11. Hukuk Dairesi 2015/13416 E. , 2016/7749 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 30/04/2015 tarih ve 2013/706-2015/238 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 04/10/2016 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin ... isimli otelin maliki ve işletmecisi, davalının da seyahat acentesi olarak faaliyet gösterdiğini, taraflar arasında 20.09.2005 tarihinde imzalanan sözleşme ile birbirlerine karşılıklı taahhütlerde bulunduklarını, müvekkilinin sözleşmede belirtildiği şekilde odaları acentenin kullanımına sunduğunu, davalının garanti kapsamındaki 63 odanın 163 günlük konaklama bedelinden gerçekleşmeyen konaklama bedeli olan KDV dahil 193.635,29 USD ile alınıp da ödenmeyen otel hizmeti karşılığı 90.868,84 USD borçlu olduğunu ileri sürerek, 284.504,13 USD’nin temerrüt tarihindeki YTL karşılığı olan 398.106,63 YTL’nin, 11.02.2007 tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek aylık %10 faiz, ana borcun %5’i oranında tahsil masrafı ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmede KDV’nin fiyatlara dahil olmadığı yazılı ise de, tarafların sözlü mutabakatında KDV’nin fiyatların içerisinde olduğunu kabul ettiklerini, tahminen 50.000 USD civarında bir miktar için davacıya borçlu olduklarını, taraflar arasındaki sözleşmeye göre garantilerin sezon sonunda ay bazında oda geceleme doluluk hesaplanıp, yıl sonundaki oteldeki tüm doluluk oranlarının kümülatif olarak değerlendirileceği, davacının bir çok kez “stop sale” denilen uygulamayı talep ederek garanti sözleşmesinin ihlal edildiğini, ülkemizde 2006 sezonu öncesinde yaşanan bazı olumsuz olaylar nedeniyle yaklaşık %70’lere varan iptallerin gerçekleştiğini, bu durumun davalı bakımından borcun ihlalini kaçınılmaz duruma sokan haklı sebepler olduğunu, davalının kusuru olmadan turizmde yaşanan sıkıntılara davacının da katlanmak zorunda olduğunu belirterek, 50.000 USD’lik kısım dışında kalan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak, davacının ... isimli otelin maliki ve işletmecisi, davalının da seyahat acentesi olarak faaliyet gösterdiği, tarafların 20.09.2005 tarihli sözleşme ile birbirlerine karşılıklı taahhütlerde bulundukları, davacının sözleşmede öngörülen şekilde odaları davalının kullanımına sunduğu, alınıp da ödenmeyen otel hizmeti karşılığında davalının davacıya 90.868,84 USD borçlu bulunduğu, davacının sözleşmede yer alan ve garanti kapsamındaki 63 odanın 10/06/2006, 10/10/2006 tarihleri arasındaki garanti süresi içerisindeki gerçekleşmeyen konaklama bedeli alacağının sözleşmede belirtilen kümülatif hesaplama yöntemine göre 267.465,88 USD olduğu, davacı tarafça bu alacak kalemi açısından 193.635,29 USD talep edildiği ve mahkemenin önceki kararının bu miktar üzerinden kurulması nedeniyle davalı yararına kazanılmış hak teşkil ettiği, ancak hüküm kurulurken alınıp da ödenmeyen hizmet bedeli olan 90.868,84 USD alacağın göz ardı edilmesi nedeniyle davacı lehine eksik alacağa hükmedilmişse de kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiğinden bu yönde kısa karara uygun şekilde hüküm kurulduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 369.584,35 TL"nin 11/02/2007 tarihinden itibaren işleyecek aylık % 10 faiz ve bu miktarın % 5"i oranında tahsil masrafıyla birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’nın 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK"nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Somut olayda, mahkeme kararının gerekçesinde alınıp da ödenmeyen otel hizmeti karşılığında davalının davacıya 90.868,84 USD borçlu bulunduğu, garanti süresi içerisindeki gerçekleşmeyen konaklama bedeli alacağı açısından davacı tarafça 193.635,29 USD talep edildiği ve mahkemenin önceki kararının bu miktar üzerinden kurulması nedeniyle davalı yararına kazanılmış hak teşkil ettiği, ancak hüküm kurulurken alınıp da ödenmeyen hizmet bedeli olan 90.868,84 USD alacağın göz ardı edilmesi nedeniyle davacı lehine eksik alacağa hükmedildiği belirtilmiş ise de, hüküm fıkrasında davanın kısmen kabulüne, 369.584,35 TL"nin tahsiline karar verilmiştir. Bu durumda hüküm fıkrası ile karar gerekçesinin çelişkili olması doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 04/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.