4. Hukuk Dairesi 2020/3696 E. , 2021/410 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... Genel Müdürlüğü vekili Avukat ... tarafından, davalılar...Gazetecilik ve Matbaacılık AŞ ve ... aleyhine 14/02/2012 gününde verilen dilekçe ile basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23/11/2012 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalılardan...Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş’ye ait...Gazetesi’nde, 18/10/2011 tarihinde yayımlanan, davalı ... tarafından kaleme alınan “Vura vura bir devlete yayın yaptırmak” başlıklı köşe yazısında eleştiri sınırlarının aşılarak müvekkili kuruma karşı gerçeğe aykırı ve ağır ithamlarda bulunulduğunu, bu açıklamaların hiçbir dayanağının olmadığını, müvekkili kurumun saygınlığının zedelendiğini belirterek uğradığı manevi zararın giderilmesini istemiştir.
Davalılar vekili dava konusu yazı içeriğinin basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığından bahisle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, "... bugüne kadar sağda solda ‘vatan haini’ olarak itham edilen her kim var ise TRT"de istihdam edilip maaşa bağlanıyor ... kim demiş ki şiddetle, terörle hiçbir yere varılamazmış diye ... daha düne kadar 3-5 çapulcu olarak nitelendirilen vatan hainleri arkalarına aldıkları dış destek sayesinde isyan ettikleri dağlarında askerine, polisine kurşun sıktıkları devletin idaresini ele geçiren iş birlikçi iktidara, ayrımcılığa hizmet eden bir televizyon kanalını kurdurmayı başardılar..." şeklindeki ifadelerin basının haber verme özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, yazıdaki ifadelerin davacı kurumun kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekilince temyiz edilmiştir.
Anayasa’nın 28. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca basın özgürlüğünün sınırlanmasında ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin hükümler uygulanır. Bu anlamda basın özgürlüğü, ifade özgürlüğünün farklı bir görünümü olarak karşımıza çıkar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) ve Anayasa Mahkemesine (AYM) göre ifade özgürlüğü, demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan olup, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil incitici, şok edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü, yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir (AİHM: Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, par.49; Von Hannover/Almanya (No:2), B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012, par.101); (AYM: Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş, B. No: 2013/2623, 11/11/2015, par.31 [G.K.]; D.Ö, B. No: 2014/1291, 13/10/2016, par.56 [G.K.]; ... , B. No: 2014/4548, 5/12/2017, par.18; ... ( 3 ), B. No: 2015/1220, 18/7/2018, par.28).
Anayasa Mahkemesi pek çok kararında, ifade özgürlüğünün özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa"nın 28. maddesinde düzenlenen basın özgürlüğünün, demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olup, bireylerin gelişmesi ve toplumun ilerlemesi bakımından gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu ifade etmiştir (AYM; ... [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, par.69; ... [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, par.34-36; Mustafa ... ve Diğerleri, B. No: 2015/11961, 11/6/2018, par.40). Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir (Bekir Coşkun, par.34-36 ). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi ve bunlara dair bir kanaat oluşturması bakımından en etkili araçlardan birini oluşturduğu açıktır (AYM; ... (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, par.63).
Ancak belirtmek gerekir ki basın özgürlüğü sınırsız değildir. Anayasa"nın 17. maddesi gereğince, bireyin manevi varlığının bir parçası olan şeref ve itibara üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek de yargı mercilerinin görevleri arasındadır. Mahkemeler, Anayasa"nın 17. maddesi gereğince kişilik haklarını korurken aynı zamanda Anayasa"nın 26. ve 28. maddeleri gereğince ifade ve basın özgürlüklerinin gerçek ve etkili bir biçimde korunmasını sağlama yükümlülüğü sebebiyle yarışan haklar arasında adil bir denge kurmak zorundadır. Bu denge kurulurken Anayasa’nın 13. maddesi kapsamında hakkın özüne dokunulmamalı, demokratik toplum düzeninin gerekleri ve sınırlama amacı ile aracı arasındaki ölçü gözetilmelidir (AYM; ... , B. No: 2012/1184, 16/7/2014, par.43). Bu anlamda, mahkemece dayanılan gerekçelerin, ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından “demokratik toplum düzeninin gerekleri” ve “ölçülülük” ilkelerine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı denetlenmelidir. Mahkeme, düşüncelerin açıklanması ve yayılmasına yönelik olarak tazminata karar verirken düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanılmasından kaynaklanan yarardan çok daha ağır basan, korunması gereken bir yararın varlığını somut olgulara dayanarak göstermelidir (AYM; ... , B. No: 2012/1272, 4/12/2013, par.114).
Mahkemeler, yarışan haklar arasında dengeleme yaparken; yayında kamu yararı bulunmasına, kamusal yarara dair bir tartışmaya katkı sağlamasına, toplumsal ilginin varlığına ve konunun güncel olmasına, haber veya makalenin konusu ile yayımlanma şartlarına, bunlarda kullanılan ifadelerin türüne, yayının içeriğine, şekli ve sonuçlarına, habere yönelik kısıtlamaların niteliğine ve kapsamına, haberde yer alan ifadelerin kim tarafından dile getirildiğine, hedef alınan kişinin kim olduğuna ve tanınırlık derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışlarına dikkat etmelidir (AYM;... ve Diğerleri, par.47).... Öncelikle belirtilmelidir ki tarafların toplumsal konum ve rolleri, hakların yarışmasında ve dengelemesinde önemli bir etmendir. Davacı ..., ilkeleri ve yayın esasları 2954 sayılı kanun ile belirlenen, ilgili Kanun’da radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesi ile yurt içine ve yurt dışına yayın yapılması, Devletin tekelinde, özerk, bağımsız ve tarafsız olarak nitelendirilen bir kurumdur. Anılan yasada düzenlendiği şekilde, davacı Kurum’un yayın esaslarından biri de “Kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak; tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak.” şeklinde belirlenmiştir, şüphesiz ki bu noktada kamuoyunu ilgilendiren konularda gerekli zemini oluşturması beklenen bir kurumun eleştiriye katlanma yükümlülüğünün de, normal insanlardan fazla olduğunun kabulü gerekir.
İkinci olarak; dava konusu açıklama, toplumsal bir tartışmaya katkı sunma potansiyeline sahiptir. Davacı Kurum’un devletin tekelinde olması dolayısıyla kamu imkân ve haklarını kullandığı için, aldığı kararlarla ilgili olarak kamunun yararının bulunup bulunmadığı, kamu güvenini sarsıp sarsmayacağı gibi hususlarının tartışılmasından ve ağır eleştiriye muhatap olmasından daha doğal bir durum olamaz.
Üçüncü olarak; söz konusu yazıda; muhatabı aşağılayıcı, küçük düşürücü, tahkir edici ve kaba bir dil kullanılmamıştır. Söz konusu yazıda sert bir üslup benimsendiği anlaşılmakta ise de güncel sorunlara değinmek, kamuoyunun ilgisini çekmek için keskin bir üslup kullanmak, gazeteciliğin doğası gereğidir. Kaldı ki yukarıda yer verildiği üzere ifade ve basın özgürlüğü; incitici, şok edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olup hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.
Tüm bu açıklamalar ışığında davaya konu haberde geçen söz ve ifadeler bütün halinde değerlendirildiğinde; dava konusu yayında kullanılan ifadelerin basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı, yazıda yayın tarihi itibariyle toplumsal ilginin bulunduğu bir konunun değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davanın tümden reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 03/02/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.