17. Hukuk Dairesi 2014/13565 E. , 2017/4847 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar ..., ..., ... mirasçısı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkiline işyeri sigortasıyla sigortalı işyerinin üst katında bulunan dairenin su borusunun patlaması sonucu sızan suyun havalandırma boşluğundan işyerine sızması sonucu sigortalısına 09.08.2010 tarihinde 7.603,00 TL hasar tazminatı ödediğini, davalı ... ve ...’in üst kattaki dairenin maliki, ...’nin intifa hakkı sahibi, ...’nin kiracısı olduğunu beyanla, ödenen 7.603,00 TL’nin olay tarihi olan 13.07.2010 tarihinden işleyecek reeskont faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kabulü ile 7.603 TL tazminatın 13.07.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalılar ..., ..., ... mirasçısı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava işyeri sigortasından kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Bir davada taraf ehliyeti dava şartlarından (HMK m. 114/1-d) olup taraf ehliyeti ise medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olmakla mümkündür (HMK m. 50). Medeni
haklardan yararlanma, yani hak ehliyeti tam ve sağ doğum koşuluyla ana rahmine düşme anında başlayıp, kişinin ölümüne kadar devam eder (TMK m. 28). Bu nedenle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar davanın erteleneceği; bununla beraber hâkimin, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebileceği öngörülmüştür (HMK m. 55; HUMK m. 41). Ne var ki, Kanun’da ölü kişiye karşı dava açılması halinde nasıl davranılacağı gösterilmemiştir.
Kural olarak ölü kişi adına ve ölü kişiye karşı dava açılması olanağı bulunmamaktadır. Aynı şekilde kural olarak ölü kişi aleyhine dava açılması halinde davanın mirasçılara yöneltilmesine de olanak yoktur. Zira yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Esasen dava açarken davacının davalının bu ehliyet durumunu araştırması beklenir. Ne var ki davacının davalının ölü olduğunu bilmemesi kimi zaman hataya dayalı olabilir. Nitekim HMK’nun 124. maddesinde; “ Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu maddenin gerekçesinde de vurgulandığı üzere, taraf değişikliğini mutlak olarak davalının rızasına bağlamak yargılama ilişkisini katı bir forma bağlayacaktır ki, bu da yargılamaya hakim olan ilkelerden “usul ekonomisi ilkesi” (HMK m. 30) ile bağdaşmaz.
Şu halde davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır. (HGK 11.09.2013 tarih 2013/14-612 E. 2013/1297 K.)
Somut olayda dava HMUK döneminde açılmış olup yargılama sırasında 6100 Sayılı HMK yürürlüğe girmiştir. Davalılar ... ve ... dava açılmadan önce, davalı ... ise karar tarihinden sonra, tebligat tarihinden önce vefat etmiştir. Adı geçen davalılar bakımından dava dilekçesi 6100 Sayılı HMK’nın yürürlük tarihinden sonra muhtara tebliğ edilmiş olup işyeri sigortacısı olan davacının adı geçen malik ve intifa hakkı sahibi olan davalıların öldüğünü tespit edememesinin kabul edilebilir bir yanılgı olduğunu kabul etmek gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) taraf ehliyetini düzenleyen 50. maddesinde, "medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu,", "Türk Medeni Kanunu"nun 28. maddesinde de "kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayacağı ve ölümle sona ereceği," düzenlenmiştir.
Ölüm ile kişilik hakları ve vekillik ilişkisi son bulduğundan dava tarihinden önce ve gerekçeli kararın tebliği tarihinden önce öldüğü anlaşılan davalılar ..., ... ve ...’un mirasçılarının davaya dahil edilmesi veya mirasçılarından alınan vekaletname ibraz edilmesi ve taraf teşkilinin sağlanması suretiyle yargılamaya devam edilmesi gerekirken bu eksiklikler tamamlanmadan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davalılar ..., ..., ... mirasçısı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar ..., ..., ... mirasçısı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre davalılar ..., ..., ... mirasçısı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar ..., ..., ... mirasçısı ..."a geri verilmesine 2.5.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.