7. Hukuk Dairesi 2015/26365 E. , 2016/1747 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
(İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1- Dosyadaki yazılara, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı vekili, davalı işyerinde geçici işçi olarak çalışırken 04.04.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5620 sayılı Yasa ile daimi işçi statüsü hakkını kazandığını, ancak davalı Kurumun geçiş işlemlerini yapmaması üzerine idari yargıda dava açtığını ve yargılama devam ederken daimi işçi statüsüne geçirildiğini, bu süre içinde kendisine ödenmeyen ücret ve TİS’den doğan alacaklar ile kadrosunu geç almasından kaynaklı yaşadığı üzüntü nedeniyle manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini istemiştir.
Mahkemece istek kısmen hüküm altına alınmış, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin ilamı ile özetle, davacının manevi tazminat ile ilgili, istemine ilişkin olarak kararın hüküm kısmında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu bu durum davalının da hak alanını ilgilendirdiği gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Mahkeme bozma kararına uymuş, davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Mahkemece, kısmi bozma kararına uyulması halinde kısmi bozma kararı gereğince inceleme yapılır ve yeni bir hüküm verilir. Mahkemenin kısmi bozma kararı gereğince verdiği yeni hüküm temyiz edilirse, Yargıtay"ca yalnız kısmi bozma kararının kapsamına giren bölüm hakkında temyiz incelemesi yapılır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 22/02/2012 gün ve 2012/13-747-84, 10/10/2012 gün ve 2012/9-851-705 sayılı kararlarında belirtildiği gibi, Yargıtay"ca bozulan karar, sonraki kararın eki niteliğinde değildir. Bozma ile birlikte önceki hüküm ortadan kalkarak hukuki geçerliliğini yitirir. Mahkemece bozulan karara atıf yapılarak yeni hüküm oluşturulamaz. Bozmadan önceki ve bozmadan sonraki kararlar 6100 sayılı HMK."nun 297. maddesine uygun olmalıdır.
Mahkemece yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde işlem yapılması gerekirken, “Davacının manevi tazminat dışı taleplerine ilişkin verilen hükmün onanarak 30/06/2014 tarihinde kesinleştiği anlaşıldığından … karar verilmesine yer olmadığına,” şeklinde hüküm kurulması hatalıdır.
3-Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının manevi tazminat hak edip etmediği noktasındadır.
Davacı 5620 sayılı Yasa gereğince daimi işçi statüsünü hak ettiği halde davalının geçiş işlemlerini yapmadığını, idari yargıda dava açması üzerine geçişinin yapıldığını belirterek, kadronun geç verilmesinin kendinde yarattığı üzüntü nedeniyle manevi tazminat isteğinde bulunmuştur. Mahkemece durumun işçi taraftan değil işverenden kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği kabul edilerek 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiştir.
4721 sayılı TMK."nun 24.maddesinde hukuka aykırı olarak kişilik haklarına saldırılan kimsenin, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebileceği, 6098 sayılı TBK."nun 58.maddesinde ise kişilik hakkının zedelenmesinden zarar görenin, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini talep edebileceği bildirilmiştir.
Kişisel haklar, kişinin kendi hür ve bağımsız varlığının bütünlüğünü sağlar. Hayat, beden ve ruh tamlığı, vicdan, düşünce ve ekonomik çalışma özgürlüğü, servet, haysiyet ve itibar, ün, ad, sır ve resim hep kişisel varlıklardır. Şeref ve haysiyet, dahil olduğu toplumun gerekli saydığı ahlaki niteliklere sahip olduğu ya da böyle kabul edildiği için, kişiye verilen değeri ifade eder. Kişinin onuru, şerefi ve saygınlığı onun toplum içindeki tüm manevi değerlerden oluşur. Bunlar kişinin ahlaki değerleridir. Herkesin içinde yaşadığı toplumda ilişkiler kurduğu çevrelerde kişisel bir onuru ve şerefi ve saygınlığı vardır. Kişiyi küçük düşürmek, yanlış tanıtmak, gülünç ya da zor duruma sokmak, kişiye düşmanca bir ortam hazırlamak amacıyla yapılan davranışlar manevi değeri nasıl zedelerse, bir olayın aktarılması ya da olay veya kişinin eleştirilmesi de çok kez şeref ve saygınlığa, onura müdahale niteliğinde olabilir. Ancak bu müdahalenin haksız olması diğer bir deyimle hukuka aykırı bulunması gerekir.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davalının eyleminin davacının şeref ve saygınlığına, onuruna müdahale niteliğinde olmadığı anlaşıldığından manevi tazminat isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü isabetsizdir.
O halde davalı vekilinin bu yönlere ilişkin temyiz itirazı kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının manevi tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 28.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.