4. Hukuk Dairesi 2019/448 E. , 2021/380 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 29/02/2016 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 04/07/2017 günlü karara karşı davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvuruları üzerine yapılan incelemede; davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine dair verilen 24/10/2018 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili (katılma yolu) tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf yolu başvurusunda bulunması üzerine bölge adliye mahkemesince; davacının ve davalının istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiş; karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkil şirketin Yeni Asır gazetesinin sahibi olduğunu, 10/10/2015 tarihinde Ankara’da yaşanan terör saldırısı sonrası Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB)’nin terörü kınamak için grev kararı aldığını, grev kapsamında 12/10/2015 tarihinde İzmir’de yürüyüş ve miting yapıldığını, DİSK Ege Bölge Temsilcisi olan davalının platforma çıkarak Yeni Asır, Sabah ve Yeni Şafak gazetelerini eline alarak manşetlerini okuduğunu, platformdan gazeteleri yere fırlattığını, davalının Yeni Asır gazetesine yönelik söylemlerinin eleştiri sınırlarını aştığını, ticari itibarını sarstığını belirterek oluşan manevi zararın tazminini talep etmiştir.
Davalı vekili, 10/10/2015 tarihinde düzenlenen Barış Mitingi"nde Türkiye tarihinin en kanlı bombalı intihar saldırısının gerçekleştiğini, 107 vatandaşın hayatını kaybettiğini ve 500"ün üzerinde insanın yaralandığını, müvekkilinin diğer DİSK üyeleriyle birlikte katıldığı mitingde şans eseri ölümden döndüğünü, oradaki diğer insanlarla birlikte aynı vahşete maruz kaldığını, bu katliamın ardından terör saldırısında ölen vatandaşları uğurlamak amacıyla DİSK, KESK, TMMOB, TTB"nin 12/10/2015 ve 13/10/2015 tarihlerinde tüm Türkiye"de grev kararı aldığını, grev kararı kapsamında İzmir"de miting düzenlendiğini, 10/10/2015 tarihinde düzenlenen Barış Mitinginde yaşamını yitiren insanların anıldığını, davacı yayın grubuna ait Yeni Asır Gazetesi"nin de içinde bulunduğu bazı gazetelerin atmış oldukları manşetler nedeniyle eleştirildiğini, davaya konu sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalının miting esnasında yapmış olduğu konuşma esnasında davacı şirkete ait Yeni Asır gazetesini ‘paçavra’ olarak nitelendirerek yere atması eyleminin küçük düşürücü olduğu, eleştiri sınırlarını aştığı, kişilik haklarına aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükme karşı, davacı vekili ile davalı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davaya konu sözlerin mitingin toplanma amacı dışına çıkılarak sarf edildiğini, davalınn elinde bulundurduğu gazeteyi bulunduğu platformdan aşağıya doğru atmak şeklindeki eyleminin, toplulukla davacı yayın organı arasında husumet yaratacak, yayın organına karşı fiili ve ekonomik saldırıya sebebiyet verecek nitelikte olduğu, davalının yaptığı konuşma ve gazete atma eyleminde özle biçim arasındaki dengenin bozulduğu, davalının bu eyleminin ifade ve eleştiri sınırını aştığı ve davacı yayın şirketinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu, davalının kendisinin de olay yerinde bulunduğu patlamadan dolayı yaşadığı kızgınlık ve heyecanın etkisi altında, patlamaya engel olamadığını iddia ettiği siyasi iktidara yakın gördüğü yayın kuruluşu hakkında söylediği sözlerin çok ağır nitelikte olmaması nedeniyle ilk derece mahkemesince hükmedilen manevi tazminatın uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. Düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir.
İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.
Ancak belirtmek gerekir ki ifade özgürlüğü sınırsız değildir. İfade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa"nın 12. maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur. Bu itibarla, Anayasa"nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şeref ve itibarının korunmasıdır. Davalının dava konusu yayında davacı hakkında sarf ettiği söz ve ifadelerin, ifade özgürlüğünün sınırlarını aştığını tespit ederken mahkemece ortaya konulan gerekçenin, bu özgürlüğü sınırlamak için yeterli ve ilgili olmasının yanında, ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın,emokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik, ölçülü, orantılı ve istisnai nitelikte olması gerekir. Buna göre, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değil ise demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
Tüm bu açıklamalar ışığında davaya konu ifadeler değerlendirildiğinde; davalının 12/10/2015 tarihli İzmir miting konuşmasında; "Sevgili dostlar, size gazeteler göstereceğim, yandaş basının gazetelerini, batsın basınınız, batsın yandaşlığınız, insanlar ölüyor, attıkları başlıklara bak, teröre karşı güvenlik almayanları, güvensiz bırakanları savunmak için kahrolsun gazeteleriniz, çok sırıtıyor diyor insanlar ölürken çok sırıtıyor diyor Güneş, Güneş"iniz batsın, bizim Güneş"imiz herkese yeter. Yeni bir doğma günü diyor Yeni Asır. Düne kadar sizin ölünüz bizim ölümüz diyen, siz Kürt"sünüz, biz Türk"üz, siz Laz"sınız, biz Çerkez"iz diyen Yeni Asır"a bir cevabımız var, biz işçiyiz, biz emekçiyiz, biz insanız, biz ölümleri istemiyoruz. Son olarak buradaki kitleye yandaş basına bir mesajımız var. İzmir halkı paçavralarınızı almayacak, almayacak" şeklinde söylemlerde bulunduğu, davaya konu ifadelerin eleştiri niteliğinde olduğu ve Yargıtay, AYM ve AİHM’nin istikrar bulmuş içtihatlarına göre; ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığı, davacının ticari itibarına ve tüzel kişiliğine yönelik saldırı olarak nitelendirilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Mahkemece açıklanan yönler gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden, Bölge Adliye Mahkemesinin tarafların istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine yönelik kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesi kararının davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 02/02/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.