
Esas No: 2017/594
Karar No: 2020/789
Karar Tarihi: 20.10.2020
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/594 Esas 2020/789 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
(Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Manavgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesince (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 07.01.2015 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı bankanın Manavgat şubesinden 20.03.2012, 27.02.2013, 25.08.2010, 20.01.2011, 21.03.2013 ve 26.06.2013 tarihlerinde kullanmış olduğu krediler nedeniyle davalı bankanın toplam 3.982,36TL haksız kesinti yaptığını ileri sürerek bu meblağın kesinti tarihlerinden hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 10.04.2015 havale tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 5.491,95TL’ye yükseltmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 26.01.2015 havale tarihli cevap dilekçesinde; göreve ilişkin itirazının yanında, yapılan kesintilerin sözleşme kapsamında kalması nedeniyle usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Manavgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) 05.05.2015 tarihli ve 2015/11 E., 2015/234 K. sayılı kararı ile; davalı bankanın toplam 3.964,95TL kesinti ile bu kesintilerden dolayı fazladan kullandırılan kredi anaparası üzerinden 1.527,00TL fazladan faiz tutarı kesintisi yaptığının anlaşıldığı, davalının yaptığı bu kesintilerin gerçek bir hizmete dayanmayan ve haksız şart niteliğinde olduğu, mülga 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK)’larda açıkça bu tür sözleşmelerde haksız şart olarak kabul edilebilecek hususların tüketici ile müzakere edilip edilmediği yönünde bir uyuşmazlık var ise bunun ispat yükümlülüğünün satıcı/sağlayıcıya yüklendiği, banka tarafından alınan ücretlerin gider olarak harcandığına dair herhangi bir fatura veya makbuz da ibraz edilmediği, bankanın tüketiciden aldığı ve dava edilen ücretin haksız şart niteliğinde olup gerçek bir hizmete dayanmadığı, kesintinin yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 3.964,95TL komisyon ve ücretler kesintisi ile bu kesintiler dolayısıyla kullandırılan krediden alınan 1.527,00TL faiz olmak üzere toplam 5.491,95TL"nin dava tarihinden itibaren işleyen ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 02.09.2015 tarihli ve 2015/24391 E., 2015/24441 K. sayılı kararı ile; “…1-Davacı, kullandığı krediler nedeniyle kendisinden haksız yere kesilen 3.982,36 TL ile 1.527 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.491,95 TL nin tahsili istemiyle eldeki davayı açmış, Mahkemece de davanın kabulüne, 5.491,95 TL nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş bulunulmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 117. maddesi uyarınca muaccel bir borcun borçlusu ancak alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Muaccel hâle gelmiş bir borçtan dolayı alacaklının herhangi bir ihtarı yoksa anılan yasa maddesi uyarınca faize ancak icra takibi var ise takip tarihinden, yok ise dava tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekir. Dava konusu olayda, davacı dava tarihinden önce ihtarname çekerek davalıyı temerrüde düşürdüğünü iddia ve ispat etmemiştir. Bu itibarla davacının işlemiş faizi talep etmesine olanak yoktur. Mahkemece, değinilen bu yön gözetilerek talep edilen işlemiş faizin reddine karar verilmesi gerekirken, işlemiş faizin de kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.”gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Manavgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) 02.02.2016 tarihli ve 2015/707 E., 2016/49 K. sayılı kararı ile; davalı banka tarafından toplam 3.964,95TL kesinti yapıldığı, bu kesintiler yönünden Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin bir bozmasının olmadığı, sadece faiz yönünden hükmün bozulduğu, ancak kabul edilen 1.527,00TL faizin yapılan kesintilere, kesinti tarihinden itibaren işletilmiş faiz olmadığı, bu faizin davacının kredi kullanır iken dosya masrafı olarak kesilen miktarların kullanılan kredi içerisine katılıp, yüksek miktarda kredi kullanılması ve bu nedenle bu miktar üzerinden ödeme planında hesaplanan faiz miktarlarından ibaret olduğu, yani bu 1.527,00TL"lik miktarın davacının ödeme planına faiz olarak yansıtılan ve bu faizin de dosya masrafları adı altında kesilen miktarlar üzerinden hesaplanan faiz olduğu, böylece aslı haksız olan kesintinin ferisinin de haksız olacağı ilkesi uyarınca bu miktarın da haksız yere davacıdan alındığının anlaşıldığı, bu nedenle bilirkişi tarafından hesaplanan ve miktarı tespit edilen bu faiz miktarının da ödeme planından düşürülmesi gerektiği ve davalı banka bu miktarları tüketici davacıdan tahsil ettiğine göre bunların davacıya iadesinin gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davalıdan tahsiline karar verilen 1.527,00TL faiz bedelinin, davacı ... kullanırken masraf adı altında yapılan kesintilerin kullanılan kredi içerisine katılması suretiyle yüksek miktarda kredi kullandırılması neticesinde ödeme planına yansıtılan faiz mi yoksa kesintilerin yapıldığı tarihlerden itibaren işletilmiş faiz mi olduğu, burada varılacak sonuca göre anılan bedelin davalıdan tahsilinin uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlığın sadece 1.527,00TL faiz bedeline ilişkin ve direnme kararı tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırının 2.190,00TL olması dikkate alındığında, direnme kararının miktar itibariyle temyiz incelemesine tâbi tutulmasının mümkün olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
13. 01.10.2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanun’un 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada bir kısım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için HMK’da geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
14. Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi;
(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hâllerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
15. Yukarıdaki madde metninden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilmiş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
16. Bilindiği üzere, 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı HUMK’nın 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1. maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanun’lara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
17. 16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
18. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
19. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; toplam 5.491,95TL haksız kesintinin tahsil edildiği eldeki davada, Yerel Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; Özel Daire tarafından sair temyiz itirazları incelenmeksizin, 1.527,00TL işlemiş faiz alacağının reddine karar verilmesi gerektiği yönünde bozma kararı verilmiştir.
20. O hâlde, Özel Daire ve Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık salt 1.527,00TL faiz bedeline ilişkindir.
21. Oysa, temyiz istemine konu direnme kararının verildiği 02.02.2016 tarihinde temyiz (kesinlik) sınırı 2.190,00TL olduğundan, davalı vekilinin uyuşmazlık noktasına ilişkin temyiz itirazlarının miktar itibariyle incelenmesi mümkün değildir.
22. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, kararın miktar itibariyle temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığının davalı aleyhine hükmedilen bedelin tamamına göre belirlenmesi gerektiği, somut olayda bu miktarın 5.491,95TL olduğu, davalının kararı tümüyle temyiz etmesi ve Özel Dairenin sair hususları henüz incelememiş olması nedeniyle uyuşmazlığın temyiz kesinlik sınırı altında kaldığından bahsedilemeyeceği, ön sorunun bulunmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
23. Hâl böyle olunca, davalı vekilinin işletilmiş faize yönelik temyiz isteminin miktardan reddi gerekir.
24. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazları incelenmediğinden, gerekli incelemenin yapılması için dosyanın (bozma kararını veren Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 07.07.2020 tarihli 173 sayılı kararı ile 02.09.2020 tarihinden itibaren kapatılarak derdest dava dosyalarının temyiz incelemesinde Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin görevlendirilmiş olduğu da gözetilerek) Özel Daireye gönderilmesi gerekmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin işlemiş faize yönelik temyiz isteminin miktardan REDDİNE,
Davalı vekilinin sair hususlara ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440/III-1. maddesine göre karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.10.2020 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Temyiz kesinlik sınırının düzenlendiği HUMK 427. maddeye göre alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, hükümde asıl istemin kabul edilmeyen kısmı maddedeki kesinlik sınırı olarak gösterilen miktarın üstünde ise hükmün temyiz edilmesi mümkündür. Bu durumda davalı için kesinlik sınırı aleyhine hükmedilen miktara göre, davacı için ise hükümde reddine karar verilen talepleri toplamına göre belirlenmelidir.
Madde kesinlik sınırını alacağın tamamının dava edilmesi hâlinde kabul veya reddine karar verilen miktarlara göre belirlediğinden bu kalemlerden bir kısmının temyiz edilmemiş olması hâlinde dahi hükmün kesin olup olmadığı temyiz edilen kısma bakılarak değil, hükmün tamamındaki kabul veya reddedilen kısma bakılarak belirlenecektir. Çünkü madde kesinlik sınırının temyiz dilekçesindeki miktarlara göre değil hükümdeki miktarlara göre belirleneceğini düzenlemiştîr.
Temyiz edilen kısma bakılmayıp hükme bakılacak olmasının kısmi direnmelerdeki sonucu ise, kesinlik sınırının; Hukuk Genel Kurulunun inceleyeceği kısım için ayrı, Özel Dairenin inceleyeceği kısım için ayrı belirlenmeyip, her ikisi için toplamı esas alınarak belirlenecek olmasıdır.
Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 T. 2011/13-625 E. 2012/27 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; dosya daha önce temyiz incelemesinden geçmiş ve bir kısım talepler yönünden temyiz edilmeyerek veya temyiz itirazları reddedilerek usuli kazanılmış hak doğmuş veya kısmi kesinleşme olmuş ise bu kalemler yeni hükümde yer almış olsa bile temyizinde hukuki yarar olmadığından bu miktarlar hariç tutularak kesinlik sınırı belirlenmelidir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kuralla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece verilen hüküm, özel daire tarafından 1.527,00TL’lik bölüm yönünden bozulmuş, 3.964,95TL’lik bölüm yönünden ise sair temyiz itirazlarının ise bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bozma kararı üzerine mahkemece önceki kararda direnilmiş ve direnmeye konu 1.527,00TL ile birlikte toplam 5.491,95TL’nin davalıdan tahsiline kaar verilmiştir.
Temyiz edilen karar sadece direnmeye konu miktar olmayıp direnmeye konu olmayan 3.964,95TL’lik bölüm de temyiz edilmiştir.
İncelemenin Hukuk Genel Kurulunca yapılacağı direnmeye konu miktar yönünden davalı aleyhine hükmedilen miktar 1.527,00TL, incelemenin Özel Dairece yapılacağı miktar ise 3.964,95TL"dır. Davalı yönünden temyiz kesinlik sınırı için esas alınması gereken miktar bunların toplamı olan 5.491,95 TL olmaktadır. Bu miktar 2016 yılı için temyiz kesinlik sınırı olan 2.190,00TL"nin üstünde olduğundan hüküm kesin olmayıp temyiz incelemesi yapılması gerektiği hâlde, sadece incelemenin Hukuk Genel Kurulunca yapılacağı direnmeye konu miktar esas alınmak suretiyle direnme kararının temyizi yönünden hükmün kesin olduğu yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
