19. Ceza Dairesi 2015/15922 E. , 2018/1770 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5846 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizin de benimsediği 08/04/2014 tarih 2013/7-591 Esas 2014/171 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere, bandrol yükümlülüğüne aykırılık suçlarında suçun mağdurunun doğrudan eser sahipleri olmayıp toplumu oluşturan bireyler olduğu, 5237 sayılı TCK"nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisine göre bu durumda yani suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireyler olması halinde tüzel kişiler suçtan zarar gören olmalarına rağmen suçun mağduru sayılamayacağından meslek birliklerinin şikayetçi olması halinde de durumun değişmeyeceği cihetle; UYAP ortamında yapılan araştırmada benzer eylemler nedeniyle sanık hakkında Bursa 3. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 25.09.2013 tarih 2013/186 esas, 2013/745 sayılı kararı ile verilip Dairemizin 2015/15916 esası ile aynı gün incelemesi yapılan ve bozulmasına karar verilen dava dosyasının da mevcut bulunduğunun anlaşılması karşısında;
Anılan dosyaların getirtilip incelenerek mümkün olması halinde birleştirilerek, suç ve iddianame tarihleri dikkate alınıp hukuki kesintinin iddianamenin düzenlenmesiyle gerçekleşeceği gözetilmek suretiyle, sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda aynı mağdura karşı aynı suçu birden fazla işleyip işlemediğinin ve hakkında TCK"nın 43/1. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin tartışılması zorunluluğu,
Kabule göre;
1)5237 Sayılı TCK"nın 44. maddesinde “işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılır”
hükmüne yer verilmesi, bir fiilden kastedilenin sanığın hareket veya hareketlerinin bir sonucu elde etmeye ( bir suçu işlemeye) yönelik olması, bu nedenle de fiilde birden fazla hareketin bulunabilmesi karşısında; sanığın kendisine ait olan seyyar tezgahta 06/08/2012 tarihinde 51 adet sahte bandrollü, 173 adet başka bir esere ait bandrol yapıştırılmış usulsüz bandrollü ve 215 adet bandrolsüz, 12/08/2012 tarihinde ise 64 adet sahte bandrollü, 101 adet başka bir esere ait bandrol yapıştırılmış usulsüz bandrollü ve 54 adet bandrolsüz kitapları satışa arz ettiği nazara alındığında, tespit edilen sanığın eyleminin TCK"nın 44. maddesi aracılığıyla 5846 sayılı Kanun"un 81/9. maddesine uyduğu gözetilmeden, aynı Kanun’un 71/1, 81/13 maddesi uyarınca hüküm kurulması,
2-Ceza hukukunda, kanundaki tanımlamaya uygun her sonuç ilke olarak ayrı bir suç oluşturur. Bu nedenle sanığın eylemi kaç sonuç meydana getirmişse o kadar da suç işlemiş sayılır. İşlediği her suç nedeniyle de ayrı ayrı cezalandırılır.
Bazı hallerde ise değişik sonuçlardan dolayı sanığa ayrı ayrı cezalar verilmeyerek, tek ceza verilmesi ile yetinilir. Birden fazla sonucun meydana gelmesine rağmen, sanığa tek ceza verilmesini gerektiren durumlardan biri, zincirleme (müteselsil) suçtur.
Zincirleme suç, mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 80., 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinde düzenlenmiştir.
Zincirleme suç kavramının tarihi gelişimine bakıldığında ‘zincirleme suç kavramı Ortaçağda Glossatörler ve Postglossatörler tarafından ortaya atılmıştır. Müşterek bir kararla, aynı tip suçu birden çok işleyen failleri, kanunların öngördükleri şiddetli cezalardan korumak için çözüm arayan pratik hukukçular tarafından yaratılmıştır. Özellikle üç hırsızlık suçunun cezasının “ölüm” olmasının doğurduğu aşırılıkları yumuşatmanın çıkar yolu olarak düşünülen bu kurum, Zanardelli Kanunu’nda da yer almış ve buradan Türk hukuk sistemine girmiştir. (Bkz. Doç. Dr. Türkan Yalçın Sancar, TBB Dergisi, sayı 70,2007 sahife 247-248)
5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
1- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
2- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
3- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
Zincirleme suçun oluşumu için işlenen suçlar arasında ne kadar zaman geçmesi gerektiği hususunda da kesin bir kural koymak mümkün değildir. Mesela iki suç arasında bir ay geçmemesinin kabulü durumunda otuz bir gün arayla, üç ayın kabulü halinde üç ay bir gün arayla suç işlenmesi durumunda aynı sorun yine devam edecektir. Bu nedenle, esas alınması gereken temel ölçüt zaman aralığından ziyade işlenen suçun aynı suç işleme kararının icrası kapsamında kalıp kalmadığı, suçlar arasında hukuki kesintinin gerçekleşip gerçekleşmediğidir.
Bandrol yükümlüğüne aykırılık suçlarında sanıklar genellikle aynı suç işleme kararı ile hareket ederek eylemlerini devam ettirmekte, suç işledikleri tesbit edildiğinde de haklarında tutanak düzenlenmektedir.
Görevlilerce düzenlenen her suç tutanağının müstakil suç sayılması (örneğin bir ay içerisinde ikişer gün arayla on beş ayrı suç tutanağı düzenlenip, on beş kez cezalandırılmaları) halinde TCK’nın 3. maddesinde öngörülen “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” ilkesinin korunamayacağı açık bir gerçektir.
5846 sayılı Kanun’un haklara tecavüzün önlenmesi başlıklı 81. maddesinin 13. fıkrasında “Bandrol yükümlüğüne aykırılığın aynı eserle ilgili olarak 71’inci maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde tanımlanan suçla birlikte işlenmesi halinde, fail hakkında sadece 71’inci maddeye göre cezaya hükmolunur. Ancak; verilen ceza üçte biri oranında artırılır.” hükmü yer almakta ise de bu hüküm bandrol yükümlülüğüne aykırılık eyleminde meslek birliklerinin şikayetçi olması halinde de, suçun mağduru toplumu oluşturan bireylerdir şeklindeki kabulü değiştirmeyecektir. Zira 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun hazırlanmasında esas alınan suç teorisine göre tüzel kişiler suçtan zarar gören olmalarına rağmen suçun mağduru sayılmayacaklardır.
Açıklanan nedenlerle, sanığın kendisine ait olan seyyar tezgahta 06/08/2012 tarihinde 51 adet sahte bandrollü, 173 adet başka bir esere ait bandrol yapıştırılmış usulsüz bandrollü ve 215 adet bandrolsüz, 12/08/2012 tarihinde ise 64 adet sahte bandrollü, 101 adet başka bir esere ait bandrol yapıştırılmış usulsüz bandrollü ve 54 adet bandrolsüz kitapları satışa arz ettiği, sanığın 06/08/2012 ve 12/08/2012 tarihli eylemleri hakkında 26/12/2012 tarihli iki ayrı iddianame düzenlenmesi karşısında; iddianame tarihine kadar tespit edilen eylemlerin zincirleme biçimde işlenmiş tek suç oluşturduğu gözetilerek, bu eylemlerin bir suç işleme kararı icrası kapsamında işlendiği anlaşıldığından, TCK"nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekirken, sanık hakkında iki ayrı cezaya hükmolunması,
3-Seyyar tezgahta atılı suçu işleyen sanık hakkında, ele geçirilen kitap sayısı ve suçun işleniş şekli itibariyle makul oranda teşdit uygulanması yerine alt sınırın üç katı oranında teşdit uygulanması suretiyle 5237 sayılı TCK"nın 3. ve 61. maddelerine aykırı hüküm kurulması,
4-Kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına hükmedilmiş ise de, 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı ile anılan maddenin bazı hükümlerinin iptal edilmiş olması nedeniyle yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,
5-Suç tarihinin 06/08/2012 ve 12/08/2012 olmasına rağmen karar başlığında 06/08/2012 şeklinde iki defa gösterilmesi,
Bozmayı gerektirmiş ve sanığın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık hakkında CMUK 326/son fıkrasının gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 21/02/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.