gerekli indirimler yapıldıktan sonra kalan tutar üzerinden gerçekleştirilmelidir (Yargıtay 9.HD. 16.6.2008 gün 2007/ 16098 E, 2008/ 15750 K.).
Somut olayda ....bilirkişi raporunda 1 yıl 1 günlük bakiye süre ücreti, davacının çalışmamasından ötürü bakiye sürede yaptığı veya feragat ettiği yol ve yemek gibi masraflarının indirimi anlamında % 10 indirim yapılarak hesaplanmış mahkemece rapordaki hesaplama doğrultusunda 53.564 TL olarak aynen kabul edilmiştir.
Davalı işyerinde yatırım mühendisi olarak önemli bir projede çalışmış nitelikli işçi sıfatını taşıyan davacının iş sözleşmesinin feshinden sonra başka bir işyerinde çalışarak gelir elde edip etmediği hususu yukarıda belirtilen Dairemizin ilke kararı doğrultusunda araştırılmamıştır.Yazılı şekilde araştırma yoluna gidilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır.
4-Davacı davalı işyerinde ikramiye ödendiğini belirterek ödenmeyen ikramiyelerinin hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı ise taraflar arasındaki sözleşme de ikramiye ödeneceği yönünde bir düzenleme bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemece istek hüküm altına alınmıştır.
Davacı ile düzenlenen iş sözleşmesinde davacıya ikramiye ödeneceğine ilişkin bir madde söz konusu değildir.Dinlenen davacı tanığı da davacıya ikramiye ödenip ödenmediğini bilmediğini belirtmiştir .Davalı tanığı ise sözleşmesinin düzenlenirken kendisi ile benzer konumda ki makine bakım şefinin ikramiyeli yıllık ücretinin 12 aya bölünmesi suretiyle bulunan ücret üzerinden anlaşmaya varıldığını , davacı gibi çalışan mühendislerin ücretlerinin de bu şekilde belirlendiğini,bu projede çalışan hiçbir işçiye ikramiye ödenmediğini ifade etmiştir .30.1.2006 tarihli şirket içi yazışma da göreve başlayacak olan davacının ücretinin yıl da 12 defa ikramiye ödemesi yapılmayacak şekilde 5200 TL olarak sözleşme hazırlanması istenmiştir.Davalı işveren davacı ile aynı projede mühendis olarak belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışanların ikramiye almadıklarını belirtmiştir.
Buna göre Mahallinde keşif yapılıp işyeri kayıtları yerinde incelenerek davacı ile aynı-eşit konumda çalışan işçilere ne şekilde ücret ödendiği ,miktarı, ikramiye ödemesi olup olmadığı,ödeniyorsa ne şekilde ve ne miktarda ödeme yapıldığı araştırılmalıdır.Yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmeside hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05/02/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.