12. Hukuk Dairesi 2016/21569 E. , 2017/13194 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından başlatılan genel haciz yoluyla ilamsız icra takibinde, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda; ödeme emri tebliğ işleminin ve dosyadan yapılan tüm tebliğ işlemlerinin usulsüz olduğunu, takipten 18/04/2016 tarihinde haberdar olduğunu ileri sürerek, tüm tebligatların iptalini, satışın durdurulmasını ve hacizlerin kaldırılmasını talep ettiği, mahkemece dosya üzerinden, ödeme emri tebliğ usulsüzlük şikayetinin, borçlunun babasının icra dosyasına beyanda bulunduğu 13/11/2014 tarihinde takipten haberdar olduğu kabul edilerek, ıttıla tarihine göre 7 günlük yasal süreden sonra yapıldığı gerekçesiyle reddine, esasa ilişkin diğer işlemlerin de takip kesinleştiğinden, ihalenin feshi davasında da ileri sürülebileceğinden dolayı reddine karar verildiği görülmüştür.
Tebligat Kanunu"nun 32. maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Şikayetçinin bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Hukuk Genel Kurulu"nun 12.02.1969 tarih ve 1967/172-107 sayılı kararında da benimsendiği üzere, beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez.
Avukatlık Kanunu"nun 35/1. maddesinde ise; “Yargı yetkisini haiz bulunan organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işleme ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı Avukatlara aittir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda, borçlunun avukat olmayan vekili durumundaki babası..."ın 13/11/2014 tarihli talebi ile borçlu ..."ın yurt dışında ikamet ettiğini gösterir resmi evrakı ekleyerek borçlunun hem babası hem de vekili olduğunu, tebligatla ilgili usulsüzlüğün düzeltilmesini ve takibin kesinleştirilmesinin kaldırılmasını icra müdürlüğünden talep ettiği görülmektedir. Mahkeme gerekçesinin aksine, avukat olmayan gerçek kişiye vekaletname ile icra dosyasında takip işlemi yapmak üzere özel yetki verilemez. Usulüne uygun öğrenme kabul edilebilmesi için anılan maddede yer verilen ve görevin geçerli kabul edilmesine imkan tanınan vekilin Baroya kayıtlı Avukat olması zorunlu olup avukat olmayan vekilin beyanda bulunması borçlunun usulüne uygun olarak takipten haberdar olduğu anlamına gelmez.Diğer yandan borçluya ödeme emrinin 04/11/2014 tarihinde "21. Madde gereğince tevziat saatlerinde adreste bulunmadığından evrak memurunun şifai beyanına göre dışarıda olduğundan ilgili mahalle muhtarlığına tebliğ edilip komşusuna haber verilerek 2 nolu formül kapısına yapıştırıldı. komşusu isim ve imzadan imtina etti" denilmek suretiyle TK.nun 21/1. maddesi uyarınca tebliğ edilmek istenildiği görülmekte ise de, beyanı alınan ve haber bırakılan komşunun kim olduğu açık bir şekilde tespit edilmeyerek ve muhatabın tevziat saatinden sonra dönüp dönmeyeceği hususunun tevsik edilmemesi nedenleriyle, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, anılan tebliğ işlemi usulsüzdür.
Ayrıca, 7201 sayılı Kanun"un 28. maddesi uyarınca; gerekli araştırmalardan sonra muhatabın adresinin tespit edilememesi halinde ilanen tebligat yapılacaktır. İlanen tebligat başvurulacak son çaredir. Yeterli inceleme ve soruşturmayı kapsamayan adres araştırması ile yetinilerek adresin meçhul olduğunun kabulü ve sonuçta tebligatın ilanen yapılması, savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usul hatasıdır. Dolayısıyla, somut olayda borçluya 103 davetiyesinin gazete ile ilan edilmek suretiyle tebliği de usulsüzdür.
Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliği; tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde, bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. Mahkemece, her somut olayın özelliği, cereyan şekli, gerçekleşen maddi olgular en ufak ayrıntılarına kadar gözönünde bulundurup iddia tahkik edilmelidir. HGK"nun 07.04.1982 tarih ve 1377-337 sayılı kararında da benimsendiği üzere, tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabilir.
O halde mahkemece; yukarıda açıklanan nedenlerle, borçlunun usulsüz tebligat şikayetinin esası, duruşma açılarak tarafların iddia ve savunması tespit edilip varsa delilleri toplanarak yöntemine uygun olarak incelenmek sureti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, evrak üzerinde ve eksik inceleme ile şikayetin süreden reddine karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.