Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2019/472
Karar No: 2019/582

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2019/472 Esas 2019/582 Karar Sayılı İlamı

 

                      T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

         

      ESAS   NO : 2019/472

                    KARAR NO : 2019/582

                    KARAR TR: 30.09.2019

 

ÖZET : Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında kurum hekimi olarak görev yapan davalıya fazladan ödenen yabancı dil tazminatı ile özel hizmet tazminatı, iş riski, iş güçlüğü zamlarının ödemenin yapıldığı tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte tahsili istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

            KARA R      

 

 

 

Davacı       : Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Vekili                              : Av. Z.Ö.

Davalı: E.K.

 

O L A Y                    : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında kurum hekimi olarak görev yapan davalının (A) seviyesinden faydalanmakta olduğu yabancı dil tazminatının geçerlilik süresinin dolduğu ve idarece bir alt seviye olan (B) düzeyine indirilmeyerek 1.435,24 TL yabancı dil tazminatı tutarının fazla ödendiğinden bahisle borç çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; Ankara 14. İdare Mahkemesince kesin olmak üzere 02/10/2018 gün ve E:2017/876, K:2018/1935 sayılı kararla, dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, yine aynı rapor esas alınarak maaşında 21.939,68 TL özel hizmet tazminatı, iş riski, işgüçlüğü zammı tutarının fazla ödendiğinden bahisle borç çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada ise; Ankara 18. İdare Mahkemesince 05/04/2018 gün ve E:2017/861, K:2018/466 sayılı kararla, dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, yapılan istinaf başvusunun, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi 27/09/2018 gün ve E:2018/801, K:2018/1091 sayılı kararıyla kesin olmak üzere reddedildiği halde davacı kurum tarafından bu defa yine aynı denetim raporu esas alınmak suretiyle 1.435,24 TL yabancı dil tazminatı tutarı ile 21.939,68 TL özel hizmet tazminatı, iş riski, iş güçlüğü zammı tutarı olmak üzere toplam 23.374,92 TL"nın fazla ödendiğinden bahisle borç bildirimi ve tebliğ belgesi ile sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca ödemenin yapıldığı tarihten itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı, süresi içinde verdiği cevap dilekçesinde, davanın idari yargı yerinde çözülmesi gerektiğinden bahisle görev itirazında bulunulmuştur.

ANKARA 14. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 5.3.2019 gün ve E:2018/426 sayı ile, davanın ihtilafın yersiz ödeme nedeniyle sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak davası olduğu, yargı yoluna ilişkin görev itirazının reddi ile mahkemelerinin görevli olduğuna karar vermiştir.

Davalı tarafından, süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe, dava dosyası örneği ile birlikte Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.         

DANIŞTAY BAŞSAVCISI:"...Uyuşmazlığın çözümünde; ilgiliye yersiz ödendiği belirtilen yabancı dil tazminatı ile özel hizmet tazminatı, iş riski, iş güçlüğü zamlarının geri istenilmesine ilişkin işlemin niteliği önem kazanmaktadır.

Yabancı dil tazminatı ile özel hizmet tazminatı, iş riski, iş güçlüğü zamlarının ödenmesine dair olan işlem, idarenin tek yanlı iradesiyle tesis etmiş olduğu, kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte bir idari işlem olup, İdare Hukukunun usulde paralellik ilkesine göre, bir idari işlemin geri alınmasına ilişkin işlemin de aynı nitelikte olması gerekir. Başka bir anlatımla bir idari işlemin geri alınmasına ilişkin işlemler de icrai nitelikte işlemlerdir.

Tümüyle idari nitelikte olan işleme ilişkin uyuşmazlığın idari yargı usul ve esaslarına göre çözümlenmesi Anayasanın 155. maddesi ile kurulan "idari rejim" sistemi gereğidir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu"nun, 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4. maddesi ile zam ve tazminatlar başlığı altında yeniden düzenlenen, 152. maddesinin (II) "Tazminatlar" başlıklı fıkrasında, görevin önem, sorumluluk ve niteliği, görev yerinin özelliği, hizmet süresi, kadro unvan ve derecesi ve eğitim seviyesi gibi hususlar göz önüne alınarak bu Kanunda belirtilen en yüksek Devlet Memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarının bu maddede belirtilen oranları aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek esas, ölçü ve nispetler dahilinde tazminat olarak ödeneceği öngörülmüş, ödenecek tazminatlar, farklı adlar altında ve farklı kapsamdaki personele ödenebilecek şekilde ayrı ayrı belirtilmiş; bunlar arasında özel hizmet tazminatı ile diğer zam ve tazminatlara da yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacı Bakanlık İç Denetim Birimi Başkanlığının Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığında yaptığı denetim sonucu düzenlenen rapor esas alınarak, kurum hekimi olarak görev yapan davalının (A) seviyesinden faydalanmakta olduğu yabancı dil tazminatının geçerlilik süresinin dolduğu ve idarece bir alt seviye olan (B) düzeyine indirilmeyerek 1.435,24 TL yabancı dil tazminatı tutarının fazla ödendiğinden bahisle borç çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; Ankara 14. İdare Mahkemesince kesin olmak üzere 02/10/2018 gün ve E:2017/876, K:2018/1935 sayılı kararla, dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, yine aynı rapor esas alınarak maaşında 21.939,68 TL özel hizmet tazminatı, iş riski, işgüçlüğü zammı tutarının fazla ödendiğinden bahisle borç çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada ise; Ankara 18. İdare Mahkemesince 05/04/2018 gün ve E:2017/861, K:2018/466 sayılı kararla, dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, yapılan istinaf başvusunun, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi 27/09/2018 gün ve E:2018/801, K:2018/1091 sayılı kararıyla kesin olmak üzere reddedildiği halde davacı kurum tarafından bu defa yine aynı denetim raporu esas alınmak suretiyle 1.435,24 TL yabancı dil tazminatı tutarı ile 21.939,68 TL özel hizmet tazminatı, iş riski, iş güçlüğü zammı tutarı olmak üzere toplam 23.374,92 TL"nın fazla ödendiğinden bahisle borç bildirimi ve tebliğ belgesi ile sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca ödemenin yapıldığı tarihten itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22.12.1973 gün ve E: 1968/8, K:1973/14 sayılı kararında; idarenin yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı ödediği meblağı her zaman geri alabileceği, bunun dışında kalan hallerde hatalı ödemelerin istirdadının hatalı ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde olanaklı olduğu ve bu süre geçtikten sonra istirdat edilemeyeceği belirtilmiş olup; anılan kararın gerekçesinde iyi niyet kuralı üzerinde de durularak idarenin sakat ve dolayısıyla hukuka aykırı işlemine, idare edilenlerin gerçek dışı beyanı veya hilesi neden olmuşsa ya da geri alınan idari işlem yok denilecek kadar sakatlık taşımakta ise, hatalı işlemde idare edilenin kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata bulunmaktaysa ve idareyi bu konuda haberdar etmemişse, memurun iyi niyetinden söz etmeye olanak bulunmadığı ve bu işlemlere dayanılarak yapılan ödemeler için süre düşünülemeyeceği, bu ödemelerin her zaman geri alınabileceği; ancak bunun dışındaki hatalı ödemeler için memurun iyi niyetinin istikrar ve kanunilik kadar önemli bir kural olduğu ve bu nedenle yukarıda belirtilen istisnalar dışındaki hatalı ödemelerin dava açma süresi içinde geri alınabileceği belirtilmiştir.

Söz konusu İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı hatalı ödemelere ilişkin olmakla beraber getirdiği ilkelerin idari işlemlerin geri alınmasına dair genel ilkeler olduğu kuşkusuzdur. Dolayısıyla idare yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı işlemini her zaman geri alabilecek, ancak bunun dışında kalan hallerde hatalı işlemini sadece dava açma süresi içinde geri alabilecek, bu süre geçtikten sonra idari istikrar ve hukuki güvenlik ilkesi gereği geri alamayacaktır.

Bu durumda, ilgilinin kurumda 15/05/2009 tarihinde göreve başladığı, bu tarihten önce farklı sağlık ocaklarında tabip olarak çalıştığı, davaya konu olan fazla ödemelerin, Bakanlığın İç Denetim Birimi Başkanlığının, Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığında yaptığı denetimde tespit edebildiği, ilgiliye yapılan yersiz ödemelerin, basit bir inceleme ile anlaşılabilecek bir hata olmaması nedeniyle açık hata olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, ilgilinin gerçek dışı beyanı ve hilesi bulunduğunun da idarece ortaya konulamadığı hususları dikkate alındığında, idare ve idari yargı yerleri yönünden bağlayıcı nitelikte olan ve yukarıda anılan Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararında benimsenen ilkeler karşısında, söz konusu miktarların ilgiliden tahsili yoluna gidilmesine dair tesis edilen işleme karşı açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa"nın 10"uncu maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın          Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, durumun anılan Mahkemeye bildirilmesine, 22/05/2019 tarihinde kesin olarak karar verildi." şeklinde karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ veAhmet ARSLAN"ın katılımlarıyla yapılan30.09.2019 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa"nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı vekilinin, anılan Yasa"nın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı"nca, 10. maddede öngörülen biçimde, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

  II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava; Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında kurum hekimi olarak görev yapan davalıya fazladan ödenen yabancı dil tazminatı ile özel hizmet tazminatı, iş riski, iş güçlüğü zamlarının ödemenin yapıldığı tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlığını taşıyan 2. maddesinin birinci fıkrasında, “1. (Değişik: 10/6/1994 - 4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:

(İptal: Ana.Mah.nin 21/9/1995 tarih ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000 - 4577/5 md.) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

(Değişik: 18/12/1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar" hükmüne yer verilmiştir.

İdari davalardan olan iptal ve tam yargı davalarında davalı daima idaredir. Bir başka deyişle, idari yargı yerinde açılan bir iptal ya da tam yargı davasına bakılabilmesi için, diğer dava koşullarının yanı sıra, davanın idare aleyhine açılmış olması gerekmekte; idari yargı yerinde gerçek kişiler aleyhine dava açılabilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.

Bu durumda, davanın, ortada idarece kamu gücüne dayalı olarak ve idari usul ve esaslara göre re"sen ve tek yanlı biçimde tesis edilmiş bir işlem veya eyleminden dolayı hak ve menfaati ihlâl edilenler tarafından idare aleyhine açılmış 2577 sayılı Yasa"nın 2. maddesinde belirtilen davalardan biri olmayıp; davacı idare tarafından, fazla ödendiği ileri sürülen tazminatların iadesine karar verilmesi istemiyle, gerçek kişi aleyhine açılan dava olması karşısında, idari yargının görevine giren bir dava bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.

Buna göre, idarenin, alacak istemiyle gerçek kişi aleyhine açtığı davanın, özel hukuk hükümleri çerçevesinde görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevlidir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı"nca yapılan 22.5.2019 gün ve E:2019/41 sayılı başvurunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle   Danıştay Başsavcısı"nca yapılan 22.5.2019 gün ve E:2019/41 sayılı BAŞVURUNUN REDDİNE, 30.09.2019 gününde Üye Aydemir TUNÇ"un KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                              Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                                TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN

 

 

 

 

 

 

 

(X) KARSI OY :

 

Dosyanın incelenmesinden, davacı Bakanlık İç Denetim Birimi Başkanlığının Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığının yaptığı denetim sonucu düzenlenen rapor esas alınarak, kurum hekimi olarak görev yapan davalının (A) seviyesinden faydalanmakta olduğu yabancı dil tazminatının geçerlilik süresinin dolduğu ve idarece bir alt seviye olan (B) düzeyine indirilmeyerek 1435,24 TL yabancı dil tazminatı tutarının fazla ödendiğinden bahisle borç çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; Ankara 14. İdare Mahkemesince kesin olmak üzere 02/10/2018 günlü, E:2017/876, K:2018/1935 sayılı kararla, dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, yine aynı rapor esas alınarak maaşında 21.939,68 TL özel hizmet tazminatı, iş riski, iş güçlüğü zammı tutarının fazla ödendiğinden bahisle borç çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada ise; Ankara 18. İdare Mahkemesince verilen 05/04/2018 günlü, E:2017/861, K:2018/466 sayılı kararla, dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, yapılan istinaf başvurusunun, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesinin 27/09/2018 günlü; E:2018/801, K:2018/1091 sayılı kararıyla kesin olmak üzere reddedildiği halde davacı kurum tarafından bu defa yine aynı denetim raporu esas alınmak üzere 1.435,24 TL yabancı dil tazminat tutarı ile 21.939,68 TL özel hizmet tazminatı, iş riski, iş güçlüğü zammı tutarı olmak üzere toplam 23.374,92 TL"nin fazla ödendiğinden bahisle borç bildirimi ve tebliğ belgesi ile sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca ödemenin yapıldığı tarihten itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22/12/1973 günlü, E: 1968/8, K:1973/14 sayılı kararında; idarenin yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı ödediği meblağ her zaman geri alabileceği, bunun dışında kalan hallerde hatalı ödemelerin istirdadının hatalı ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde olanaklı olduğu ve bu süre geçtikten sonra istirdat edilemeyeceği belirtilmiş olup; anılan kararın gerekçesinde iyi niyet kuralı üzerinde de durularak idarenin sakat ve dolayısıyla hukuka aykırı işlemine, idare edilenlerin gerçek dışı beyanı veya hilesi neden olmuşsa yada yeni alınan idari işlem yok denilecek kadar sakatlık taşımakta ise, hatalı işlemde idare edilenin kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata bulunmaktaysa ve idareyi bu konuda haberdar etmemişse, memurun iyi niyetinden söz etmeye olanak bulunmadığı ve bu işlemlere dayanılarak yapılan ödemeler için süre düşünülemeyeceği, bu ödemelerin her zaman geri alınabileceği; ancak bunun dışındaki hatalı ödemeler için memurun iyi niyetinin istikrar ve kanunilik kadar önemli bir kural olduğu ve bu nedenle yukarıda belirtilen istisnalar dışındaki hatalı ödemelerin dava açma süresi içinde geri alınabileceği belirtilmiştir.

Söz konusu içtihadı Birleştirme Kurulu kararı hatalı ödemelere ilişkin olmakla beraber getirdiği ilkelerin idari işlemlerin geri alınmasına dair genel ilkeler olduğu kuşkusuzdur. Dolayısıyla idari yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı işlemini her zaman geri alabilecek, ancak bunun dışında kalan hallerde hatalı işlemini sadece dava açma süresi içinde geri alabilecek, bu süre geçtikten sonra idari istikrar ve hukuki güvenlik ilkesi gereği geri alamayacaktır.

Bu durumda ilgilinin kurumda 15/05/2009 tarihinde göreve başladığı, bu tarihten önce farklı sağlık ocaklarında tabip olarak çalıştığı davaya konu olan fazla ödemelerin, Bakanlığın iç Denetim Birimi Başkanlığının Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığında yaptığı denetimde tespit edilebildiği, ilgiliye yapılan yersiz ödemelerin, basit bir inceleme ile anlaşılabilecek bir hata olmaması nedeniyle açık hata olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, ilgilinin gerçek dışı beyanı ve hilesi bulunduğunun da idarece ortaya konulamadığı hususları dikkate alındığında, idare ve idari yargı yerleri yönünden bağlayıcı nitelikte olan ve yukarıda anılan Danıştay içtihadı Birleştirme Kurulu kararında benimsenen ilkeler karşısında, söz konusu miktarların ilgiliden tahsili yoluna gidilmesine dair tesis edilen işleme karşı açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli olduğu açıktır.

Tümüyle idari nitelikte olan işleme ilişkin uyuşmazlığın idari yargı usul ve esaslarına göre çözümlenmesi Anayasanın 155. maddesi ile kurulan "idari rejim" sistemi gereğidir.

Her ne kadar idarenin alacak istemiyle gerçek kişi aleyhine açtığı davanın, özel hukuk hükümleri çerçevesinde görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olmakla birlikte tarafları, konusu ve dava sebebi aynı olan söz konusu uyuşmazlığın hükme bağlanması sonrası ortaya çıkacak hüküm uyuşmazlığının giderilmesi için uyuşmazlık mahkemesine başvurulması halinde hüküm uyuşmazlığının giderilmesinde adli yargı yerinde verilen kararın kaldırılarak idari yargı kararlarının esas alınmak suretiyle hüküm uyuşmazlığının giderilmesine karar verildiği ve bu kararların istikrar bulduğu gözetildiğinde, anılan başvurunun bu gerekçe eklenmek suretiyle reddi gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına katılmıyorum.

 

 

 

Üye

Aydemir TUNÇ

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi